Ayni
ülkede yasadilar. Ayni ülkenin acilarina katlandilar. Yüksekögrenim görüp
ülkelerine katkida bulunmak istediler. Ama ekmek kavgasi verdikleri yer Romanya
degil Türkiye oldu. Onlar ülkelerinden kilometrelerce uzak olan Istanbul'da
amelelik yapan üniversite ögrencileri.
"Daha
dört ay oldu Istanbul'a geleli ama Romanya'yi ve annemi çok özledim" diyor
Adriyan, Romanya'daki bir üniversitede ekonomi egitimi aliyor. Okudugu
üniversitenin bir dönemlik harç ücretini ödeyebilmek için Türkiye'de dört aydir
bir ekmek fabrikasinda çalisiyor.
Doktor
bir annenin ve ekonomist bir babanin oglu... "Annem ve babamin meslekleri
para getirir gibi görünmesine ragmen geçinemiyoruz" diyor.
Rumenlerin
Türkiye'de yasadiklari zorluklar sinir kapisinda basliyor. Kimisi geldigi günü
garda geçirirken kimisi de bütün gece garda dolasirken kayboluyor. Adriyan'in
gelisi de onlardan hiç farkli degil: "Türkiye'ye giris ve çikislarin kolay
oldugunu söylemislerdi. Tek kelime Türkçe bilmiyordum. Nereye gidecegim
belliydi ama nasıl gidilecegini bilmiyordum. O aksam gardan çikamadim. Neyse ki
arkadaslarim vardi. Telefon ettim, gelip beni gardan aldilar."
O
diger Rumenlerden daha sansli, gelir gelmez is bulmus. Bir ekmek fabrikasinda
arkadaslariyla birlikte çalismaya baslamis. Bize yasadiklarini anlatirken yüz
ifadesi degisiyor, az önceki sakin halinin yerini kaygi aliveriyor.
"Günde
15 saat firinda çalisiyorum. Firinda yatip, firinda kalkiyorum. Her gün un
çuvallarini tasiyarak ekmek yapiyorum. Bu isleri yaparken saçlarima kadar un
içinde kaliyorum. Çalisma kosullari içinde en yorucu dönemi ramazan ayinda yasiyorum.
Gündüz ekmek, gece pide yapiyoruz. Bu dönemde en fazla 3-4 saat uyuyabiliyoruz.
Bütün bunlara ragmen isyerimiz diger arkadaslarima oranla daha iyi. En azindan
patron kavrami yok, herkes kendi isi gibi çalisiyor."
Arkadasi
Crestin lafa girip "Kral FM'i anlatsana" diyerek Adriyan'a takiliyor.
Adriyan'in yüzündeki kaygi dolu ifade, yerini gülümsemeye birakiyor. Aralarinda
geçen bu olayi bize anlatmadan edemiyor.
"Arkadas
ortamim aslinda çok iyi ama bazen tartisiyoruz. Ben klasik müzik dinlemek
istiyorum. Türk arkadaslar ise arabesk müzik dinlemek istiyorlar. Aksama kadar
Kral Kral Kral, baska bir sey dinlemiyorlar."
Konusma
sirasinda soruyor: "Sultanahmet ve Beyazit Meydani'ni çok duydum.
Gerçekten güzel mi?"
"Arkadaslar
Ayasofya Müzesi'ni çok begenmisler. Ayrica o bölgede baska müzeler de varmis. Ögrenci
oldugum için giris ücretlerinde bir indirim yapilir mi? Bazen çok bunaliyorum.
Istanbul'u gezmek istiyorum. Fakat Romanya'ya oranla fiyatlar pahali, hiçbir
yere gidemiyorum."
Adriyan'in
Türkiye'ye gelip çalismasi arkadaslari sayesinde olmus. 15 saat çalismasinin
karsiligi olarak haftada 26 milyon 500 bin lira aliyor. Baba meslegi olan
ekonomi egitimi almasini da babasi istemis.
"Romanya'da
darbe olmadan önce bu meslege çok ragbet vardi. Ben ekonomiyi o dönemde seçtim.
Baska bir ülkede bu egitimi alsaydim mükemmel bir hayatim olabilirdi. Romanya'nin
komünist düzende oldugu dönemlerde Amerika ve Türkiye gibi ülkelere bakisi
farkliydi. Bu ülkelere giris-çikis emperyalist ve imparator ülkeler
gerekçesiyle yasakti. Küba, Bulgaristan, Rusya gibi sinirli ülkelere
gidebiliyorduk. Darbeden sonra ise bu fikir geçerliligini yitirdi. Giris-çikislar
daha rahat olmaya basladi. Benim Türkiye'ye gelisimin nedeni ise Türkiye'ye
giris-çikis diger ülkelere göre daha kolay ve ucuz."
Adriyan,
Ingilizce bildigi için en çok gitmek istedigi ülke Kanada. Kanada'nin
"güzelliklerini" televizyonlardan görmüs. "Para biriktirip
okulumu bitirecegim ve Kanada'da yasayacagim" diyor.
Kendi
okul yasantisini anlatirken gülümsüyor. "Aslinda çaliskan bir ögrenci degildim.
Ne kadar çok çalistiysam da iyi bir ögrenci olamadim. Sinavlara bir gün önceden
hazirlanip giriyordum. Sinema, tiyatro, müzik benim için daha zevk vericiydi.
Okul yillarimi özlüyorum. Okula gittigim dönemde gelecek kaygim
olmuyordu."
Adriyan'in
arkadasi Crestin tekrar konusmaya katilarak, Türkiye'yle ilgili fikirlerini
belirtiyor: "Türkiye çok farkli. Istanbul çok pis, kalabalik... Su,
elektrik, telefon kisacasi her sey para. Burada parayi kazanmak zor, ama yemek
çok kolay. Bu nedenle para kazandigimiz zaman hemen Romanya'ya gitmek
istiyoruz."
Türkiye'de
çalistiklari süre içerisinde baslarindan iyi kötü pek çok olay geçmis Crestin
bize bunlardan birini anlatiyor:
"Türkiye'ye
geldigim ilk yildi. Insaatta çalisiyordum. Çalisirken kaza geçirmistim. Elimde
büyük bir kesik vardi. Arkadaslar hemen hastaneye kaldirdilar. Pansuman yapildi.
Doktorlar benden 16 milyon para istedi. Ben de patron ödesin, dedim. Patronum
parayı ödemedi. Istersen Romanya'ya geri git, dedi. Beni isten atti. Bazen
patronlar çok kötü oluyor."
Adriyan
ise Crestin'e katilmadigini belirterek "Patronlar degil insanlar kötü
oluyor" diyor.
Konu
hazir patronlardan açilmisken Adrian, burada çalisan arkadaslarinin çektigi
zorluklari da anlatiyor: "Arkadaslar burada yabanci olduklari için çok
zorluk çekmisler. Bir-iki ay çalistirildiklari halde ücretleri verilmemis,
üstelik dayak da yemisler. Ayrica insanlar, biz çok iyi Türkçe bilmedigimizden,
anlamadigimiz tarzda küfürler ediyorlar. 'Burada pis Rumen var' diyorlar,
bizleri asagiliyorlar. Ben buradaki birçok insandan daha iyi egitim aldigim
halde asagilaniyorum, alay ediliyorum. Yabanci bir yerde çalismak zor.
Türkiye'deki isçi arkadaslar bizim onlarin hakkini yedigimizi saniyorlar.
Erkekler kadin, müzik, çay ve futboldan baska bir sey düsünmüyorlar. Baska
hiçbir sey yokmus gibi sadece bunlarla ilgileniyorlar. Sadece arabesk müzik
dinliyorlar. Sevgililerinden ayrilinca hemen 'Öldürürüm, gidemezsin' diye
tehditlerde bulunuyorlar. Futbol maçlarindan sonra sokaklarda kavga çikarip,
havaya ates ediyorlar. Bayramlarda çok güzel elbiseler giymelerine ragmen
ayakkabilarinin topuklarina basiyorlar, terlik gibi kullaniyorlar. "
Türkiye'deki
sosyal hayati da elestiren Adriyan, "Türk kadinlari çok ilginç, daha bir
tekiyle bile konusmadim. Bize çok sert davraniyorlar. Merhaba bile desek sarkintilik
yaptigimizi saniyorlar. Aslinda yakisIkli bir insanimdir, neden sert davraniyorlar
anlayamiyorum. Kadinlarin giyim tarzlari da çok ilginç, istedikleri gibi
giyinmiyorlar. Firinda çalistigim için çok sicak oluyor. Ben rahat giyinmeye alisIk
oldugum için kisa sort giyip terlikle dolasiyorum. Bana çok ters bakiyorlar.
Sonradan ögrendim. Böyle giyiniyoruz diye bizleri ayipliyorlarmis. Aslinda
bence insanlar rahat ve yakisan giysileri giymeliler. Ayrica pazara giderken
dikkatimi çekiyor. Kari-koca pazara çikiyorlar. Tasiyanlar kadin. Esleri sadece
para ödüyor. Bizim orada kadinlar birinci siradadir. Istedikleri gibi giyinip
yasarlar. Romanya'da böyle seylere karisilmaz. Belki de bu yüzden giyim
konusunda daha rahat. Insanlarla diyaloglari daha iyi. Ama sizin erkekler de
çok kaba. Kadinları çok incitiyorlar."
Adriyan
Romanya'yi çok sevmesine ragmen orada kalmayi düsünmüyor. Geleceginin olmayacagini
söylüyor. Onun tek hayali, para kazanip istedigi iste çalisabilmek.
Türkiye'de
çalisan, ögrenim görmüs diger bir isçi ise Prisekarli. 27 yasinda, iki yil
elektrik teknisyenligi egitimi almis. Iki yildir Türkiye'de çalisiyor. Bugüne
degin çerez fabrikasinda ambalajlamadan, firinda ekmek yapmaya kadar degisik islerde
çalismis. Su anda ise bir insaatta amele olarak çalisiyor. "Aman insaat sirketinin
adini yazmayin. Kaçak çalisiyorum. Polisler ögrenirse sinir disi edilirim"
diyor. Tedirginligini üzerinden atarak konusmaya basliyor: "Türkiye'de çalismamin
tek nedeni para kazanmak. Romanya bize çalisma imkâni sagliyor ama para yok.
Amele olarak çalisiyorum. Mermerlerin kirilmasindan kablolarin toplanmasina
kadar bir sürü is. Bazen de 14 yil boyunca egitimini gördügüm elektrik islerini
yapiyorum."
Romanya'daki
yasamini soruyoruz.
"Okul
dönemi çok rahatti. Ben Çavusesku döneminde okudum. O zamanlarda okul parasini
devlet veriyordu. Asker olunca giderlerini devlet karsiliyordu. Evlendigimiz
zaman daire veriyordu. Ancak haftada 6 gün çalisiyorduk. Mesai saatimiz 8
saatti. 10 yil okumak zorundaydik.
Bizleri
Rus zannediyorlar ve bize pezevenk diyorlar. Natasa olaylarindan sonra Rumen
kadinlarinin hepsinin fuhus yaptigini saniyorlar. Hepimiz alkolikmisiz gibi
davraniyorlar." Prisekarli, Adana'da çalismis, Adana'daki depremi de yasamis:
"Nereye gitsem deprem oluyor. Adana'ya gittim deprem. Istanbul'da çalistim
deprem. Bir tek amacim var. Burada bir yil çalisip Romanya'da patron olmak.
Ayda 350 dolar aliyorum. Aldigim para Romanya'da çok iyi, burada aldigim bir
aylık ücret Romanya'da aldigim üç aylik ücrete bedel."
Prisekarli
ve Adriyan'ın ortak düsüncesi ise "Ne kadar iyi para kazanilirsa kazanilsin
yabanci bir yerde yasam çok zor".
Cumhuriyet
Dergi, 09 Temmuz 2000, Sayi: 746, Sayfa: 18-19
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa