Kadin olmak: Bilim insani olarak, es olarak, anne olarak...

Emine Demirel Yilmaz

Kadina ait ilk tanimlamalari Sanskrit mitolojisinde buluyoruz. Anlatima göre Tanri Twashtri erkegi yaratir, ancak malzemesi biter ve kadini yaratmak için dogadaki çesitli özellikleri alir. Karistirip kadini yaratir ve erkege verir. Bir hafta sonra erkek gelir ve Tanrim bu yaratik hayatimi çekilmez yapti der ve geri verir. Ancak bir hafta sonra gene gelir ve Tanrim çok yalniz kaldim onsuz yapamiyorum der. Tevrat 'ta Adem'in kaburgasindan Hava'nin yaratildigi anlatilir. Dogu kültürlerinde kadin erkekten sonra yaratilmis, daha az degerli bir varliktir. Yunan ve Roma mitolojisinde kadin güçlü ve etkilidir. Tanriların babasi Zeus, kizlarindan biri olan Afrodit'i evlilik ve gönül isleriyle, diger kizi Athena'yi savasla görevlendirmistir. Bilimsel olarak Homo Sapiens'in yaklasIk 30.000 yil önce yasadigi kabul edilmektedir. Bunun 20.000 yili anaerkil, son 10.000 yili ataerkil düzendedir. Evlilik kurumunun ise 4.000 yillik bir geçmisi vardir. Eski Türklerde kadinin toplumda etkin ve saygin bir yeri vardi. Sonradan Islam ve Arap kültürünün etkisiyle kadin toplumdaki konumunu kaybetmistir. Cumhuriyet tarihinde ise kadinlara bir çok bati ülkesinden önce haklari verilmistir. Ancak hâlâ kadinlar temel hak ve özgürlüklerini kullanmada çok geridedirler.

Günümüzde kadin olmak, farkli toplumlarda ve topluluklarda farkli anlamlar tasisa da, genellikle erkeklerden daha kötü kosullarda veya konumlarda bulunmak anlamina gelmektedir. Kadinlar sosyal açidan erkeklerden farkli sosyal kosullarda yasamaktadirlar. Dünyada okuma yazma bilmeyenlerin 2/3'si, asiri yoksul nüfusun %0'i kadindir. Kadinlarin %5-50'si bir erkegin fiziksel veya cinsel siddetine maruz kalmaktadir. Türkiye'de nüfusun %49.5 kadin olmasına karsin, kadinlarin %7.2'si okuma-yazma bilmemektedir, %.5'i yüksekokul mezunudur, %8.'si çalismaktadir (%2 tarim, %. endüstri, %5 hizmet, %. mütesebbis). Sigortali nüfusun %5.'i, akademik kadronun %3'ü milletvekillerinin %.'ü kadindir. Sonuçta erkek egemen dünyada kadin olmak zor zenaattir.

Biyolojik farkliliklari

Bunun yaninda, biyolojik açidan kadin olmak da farkli bir durumdur. Kadinlar erkeklerden fiziksel özellikler, hormon düzeyleri, beyin islevleri bakimindan farklidir. Erkekler kadinlardan % daha uzun, kas gücü daha fazladir. Uzaysal ve matematiksel yetenegi, esyalari ve kuramlari algilamasi ve anlamlandirmasi kadinlardan daha iyidir. Çevreden gelen uyarilari, ancak anlasilir ve ilgi çekiciyse depolarlar. Kadin beyni duyusal uyarilari algilamakta ve anlamlandirmakta daha üstündür.

Kadinlar daha iyi duyar, koku-tad alir, karanlikta görür, dokunma duyusu çok gelismistir ve duyumladigi seyler onun için daha büyük anlam tasir. Sözel yetenekte, bellekte, duygularini gizlemekte, şefkat, sabir ve düzenlilikte erkeklerden iyidir.

Kadin beyni genis bir duyusal bilgi yelpazesini algilama, bilgiler arasinda baglanti kurma, kisisel iliskileri ön plana çikarma ve iletisim kurmakta daha üstündür. Kadinlar ses, bedensel hareket ve göz ifadelerindeki duygusal farklari ve bir çok duyumsal bilgiyi algilamakta, görsel isitsel bilgiyi bütünlestirmekte ve iliskilendirmekte erkeklerden daha basarilidir. Toplumsal isaretleri daha iyi farkederler. Kisiler için karakter yargilari daha isabetlidir. Ilgisiz rastgele bilgiyi kisa süreli daha iyi depolarlar.

Kadinin doga üstü sezgisinin (6. his), duyularinin iyi gelismişliginden kaynaklanabilecegi söylenmektedir. Zekâ testleri cinsiyetler arasinda farkli testlerle farkli sonuçlar vermektedir.

Bu özellikler dogustan itibaren vardir. Kültür bu özellikleri güçlendirmektedir. Kiz bebekler insanlarla ve yüzlerle daha çok ilgilenirler, daha erken konusurlar, kendilerini daha iyi ifade ederler, yabanci dili daha kolay ögrenirler, daha iyi duyar, daha ahenkli sarkilar söylerler.

Dogumdan itibaren var olan bu beyin islevleri farkinin, ceninin anne karnindaki gelisimi sirasinda ortaya çiktigi öne sürülmektedir. Döllenmeden 6-7 hafta sonra beyin erkek veya disi olarak gelismeye baslamaktadir. Bu dönem erkek ceninin erkeklik hormonlarini (androjenleri) salgilanmaya basladigi dönemdir ve düzeyi, ergenlikteki düzeyin yaklasIk dört katidir.

Beynin erkek organizasyonunun, bu yüksek düzeydeki androjenler tarafindan sekillendirildigi, çesitli hayvan deneyleriyle ortaya konmustur. Sag beyin: görsel-uzaysal yeti, duygular, soyutlama, biçimler; sol beyin: sözel yeti, ayrintilar, pratik isler, somut isler, düzenli ve ardisIk olaylari daha çok yönetir. Beynin sag ve sol yarim kürelerini baglayan parça (corpus callosum) kadinda daha agirdir ve baglanti sayisi daha fazladir. Kadinda sag ve sol beyin arasindaki islevsel ayrimlar daha azdir. Her iki beyin de ise karisir. Erkek beyninde ise islevsel bölgeler yaygin degildir, daha uzmanlasmistir. Örnek olarak: duygular sag yarim küreden, ifade sol yarim küreden yönetildigi için; erkekler ara baglantilarin az olmasi nedeniyle duygularini ifade etmekte; kadinlar baglantilar çok ve yaygin oldugu için duygularini mantiklarindan ayirt etmekte zorlanirlar. Beyindeki organizasyon farkliligi nedeniyle, daha çok besteciler erkek, yorumcular kadindir. Sonuçta cinsellik büyük ölçüde beynimizdedir.

Kadin ve erkegin biyolojik farkliliklari aslinda dogada birbirini tamamladigi için çok büyük bir avantajdir. Ancak degisen toplumla birlikte kadinin rolleri de degismis, kadin ek sorumluluklar ve roller üstlenmistir. Sanayi toplumuyla birlikte kadinin çalisma hayatina girmesi, ona ekonomik ve sosyal özgürlük saglamis; ancak kadin yüklenilen sorumluluklar arasina sIkIsip kalmistir.

Ben ,yeryüzündeki kadinlar arasinda iyi egitim almis, iyi isi olan sansli azinliktanim. Ama bu, kadin olarak sorunlarimin bittigi anlamina gelmiyor. Isimde bilim insani, ögretim üyesi, hekim; kocama es; çocuguma anne; evimde ev hanimi; anne babama evlat; arkadaslarima dost; kendi kendime beden ve ruh sagligimi koruyucu sorumluluklarim ve rollerim var. Kafamda bu yedi tilki, kuyruklari birbirine degmeden dolasmak durumunda. Diger yandan yalnizca bir yasam pastam var ve bu rolleri pastamin dilimlerine paylastirmak zorundayim. Ben bu rollerden ilk üçünü ele almak istiyorum.

Bilim insani kadin olmak:

Bilim ile ugrasmak insanin tüm yasam seklini, hayata bakisini etkileyen bir durumdur. Gerçekten de "Bilim adamligi bir meslek degil, bir yasam tarzidir."

Kadinlar bilimde erkeklerden daha düsük oranda yer almaktadirlar. ABD 'de kolej programina ilk kez 1837'de kadin alinmistir. 1973'te bilim insanlarinin %. kadindi. 1995'de bu oran % 1.'ya yükselmistir. Fransa 'da bu rakamlar biraz daha yüksek, Almanya 'da biraz daha düsüktür. ABD'de kalici profesör kadrolarinda %1 erkek, %5 kadin vardır. Dünyada Nobel ödülü sahibi yalnizca sekiz kadin bilim insani vardir. Kadinin bilimde yer almasinin üç gerekçesi ortaya atilmistir: 1 - Esitlik: Özellikle 1970'den sonra gelisen esitlik akimlari etkin olmustur. 2 - Insan kaynaklari: 1980'den sonra tüm insan kaynaklarini kullanmanin toplumsal gelisimi hizlandiracagi düsünceleri, kadinlara, özürlülere, azinliklara her çalisma alaninda is saglamayi getirmistir. 3- Daha iyi bilim: Kadinin bulunmasi bilimde kaliteyi artirmaktadir.

Ancak hâlâ kadin bilimde azinliktir. Aile içinde, toplumda ve egitimin her asamasinda kizlar fen, matematik basarisi için cesaretlendirilip, yönlendirilmezler. Evlendiklerinde genellikle kocalarinin kariyerine öncelik verirler. Bir çok evli bilim kadini is saati, es saati ve kendi biyolojik saatlerini es zamanli yapmak için ugrasirlar. Evlilik ve çocuk, kadinin bilim kariyerini güçlestirir, hatta engel olur.

Kadinlarin bilim kariyerinde erkeklerin gerisinde olmasi, kadin bilimcilerin farkli muamele görmesine (kadinlara kariyerlerinde daha az sans ve firsat verilir: eksiklik modeli) veya kadin bilimcilerin farkli davranmasina (erkeklerin kadinlardan farkli beyinsel yetileri vardir, ancak kadin bilim insanlari erkek bilim insanlarindan daha yüksek IQ'ya sahiptirler: farklilik modeli) baglanmistir.

Kadin bilim insanlari yilda ortalama 2.3, erkekler 2.8 yayin yapmaktadirlar. Ancak kadin yazarlarin yayinlari daha çok atif almaktadir. Ayrica en iyi bes yayinin incelenmesinde kadinlarınkinin kalitesi daha yüksektir. Kadinlar bilimde daha gerçekçi ve daha duyarlidir. Yayinlamak için acele etmemekte, tüm tablonun ortaya çikmasini beklemektedirler.

Liderlik, is-yasam dengesi kurma, esitlik için yeni standartlar gelistirme (kalite ve kantite), parasal kaynak bulma, bireysel gelismeyi saglama (kendine güven, kendi kendini kontrol, güç, sorumluluk) olarak tanimlanmaktadir. Gertrad B.Elion (1988 Nobel ödüllü kadin bilim insani) "En önemli önerim sizi en mutlu eden alani seçmenizdir. Isini sevmekten daha iyi bir sey yoktur" demektedir.

Basari kadin için, yasam boyunca is, aile ve özel yasamimizdaki doyumlarin toplamidir. L. Wu, C.N. Nin, A. Sanders kadinlar için basarinin matematik formülünü gelistirmislerdir. Basari= Ú 0 ° [ Â doyum (I,t,p) ] dt (I: bireysel gelisim, t: yasam boyu zaman, p: topluma katki, yasama sevinci, dikkate alinma, aile, para, güç).

Es olmak

Ayni çati altinda yasamadan insanlari tam olarak taniyamiyoruz ve ancak karsilikli tanima, anlama ve uyumla, birliktelikler ayakta durmaktadir. Es uyumunun: insan insana iliskide, ruhsal yasantida, topluluk içinde birliktelikte, eslerin varlik gösterimlerinde, karsilikli tutum ve davranislarda, birbirini tamamlama ve bütünlesmede, cinsel davranista gerçeklesmesi, gerekmektedir. Uyumun saglanmasinda birbirini anlama, fakliliklari kabullenme ve uygun tepkileri gelistirme asamalari söz konusudur.

Kadin ve erkegin karsilikli iliskilerinde beklentileri ve gereksinimleri farklidir. Temel sevgi gereksinimleri: kadin için: sefkat, anlayis, saygi, baglilik, hakli görülme, güvence; erkek için: güven, kabul, takdir, begenilme, onay, tesviktir. Bunlarin karsilanmasi ancak iyi bir iletisimle gerçeklesebilir. Iletisimde verici ve alicinin mesajlarinin anlasilmasi önemlidir. Konusma dilinde çok önemli olan anlasilir mesaj kavraminin, sevgi dilinde de yasamsal öneminin oldugu öne sürülmektedir. Nasil ayni dili konusmayan insanlarin anlasabilmeleri olasi degilse, sevgi iliskilerinde de sevgi dillerini bilmeden anlasma olamamaktadir.

Aslinda yalnizca es iliskilerinde degil, tüm sevgi iliskilerinde (çocuk, arkadas) sevgi dilinin anlasilmasi temeldir. Bunun için karsimizdaki kisinin kullandigi dili bilip, ona uygun mesajlar göndermemiz gerekmektedir. Bizim kendi dilimizde gönderdigimiz mesajlar anlasilmayabilir veya yanlis anlasilabilir. Bes sevgi dili: onay sözleri, nitelikli beraberlik, armagan alma, hizmet davranislari, fiziksel temas olarak tanimlanmistir.

Meslek yasami da es iliskilerini etkilemektedir. Erkekler meslek basarisina daha çok önem verirler. Basari güç, saldirganlik, buyurganlik, statü, rekabet ve parada odaklanir. Erkekler basariyi kovalarlar ve elde etmek için kisisel mutluluk, saglik, zaman, aile, arkadas ve tüm iliskilerinden akil almaz özverilerde bulunurlar. Kadinlar çok daha genis bir etkinlik ve iliskiler dizisine deger verirler ve tatmin olmak için buyurganliga gereksinimleri yoktur.

Erkegin iliskileri güç ve egemenligi kapsar. Kadininkiler etkilesim, birbirini tamamlama ve baglantilari içerir. Aile içi iliskilere de bu özellikler yansir. Kadinlar ailede özveride bulunarak "huzuru satin alirlar". Simone de Beauvoir "Kadinlar tüm insanlik için yasamak zorundadirlar. Oysa erkekler yalnizca kendileri için yasarlar" demistir.

Anne olmak:

Anneler dogal ebeveyndir. Erkekler tüm iyi niyetlerine ragmen degillerdir. Bu, kiz bebek daha anne karnindayken böyle biçimlenir. Bebegin gereksinimlerine gelismis duyulariyla kadin daha iyi cevap verir. Kadin çocuga çok fazla zaman ve enerji harcar ve bu, çalisan kadin için çok agir bir yüktür. Ilkel toplumlarda kadinlar zamanlarinin yaklasIk %0'ini, çagdas toplumlarda %5'ini çocuklariyla yakin temasla geçirmektedir. Buna karsin kadinlar en yüksek doyumu annelikten alirlar.

Üç yil önce dogan çocugumuzu, baslangiçta "eve yeni gelen bakima muhtaç misafir" gibi hissettik. Yorgun uykusuz günler epey yipraticiydi. Onun sevgisi bir yana, aslinda yasamimda o güne kadar benzer deneyimlerin de oldugunu farkettim. Bir bilimsel arastirma projesini gerçeklestirmek için benzer uykusuzluklarim yorgunluklarim hep olmustu. Çocugu uzun süreli, ürünü yetiskin bir insan olan, arastirma-gelistirme projesi olarak düsünmek beni rahatlatti.

Neyse ki benden daha keskin düsünenler de vardi ("Anne olmak kolay degildir, kolay olsaydi babalar yapardi" Doroty, "çocuk sahibi olmak sonsuza kadar kalbinizi bedeninizin disinda tasimaktir" Elizabet Stone , "annelik, dünya zevklerinden ve mal varligindan vaz geçmenizi sart kosan bir tarikattir" Nancy Stahl , "Tanri her yerde olamayacagi için anneleri yaratti" Yahudi atasözü, gibi). Tüm bunlara karsin, gerçekten de çocuk, anne için yasaminda degerli ve önemli olan herseyden daha degerli daha önemli bir varlik.

Diger sansim: esim, iyi bir es ve baba olarak türünün ender örneklerindendir. Ancak ev ve çocuk islerinde lokomotif veya vagon olmak farklidir ve tümünde lokomotif olmak daha agir bir istir.

Sonuç

Kadin erkek esitligi yoktur, esitlik ancak temel hak ve özgürlüklerdedir. Kadin erkek farklidir. Farkliliklarini kabullenip birbirlerine anlayisla yaklasmali ve bu farkliliklari birbirlerinin gelisimini-yasamini kolaylastirmak için kullanilmalidir.

Fakat benimsedigimiz bu fikirler "çalisan kadini kim kurtaracak?" sorusunu cevaplandiramamaktadir. Yalnizca ülkemizde degil, çagdas toplumlarda da yapilan arastirmalar, kadinin çalisma hayatinda edindigi ek sorumluluklarin yerine, daha önceden yaptigi islerin azalmadigini; erkeklerin bu isleri almaya niyetli görünmediklerini göstermektedir. Sirtimiza yüklenen bunca fazladan yük için, erkeklerden yardim beklemek bosunadir. Bize ancak hemcinslerimiz yardim edebilir (annemiz, çocuk bakicimiz, temizlikçimiz). "Erkek kusun yuvasi olmaz" ve "yuvayi disi kus yapar" atasözlerimiz en azindan bizim nesil için geçerliligini koruyacak gibi görünmektedir.

Buna karsin "hayat sunulmus bir armagandir insana" ve yasamimizi mutlu, huzurlu, kendini gerçeklestirmis olarak sürdürmek durumundayiz. Isimizde, evimizde ve her yerde oynadigimiz rollerimizi sevmek, rollerimizle barisik olmak; bulundugumuz mekâni yasamak, o mekândaki rollerimizin gereklerini olabildigince tam yerine getirmek, baska mekânlarin duygu ve düsüncelerini oraya tasimamak; basarinin anahtari olabilir. Hayat çoktan seçmelidir ve uygun bir seçenek her zaman vardir.

Kaynaklar:

1)Women in science and engineering: Choises for success. Ed. C.C. Selby. The Annals of The New York Academy of Science, 869, 1999.

2)Beynimizdeki Cinsellik. A. Moir, D. Jessel, 1992.

3)%00 Düsünce Gücü. J.E. Addington, 1993.

3)Yasamak Sevmek Ögrenmek. L. Buscaglia, 1982.

4)Insan Insana. D. Cüceloğlu, 1987.

5)Cumhuriyet Bilim Teknik, 728:9, 2000

6)Erkekler Marsdan Kadinlar Venüsten. J. Gray, 1995.

7)Evlilik Raporu. K. Özugurlu, 1990.

8)Bes Sevgi Dili. G. Chapman, 1996.

9)Duygusal Zekâ. D. Goleman, 1995.

10)Çocuk Ruh Sagligi. A. Yörükoglu. 1996.

11)Çocugumu Nasil Anlarim. L. Weiss, 1998.

Cumhuriyet Bilim Teknik Eki, 13.05.2000,  Sayi: 686, Sayfa: 4

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa