Ölüm cezasi yargilaniyor

Çeviren: Rita Urgan

Idam edilmesine 18 dakika kala, infaz bölümünde beklerken, kararin o gün uygulanmayacagi haberi sonunda çikageldi. Demek otuz günlük erteleme söylentileri dogruydu. 12 yasindaki üvey kizina tecavüz edip öldürmekle suçlanan 43 yasindaki Ricky McGinn 1994 yilinda hüküm giydiginde henüz gelistirilmemis olan DNA yöntemiyle masum oldugunu kanitlama olanagina sahip olacak.

Yillardir üzerinde tartisilan ölüm cezasi simdi yeniden masaya yatiriliyor. Eyalet valisi George W. Bush görevde oldugu beş yillik süre içinde ilk kez infazin ertelenmesine karar verdi. Bush'un kuskulari daha çok bireyin yasaminin söz konusu oldugu bir sistemin ne denli adil oldugu yönünde son günlerde ülke çapinda sürdürülen tartismalardan kaynaklaniyordu.

Kararin ardindan kendisiyle yapilan bir söyleside Bush Newsweek dergisine, ''Idam cezasini gerektiren davalar insanin duygularini karman çorman ediyor,'' diyordu. Bir de McGinn idam edildikten sonra suçsuz oldugu kanitlansaydi, yasanacak duygusal çalkantiyi düsünün. Bu yüzden Bush düsünüp tasindi ve isi sansa birakmaktansa, saglama gitmeyi yegledi.

Bush bu konuda saglikli bir karar almis olsa bile, McGinn olayi Teksas'ta idam cezasi konusunun bu siyasal dönemde neden arapsaçina döndügünü ortaya koydu. Konuya yeni egilenler için, McGinn'in avukati, çogu öteki ceza avukatlari gibi, bir Clarence Darrow olmanin çok uzagindaydi. Birbirleriyle ilintili olmayan davalar nedeniyle iki kez ihtar cezasi alan avukat müvekkilini kurtarabilecek DNA testleri üzerine odaklanmaya bile olanak bulamadi. Teksas idam cezasiyla yargilanan davalarda sorusturmayi yürütenlere ve bilirkisilere yalnizca 2,500 dolar ödediginden, bu islemleri yürütmek baska bir eyaletten gelen ve karsiliginda bir ücret istemeyen Tina Church'e kaldi. Newsweek dergisinin davaya egilmesi üzerine bir grup avukat özenle hazirladiklari bir dilekçeyle kararin degistirilmesi için basvuruda bulundular. Yöre yargici testlerin uygulanmasini önererek gözlemcileri sasirtinca, olay Bush'un ilgisini çekti. Kati bir yapiya sahip olan temyiz mahkemesi ve af kurulu, herhangi bir gerekçe göstermeden, DNA testlerinin uygulanmasina karsi çikti. Ne var ki, bu kez halkin gözü Teksas'a çevrilmisti ve bu noktada Bush devreye girdi.

Politika ve idamlar

Peki, ya baskanlik kampanyalarinin yapay görkeminden uzak bir biçimde gözler önüne serilen yüzlerce baska agir ceza davasi? Bilimin hukukun önünde gittigi günümüzde, art arda infazlar, idam cezasini destekleyenlerin bile giderek huzursuz olmalarina yol açiyor. McGinn'in idami gerçeklestirilseydi, Teksas'ta iki hafta içinde gerçeklestirilen besinci infaz olacakti. Bu çok mu hizli bir tempo? Ceza uygulamasinda yapilan yanlislarin bir zamanlar sanildigi gibi çok da ender olmadigi artik açikça ortada. Amerikan Anayasa Mahkemesi'nin 1967'de idam cezasini yeniden yürürlüge sokmasindan bu yana 87 idam mahkûmu serbest birakildi. Yeni kanitlarin bulunmasina ayrilan para çok az. Mahkemeler ise suçsuzluk iddialarinin yeniden gözden geçirilmesi konusunda pek de istekli degil. Bu korkunç karabasani yasayan baska kaç mahkûm oldugunu bilmemiz olanaksiz.

Tutucu kesim bile kendi konumunu gözden geçiriyor. Insan Haklari Güney Merkezi'nden Stephen Bright, ''Görünüse bakilirsa, insanlar ölüm cezasinin yolunda gitmeyen bir baska hükümet programi oldugunun giderek bilincine variyorlar,'' diyor.

Idam cezasini destekleyen Illinois Valisi George Ryan ocak ayinda, haklarinda yanlis hüküm verilen 13 kisinin idam cezasinin iptal edilmesi üzerine, ölüm cezasini erteleme karari alinca herkes bunun günübirlik bir olay olacagini sandi. Oysa, karar yilin ulus çapinda en çarpici olaylarindan biri olarak büyük yanki uyandirdi. Bu kararin verilmesiyle birlikte, idam cezasi uygulayan öteki 37 eyalet gündeme geldi. Gelgelelim, bu soruya henüz bir yanit getirilemedi.

Amerika'da idam cezasi tarihe karismis bir kavram olmanin çok uzaginda. Bunun ayirdina varabilmeniz için davanin sonuçlanmasini bekleyen acili ailelere bir göz atmaniz yeterli. Newsweek dergisinin gerçeklestirdigi bir kamu arastirmasina göre, nüfusun yüzde 73'ü bugün de en azindan kimi davalarda idam cezasini destekliyor. Insanlikdisi, igrenç suçlar günümüzde de insanlarin en agir cezalarin verilmesi yönünde tavir almalarina neden oluyor.

Ölüm kalim söz konusu oldugunda ''büyük bir çogunluk'' yeterince saglikli bir ölçüt olabilir mi? Politikacilar yillar sonra infaz sürecini hizlandiracak önlemler aldiklarindan ötürü böbürlenirlerken, simdi bu egilim ters yönde isliyor. Ülke genelinde cinayet isleme orani son bes yil içinde yüzde 30 düserek idam cezasini destekleyici tartismalarin yogunlugunu bir ölçüde azaltti. Adalet kavrami ise halk arasinda giderek daha çok önem kazaniyor. Yalnizca iki eyalet, Illinois ve New York, simdilerde mahkûmlarina DNA testi uygulanma hakkini tanirken, Newsweek dergisinin bir arastirmasina göre, Amerikalilarin yüzde 95'i bu hakkin garanti edilmesini istiyor; yaklasIk yüzde 90'i DNA testi uygulamasinin federal hükümet tarafindan garanti edilmesi görüsünü bile destekliyor. Halkin bu egilimi adil olmayan durumlarin giderek artmasindan kaynaklaniyor. Yalnizca geçen hafta içinde Bush islemedigi bir suçtan ötürü 17 yilini hapiste geçiren A.B. Butler'dan özür diledi ve Virginia Eyalet Baskani James Gilmore yine haksiz yere 17 yilini demir parmakliklar ardinda geçiren Earl Washington'a yeniden test uygulanmasina ve serbest birakilmasina karar verdi.

1982 yilindan bu yana, sekizi idam cezasiyla yargilanan 70 tutuklu DNA kanitlari sonucunda beraat etti.

Idam cezasini destekleyenler genellikle infaz sonrasi hiç kimsenin suçsuz oldugunun kanıtlanmadigina dikkat çekerler. Ne var ki, bireyin suçsuzlugunu kanitlayabilecek DNA verileri genellikle savcilar tarafindan yok ediliyor. Virginia'da bir süre önce yasanan bir davada mahkeme idam edilen kisiyle ilgili DNA verilerinin yeniden incelenmesine bilfiil karsi çikti. Savunma cephesinde, avukat ve sorusturma görevlileri yasamin kurtarilabilecegi durumlarda ellerindeki kit kaynaklari birlestirme yoluna gidiyorlar.

DNA kimi sorulara yanit getirirken, yeni sorulari da gündeme getiriyor: DNA örneklerinin saglanabildigi tecavüz ve öldürme davalarinda çok sayida tutuklu beraat ediyorsa, bu örneklerin alinamadigi öteki çok sayida cinayet türünde bu olaya nasil bir çözüm getirilebilir? Yanilgi orani kiyaslamali olamaz mi?

Politikanin idam cezasi konusunda nasıl bir dalgalanma içinde oldugunu anlamak için iki Ricky'nin öyküsüne bakalim:

Ocak 1992'de Arkansas Valisi Bill Clinton baskanlik kampanyasini yarida keserek bir polisi öldürmekten hüküm giyen Ricky Ray Rector adli bir zencinin idam hükmünün infazina katilmak üzere evine döndü. Rector kafasina bir kursun sIkmisti; temyiz gücünden öylesine yoksundu ki, son yemeginde kendisine verilen böregi ''daha sonra'' yiyecegini söylemisti. Akli dengesi bozuk birini ölüme göndermekle Clinton seçmenlere güçlü bir ileti gönderiyordu: suça ilimli yaklasan Demokratlar dönemi sona erdi... Simdi bile, Al Gore idam cezasiyla ilgili konularda öne çikmaya cesaret edemiyor. Ricky McGinn davasi ise Bush'a farkli bir olanak tanidi. Böylesi bir karar onun isine de geliyordu. Talk dergisi geçen yil Bush'un Iç Savas'tan bu yana Teksas'ta idam edilen ilk kadin olan Karla Faye Tucker ile dalga geçmesini konu ediyordu. Bu yilin baslarinda CNN tarafindan hazirlanan bir tartisma programinda Bush bu kez de avukati durusma sirasinda uykuya dalan Calvin Burdine davasina gülerken kameraya yakalandi. McGill davasinda temyiz mahkemesi ve af kurulunun itirazlarina karsi çikarken Bush oldukça uyanik bir tavir sergiledi.

Siradaki infazlar

Amerika'da 19 infaz var sirada. 22 Haziran'da infazinin gerçeklestirilmesi tasarlanan Gary Graham pek de saglikli olmayan bir görgü taniginin ifadesine bagli olarak 17 yasindayken hüküm giymisti. Birden çok tanigin olmamasi bu infazi Incil'e göre haksiz kiliyor. Hüküm giydiğinde 17 yaşında olması da, dört ülke disinda, tüm dünyada idam kararinin iptalini gerektiren bir durum sayiliyor.

Amerikalilar idam cezasi konusunda baska ülkelerin ne denli duyarli olduklarinin pek ayirdinda olmayabilirler. Japonya disinda tüm müttefiklerimiz idam cezasini uygulamadan kaldirdılar. Günümüzde yalnizca Çin, Iran, Suudi Arabistan ve Kongo'da ABD'den daha fazla idam cezasi uygulaniyor. Avrupa Toplulugu Insan Haklari Bildirgesi bu topluluga üye ülkelerin idam cezasi olan bir ülkeye zanlinin iadesini önlüyor. AB'ye üye olmak için artik idam cezasinin kaldirilmasi kosulu öngörülüyor. Bu kosul, bir zamanlar idam cezasini insafsizca uygulayan Türkiye'nin de kendi hukuk sisteminde degisiklik yapmasini zorunlu kilacak.

Küçük yastaki suçlular

ABD'de 73 kisi henüz oy kullanma yasina ulasmadan ölüm cezasina çarptirildi. Bunlardan sekizi Teksas'ta olmak üzere, on altisinin infazi gerçeklestirildi. Bu sayi öteki ülkeleri geride birakacak kadar kabarik.

ABD'de havanin degismesine yol açan sey Illinois'daki bir dizi dava oldu. Bu öykünün geçmisi 1978'de Chicago'da beyaz bir çifti öldürmekle yargilanan ve ikisi idam cezasina çarptirilan dört zenci erkegin mahkûmiyetine dayaniyor. 80'lerin baslarinda yenilikçi bir nitelige sahip ''Chicago Lawyer'' dergisinin editörlerinden Rob Warden ve Margaret Roberts bu dört kisinin suçsuz olabilecekleri yönünde kanitlar sundular. DNA verilerinin bu dört kisiden hiçbirinin kadina tecavüz etmis olmayacagini ortaya koymasi üzerine devletin haklarinda açtigi dava 1996 yilinda düstü. Bu arada üç baska insan suçu islediklerini itiraf ettiler ve yargilandılar. Suçsuz olduklari kesinlesen dört kisiden ikisi ölümden kil payi geri döndü.

Bu olay sonuçlandiginda Illinois'de daha nice dava, yanlis hükümler yüzünden düsmüstü. Bu tür yanlis hükümlerin açikliga kavusturulmasi amaciyla Northwestern Üniversitesi gazetecilik bölümü ögrencileri tarafindan kapsamli bir çalisma gerçeklestirildi. 1998 sonunda okulda yargi hatalari konusunda bir konferans gerçeklesti. Olay çarpici bir görünümü gözler önüne serdi: ülke çapinda ölüm cezasindan yargilanip da beraat eden 30 kisi Chicago'da bir araya gelmislerdi.

Gelgelelim, halkin farkli bir egilim göstermesine asil neden olan bir baska Illinois davasiydi. Nortwestern Üniversitesi'nden bir baska grup ögrenci 1982'de iki kisiyi öldürmekten idam cezasina çarptirilan Anthony Porter'in masum oldugunun kanitlanmasina yardimci oldu. Sorun bir kez daha idam cezasinin törel yönünden çok, hukukun üstünkörü isleyisinden kaynaklaniyordu.

Geçen güz Illinois'de idam cezasindan kurtulanlarin sayisi on bire ulasti. Bunun üzerine Chicago Tribune gazetesi çok sayida idam hükmünün kuskulu oldugunu inceleyen bir yazi dizisi yayimladi. Gazetenin konuyu eselemesi sonucunda Illinois'de ölüm cezasi hükmü verilen 285 davanin yarisinda su dört sakat unsurdan bir tanesinin geçerli oldugu görüldü: daha sonra görevlerinden uzaklastirilan ya da barodan üyelikleri silinen avukatlar, kendi cezalarinin kisaltilmasina can atan cezaevleri gammazlari, ''saç analizinden'' elde edilen kuskulu kanitlar ya da tümü beyazlardan olusan jüriler tarafindan yargilanan siyahlar.

Porter davasi ve Chicago Tribune yazilari Vali Ryan için yeterli bir neden oldu. 31 Ocak günü Illinois'deki infazlarin ertelenmesi kararini alan Ryan yasal süreçler için bir heyet olusturdu. Ryan sistemin kusursuz isledigi kesinlesmedikçe ölüm cezasi karari verilmeyecegini belirtti.

Ne var ki, bu konuda çok az kisi Ryan gibi davraniyor. Illinois kararindan sonra yalnizca dört eyalet sistemi yeniden gözden geçirmek için kollari sivadi. Öteki eyaletler ise, görünüse bakilirsa, idam cezasinin gerektigi biçimde uygulandigina inaniyor. Bu eyaletler konuya yeniden egilmek isterlerse, asagidaki unsurlari gözden geçirmelerinde yarar var:

Irk: Irkla ölüm cezasi arasinda genellikle yanlis bir baglanti kuruluyor. Savciların yüzde 98'i beyazlardan olusuyor. Yasal Savunma Fonu'nun bir arastirmasina göre, bunlar bir siyahin bir beyazi öldürmesi durumunda, siyahlarin kurban olduklari durumlara kiyasla, çok daha fazla idam isteminde bulunuyorlar.

Yanilma riski: Idam cezasina çarptirilanlarin sayisi arttikça, yanilgi olasiligi da artiyor. Kamunun yakindan izledigi ve sonucun sabirsizlikla beklendigi durumlarda polis ve savcilar kendilerini bir baski altinda hissedip üstünkörü kararlar verebiliyorlar.

Caydiricilik: Genellikle idam cezasi yandaslarinin ilk gerekçesi. Ancak konuyla ilgili arastirmalarin hiçbiri caydirici etkiye bir kanit getiremedi. Kosullu salivermenin çok daha yaygin oldugu zamanlarda bu gerekçe çok daha mantikli nedenlere dayanmaktaydi. Ama simdilerde birinci dereceden katiller yakalanmalari durumunda kosullu salivermeden yoksun bir yasam bekleyebilirler ki, bu da kuramda onlarda en az ölüm cezasi denli caydirici bir etki yaratacaktir. Bir suçlunun, ''Bu suçtan ölüm cezasina çarptirilabilecegime göre, o suçu islemesem iyi olur. Ama yalnizca müebbet hapis cezasi olsa, islerdim,'' biçiminde bir mantik yürütecegi pek düsünülemez.

Idam cezasina çarptirilmis 3600 mahkûm var. Amerikan Barosu Idam Cezasi Projesi'ne göre, Kaliforniya gibi bir eyalette, idam cezasina çarptirilan mahkûmlarin yaklasIk üçte biri kendilerine temyiz davalarini yürütecek bir avukatin atanmasi için yillarca beklemek zorunda kaliyor. Kimi eyaletlerde de, hükmün verilmesinden sonra mahkûmlar avukatlarina hiç ulasamiyorlar. 1966 yilinda yürürlüge giren Antiterör ve Yürürlükteki Idam Cezasi Yasasi mahkûmlarin temyiz davalarinin basvuru tarihinden itibaren bir yil içinde sonuçlandirilmasini gerektiriyor. Bir baska deyisle, temyiz basvurusunda bulunan mahkûmlar avukatlari olmadigindan, devletin davayi yeniden gözden geçirmesi beklentisi karsisinda genellikle çaresiz bir biçimde günlerin akip gidisini izliyorlar.

Kanit toplama: Çogu eyalet Illinois denli sansli değil. Onlar eski davalari eseleyen gazeteci ve arastirmacilardan yoksunlar. Idam cezasi rutinlesip giderek haber niteligini yitirdikçe, gerçek arastirmanin önemi de giderek azaliyor. Yeni kanitlar su yüzüne çiksa bile, çogu eyalet bunlarin dava sonrasinda kullanilmalarini engelliyor. Yillardir hukuk sisteminde geçerli olan bu tavir, bireyin yasami söz konusu oldugunda insana son derece anlamsiz geliyor.

Suç ölçütleri: Yargilama sürecinde çogunlukla yargiç jüriye ''kuskuya yer birakmayacak bir suç'' aramasi yönünde bir yönergede bulunur. Iyi de, böylesi bir ölçüt cezasi ölüm olan davalar için dogru bir ölçüt müdür?

Maliyet: Infazlar çarpici bir biçimde hizlandirilmadikça idam cezasinin maliyeti kosullu salivermesiz yasamdan çok daha yüksek olacaktir. Bu fark idam cezasini gerektiren davalarin ötekilere kiyasla dört kat daha pahali olmasindan kaynaklanmaktadir.

Idam cezasinin yeni bastan gözden geçirilmesine gerek olmadigini söylemek oldukça güç. Benjamin Franklin'in cinayette kusurlulugun dereceleri kavraminin gelistirilmesine yardimci oldugu Amerikan tarihinin ilk dönemlerinden beri bu ülke adeletle ilgili görüslerini yeniden degerledirmeye hazir olmustur. Görünüste bakilirsa halk idam cezasi sürdürülecek bile olsa, bunun en azindan hakli biçimde uygulanmasindan yana görünüyor. DNA testleri ve baska düzenlemeler bu konuda bizlere yardimci olacaktir. Ancak zamanla bunu hakli bir biçimde uygulayamadigimiz görülürse o zaman kendimize bunun uygulamaya gerçekten degip degmedigini sormaliyiz.

Cumhuriyet Pazar Dergi Eki, 25 Haziran 2000, Sayi: 744, Sayfa: 9-11

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa