Leyla Neyzi'den "Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak"

Tarihle masal arasinda Istanbul'un 20. yüzyili

Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak, ayni zamanda bir 20. yüzyil tarihi. Tarihin tek ve "dogru" anlatisinin olmadigi, tarih yaziminin yazari/anlaticinin durdugu yere ve deneyimlerine bagli olarak degisecegi, dahasi, tarihi savaslar, anlasmalar veya "ün yapmis" kisilerin yasadiklari deneyimlerden ibaret görmememiz gerektigi üzerine günümüzde çok kisi hemfikir. Bütün dünyada yayginlasan sözlü tarih çalismalari iste bu anlayis üzerine oturuyor. Sözlü tarihi "kültürel mirasimizin günlük yasamdaki izdüsümlerini arastirmak için önemli bir araç" olarak gören Leyla Neyzi, görüsmeyi seçtigi kisiler, onlarin öykülerini bir araya getirip bize aktarirken kurdugu çerçeve, sürükleyici ve çarpici kalemiyle bu yeni tarih yazimina çok degerli bir katkida bulunmus.

AYSEGÜL ALTINAY

Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak, bir 20. yüzyil masali. Çok sayida kisisel öyküden olusan, bizi Istanbul'un eski ve yeni mahallelerini orada yasayanlarin gözünden gezmeye, yirmilerinden doksanlarina çok farkli geçmisler (ve gelecekler) aktaran insanlarin hayatlarini yeni sorular sorarak merak etmeye, dinlemeye ve anlamaya davet eden renkli, güçlü ve yer yer çok hüzünlü bir masal. Leyla Neyzi'nin bu kitabi, bir yandan "aile içinde anlatilan masallarin kimlik ve benlik sorunuyla iliskilendirilebilecegini" gösterirken, bir yandan da hayatlarimizi, tarih yazimini ve günlük siyaseti sekillendiren 20. Yüzyil masallarina mesafe almamizi sagliyor.

Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak, ayni zamanda bir 20. yüzyil tarihi. Tarihin tek ve "dogru" anlatisinin olmadigi, tarih yaziminin yazari/anlaticinin durdugu yere ve deneyimlerine bagli olarak degisecegi, dahasi, tarihi savaslar, anlasmalar veya "ün yapmis" kisilerin yasadiklari deneyimlerden ibaret görmememiz gerektigi üzerine günümüzde çok kisi hemfikir. Bütün dünyada yayginlasan sözlü tarih çalismalari iste bu anlayis üzerine oturuyor. Sözlü tarihi "kültürel mirasimizin günlük yasamdaki izdüsümlerini arastirmak için önemli bir araç" olarak gören Leyla Neyzi, görüsmeyi seçtigi kisiler, onlarin öykülerini bir araya getirip bize aktarirken kurdugu çerçeve, sürükleyici ve çarpici kalemiyle bu yeni tarih yazimina çok degerli bir katkida bulunmus.

Leyla Neyzi'nin bu kitabi, ayni zamanda, "kültürel mirasimiz" üzerine çesitlenerek artacagini umdugumuz antropoloji çalismalarinin da önünü açiyor. 1980'lerde bir özelestiri sürecinden geçen antropoloji disiplini, artik tarihsiz, duragan, bütünlüklü "kültür" anlayisini geride birakmis durumda. Son dönemlerde yapilan etnografik çalismalarda kültürün zaman içinde ne sekilde degistigine agirlik (veya en azindan önem) veriliyor. Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak da kültürün ve kimliklerin analizinde zaman ve mekân olgularinin önemini vurguluyor: "Bir kitap projesi olarak tasarlanan bu yazilar, genis bir okur yelpazesine siradan insanlarin yasamöyküleri yoluyla etnografik bir bakis açisi sunmayi amaçladi. Bu, toplumsal olgulara zaman ve mekân baglamini gözeterek içerden bakmayi esas alan bir perspektif." Leyla Neyzi'nin, bu kitapla çizdigi, "toplumu olmasi gerektigi gibi degil de oldugu gibi anlamaya yönelik" toplumsal analiz çerçevesi, kanimca, Türkiye'de sosyal bilimlerin gelismesi için oldugu kadar toplumsal baris için de elzem.

Masallar ve sinirlar

Yazarin kendi ifadesiyle "bireyin zaman ve mekâni ile toplumun zaman ve mekâni arasindaki sinirlari belirsiz alanda gezinen bu yazilar, biyografiyle tarihin bulusma noktalarinda benligin izini sürüyor". Zaman tarihçilerin, mekân ise kültürel cografyacilarin inceleme, arastirma alani. Leyla Neyzi, bu çalismasinda, tarih, biyografi, kültürel cografya ve antropoloji arasinda kurdugu genis ve zengin agi, edebi bir anlatimla örmüs ve ortaya kitabin arka tanitim yazisinda söylendigi gibi bir "Büyüklere Masallar" kitabi çikmis.

1919'u başlangiç (ve geçmisten kopus) noktası olarak alan ve kendisini Misak-i Milli ile sinirlandiran "ulusal masalimiz"in aksine, Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak, kendisine Istanbul'u merkez olarak aliyor ve 1919 öncesiyle sonrasi, Misak-i Milli'nin içiyle disi arasindaki geçiskenlik ve sürekliligi vurguluyor. Bu kitabi olusturan yasamöykülerinde bir yandan sinirlar anlamini yitirirken, bir yandan da herkesin bir anlamda sinirda yasadigi gibi bir sonuç çikiyor. Leyla Neyzi, amacinin "bir dönemi kalin çizgilerle çizmektense içini dolduran ince gölgelerin izini sürmek" oldugunu söylüyor. Ancak bu ince gölgeler, yüzyillik bir dönemin içini doldurmakla kalmiyorlar, o kalin çizgileri anlamsizlastiriyor, en azindan bulaniksizlastiriyorlar.

20. Yüzyilin kalin çizgileri modernlesme ve uluslasmayla çizildi. Leyla Neyzi'nin dedigi gibi, "modernitenin sorgulanmasi, geçmisi yeniden gündeme getirerek yeni okumalarin olusmasini sagliyor". Böylesi bir sorgulamayi üstlenen Tayland'li tarihçi Thongchai, uluslasma ve sinirlar arasindaki iliskiyi söyle ifade ediyor: "Cografya söylemine bakilirsa, bir ulusun cografi bedeni (geo-body) dünyanin yüzeyinde nesnel olarak belirlenebilen bir alani kapsiyor. Sanki herhangi bir tahayyüle dayanmayan, gözle görülebilecek kadar somut bir varolustan söz ediliyor. Durum, tabii ki, böyle degil. Bir ulusun cografi bedeni, ana teknolojisi harita olan modern cografya söyleminin bir sonucundan baska bir sey değil"(*). "Cografi beden" Thongchai'in ürettigi, sonradan, Benedict Anderson basta olmak üzere, milliyetçilik kuramcilarinin çok kullandigi bir kavram. Ulusu, verili bir gerçeklik olarak degil, tarihin belirli bir döneminde tahayyül edilmeye baslanmis kültürel bir olusum olarak ele alan Thongchai, bu olusumun önemli bir unsuru olarak tanimladigi cografi bedeni, yani milliyetçilikle gelisen yeni mekân anlayisini, tarihsel bir olgu olarak degerlendirmemize yardimci oluyor.

Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak, Osmanli'dan Cumhuriyet'e, uçlara dayali imparatorluktan sinirlara dayali ulus-devlete geçisin bu topraklardaki hikâyelerini anlatirken, bir yandan bu tarihselligi gözler önüne seriyor, bir yandan da bireylerin hayatlarinin bu cografi bedene sigmayisini... Leyla Neyzi'nin deyimiyle, "uluslasma projesinde yadsinanin sadece 'öteki' degil, tarihsel süreç içinde devralinan bütün bir kültürel mirasin tasiyicisi birey oldugu söylenebilir". Bu kitap araciligiyla yasamöykülerini bizlerle paylasan kisilerin zamanlariyla, ulusal zaman arasindaki çeliskiler; bu kisilerin tekil (veya aile) masallariyla, ulusal masal arasindaki iliski (veya iliskisizlik); ve onlarin hareketliligiyle ulusal sinirlarin ifade ettigi kati ve degismeyen Türkiye "cografi bedeni" arasindaki kopukluk, bizi kaniksadigimiz 20. Yüzyil masallarini sorgulamaya zorluyor. Ayni zamanda, 21. Yüzyila geçisi simgeleyen "küresellesme" masallarini da... Istanbul, bu kitapta aktarilan 20. Yüzyil masalinda, kendisine tasinan baska cografyalar ve hayatlarla ve kendisinden baska cografyalara tasinan deneyimler ve hikâyelerle anlam kazanan esnek, degisken, sinirlari olmayan (veya hep sinirda olan) bir tarihsel mekân. Sinirlara dayanmadigi için yapilan çalisma bir kültürel harita çizmeye çalismiyor; daha çok, kültürlerin ve hayatlarin haritalardan tasan özelliklerini hikâyelendiriyor.

Kimlik ve "hüzün"

Leyla Neyzi, kitabinin giris yazisinda, bu çalismada "hem kisilerin seçimini, hem de yazilarin kurgusunu belirleyen ana tema"nin kimlik oldugunu söylüyor. Ona göre, "yakin tarihimizle ilgili önemli bir sorun, ulusal kimligin tekil bir vatandaslik ve kültürel kimlik hayali üzerine insa edilmeye çalisilmis olmasi". Çok farkli kimlik anlayislari ve arayislarina dayali yasamöykülerinden olusan bu kitap, sinirlar-ötesi bir hareketliligi vurguladigi kadar ulusal sinirlarin içindeki sürekli hareketi ve çogullugu da gözler önüne seriyor.

Bölgelerarasi göç ve savas gibi etkenler kadar farkli anadiller (ve bir kisminin yasallik sorunu), dinler, dinlere yaklasim ve etnisiteler bu çogullugun arkasindaki önemli temalar. Bu çogullugu irdelemek ve bireyler tarafindan nasil irdelendigini anlamak için sözlü tarih önemli bir metodoloji olarak çikiyor karsimiza. Leyla Neyzi'ye göre sözlü tarih yoluyla olusan "özyasamöyküsel anlatilar, yakin tarihimizin bastirilmis veya gözardi edilmis olaylarina (ve kimliklerine) isaret ettikleri kadar, tarihin bellek yoluyla nasil anlamlandirildigini, nasil hatirlandigini -veya hatirlanmadigini- irdelememizi sagliyor. Bu da, güncel kimlik ve benlik arayislarini çözümleyebilmek açisindan elzem". Farkli kusaklarin tarihle kurduklari farkli iliskiye de dikkat çeken Neyzi, genç kusaklarin Cumhuriyet'e geçis dönemine olan ilgilerini "bu geçis dönemini bugünün gözüyle yeniden yorumlayarak farklilasmis benlikler gelistirme ve yeni bir toplumsal kimlik olusturma yolunda bir adim olarak" yorumlayabilecegimizi söylüyor. Bu farklilasmayi ulusal bütünlüge bir tehdit olarak gören bakis açisindan farkli olarak burada dile getirilen görüs, çogullugun yeniden kesfinin (hiç yok olmamisti ki!) "toplumu yeni bir boyutta bütünlesmeye" götürebilecegi.

"Burada vurgulamak istedigim, kimlik sorununun bir bütün oldugu ve Türkiye'deki farkli kimliklerin birbirleriyle iliskilendirilmeden anlasilamayacagi. Bugünün kosullarinda 'Türklük' (veya 'Türkiyelilik') kavramini yeniden yorumlayabilmek, Anadolu'nun kültürel mirasini bütünüyle kabullenen ve çogullugu zenginlik olarak algilayan bir anlayisi gerektiriyor" diyen Leyla Neyzi'ye katilmamak mümkün degil. Ancak bize bu kitaptaki hikâyelerin de aci ve hüzünle aktardigi gibi, bu zenginligin ortadan kaldirilma sürecini gözden kaçirmamamiz, bu yeniden yorumlama çabasinin gerektirdigi özelestiriye açik ve hazir olmamiz gerekiyor.

Anlatisi "Kaybolmus Kentin Eskicileri" basligiyla sunulan, Dersim/Tunceli'li müzisyen Metin Kahraman, hayatinin bir dönemini "Xezewe Seru" (hüzün yillari) olarak tanimliyor. Leyla Neyzi'nin güçlü kaleminden okudugumuz bu 37 yasamöyküsünün hemen hepsinde "hüzün" önemli bir tema. Dahasi, heyecanla okumaya basladiginiz kitabi elinizden biraktiginizda içinizi kaplayan duygu da agirlikli olarak hüzün. En azindan benim için öyle oldu... Siz de "hatirlamanin hüznünü, unutmanin acisina" yegliyorsaniz, bu kitabi mutlaka okumalisiniz. 

(1) Thongchai Winichakul, Siam Mapped: A History of the Geo-Body of a Nation (Siyamin Haritasi Çizilirken: Bir Ulusun Cografi Bedeninin Tarihi), University of Hawai'i Press, Honolulu 1994, s. 17.

Istanbul'da Hatirlamak ve Unutmak. Birey, Bellek ve Aidiyet/ Leyla Neyzi/ Tarih Vakfi Yurt Yayinlari/ 1999/ vi+221 s.

Cumhuriyet Kitap Dergi Eki, 04 Mayis 2000, Sayi: 533, Sayfa: 8

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa