Silahlari atip sarki söyleyelim

Türkçesi: Rita Urgan

Yeniden savas çikacak korkusu sardi Balkanlar'i. Ilkyazin gelisiyle hep savas patlak veriyor çünkü bu topraklarda. Mart ayi boyunca postaci güney Sirbistan'da celp dagitti... Siyahli kadinlar dünyanin dört bir yanina gönderdikleri çagrida söyle diyorlar: Bir savasa daha katlanamayiz. Silahlari atip sarki söylemek istiyoruz..

"Bu ilkyaz kiraz ve ihlamur agaçlarinin çiçeklendigini görmeye zamanimiz olmali. Buna zaman ayiramazsak kötü olur, çünkü artik ne burada, ne de Karadag'da kiyimlarin ve silah seslerinin sürmesine izin vermeliyiz. Bundan böyle eller geri çekilmeli ve çekismeler normal bir düzeye indirilmelidir," diyor. Bu etkileyici sözler savas karsiti bir eylemci olarak bilinen Borka tarafindan kaleme alindi ve hepimiz onun bu duygularini yürekten paylasiyoruz. Borka Pavicevic tiyatro yönetmeni. Bu kentte farkli olan Ötekiler için onca yildir çesitlilige olanak taniyan bir siginak islevi gören Kültürel Aritma/Nazilerden Temizleme Merkezi'nin de koordinatörü. Her ilkyaz baslangicinda aklima bizim B92 radyosunda (rejimin eline geçtikten sonra adi B2/92 olarak degistirildi) 1992 yilinda yayimlanan çok daha etkileyici sözcükler geliyor: "Mevsim ilkyaz ve ben Sirbistan'da yasiyorum." Bugünlerde kadinlarin dillerinden hep Borka'ninkileri andiran sözcükler dökülüyor. Son günlerde bizleri eskisinden çok daha sIk ariyorlar. Hep ayni seyi söylüyorlar... "Bunu daha fazla sürdüremeyecegiz. Oglumu ve kocami benden almalarina artik göz yumamam".

Dün Leskovac'li bir eylemci bana postacinin getirdigi, kocasini askere çagiran kâgidi yirttigini söyledi. Baska bir kentten baska bir kadin da askere çagri emrini kabul etmek istemedigini belirterek, "Oglumu isterlerse hapse atsinlar, onu on yil orada kapali tutsunlar, ama onun cepheye gitmesine asla izin vermeyecegim," diyordu.

Ilkyazin her gelisiyle korku da tirmaniyor. Tipki Truva'da Kassandra'nin Krista Wolf'un agzindan aktardigi gibi, "Ilkyazin gelisiyle savas patlak verdi." Geride biraktigimiz bu son birkaç yildir sürekli savas korkusuyla yasadik ve "baris" dönemleri ya da baris sonrasi dönemler hep yeni bir savasin hazirliklariyla göz açip kapayincaya dek bitiverdi. Artik savasin belirtilerini ve söylenlerini çok iyi ögrendik, çünkü uzun süredir bunlari dinliyor ve yasiyoruz. Ama savas sözcügünü kimse agzina almaya cesaret edemiyor.

Ilkyaz Balkanlar'da savasin patlak verdigi mevsimdir. Seferberlik ilan edilir. Savas söylentileri dilden dile dolasir; gazetelerde savasla ilgili haberlere yer verilir. Geçen yil oldugu gibi, seferberlik eylemi güneydogu Sirbistan'da basladi. Bu bölge Kosova ve KFOR sinirinda yer aliyor. Bölgenin tam orta yeri olan ve muhalefetin iktidarda oldugu Nis kentinde herkes seferberlikten söz ediyor. Silah altina alinacaklari, askerler ya da polis degil, sivil posta görevlileri bildiriyor. Askere çagri emrinin imzalanmasi gerekmiyor. Nis'ten bir adamin dedigine bakilirsa, bunlar elden teslim alinmazlarsa, ya posta kutusuna atiliyor ya da çiviyle kapiya çakiliyor. Daha önceki savaslarda da ayni sey yasandi. Celpler önce sivil posta görevlileri tarafindan, ardindan da askerler tarafindan sahiplerine teslim edildi. Sonunda polis gelip insanlari savasa gönderdi. Leskovac ve tüm Jablanicka bölgesindeki seferberlik hazirliklari yeniden basladi. Geçen ilkyaz bu bölgeden 4000 kisi Kosova'ya savasa gönderildi. Subat sonunda Leskovac'ta iken insanlar binlerce kisinin askere çagrildigindan, 17 bin kisinin daha sirada oldugundan söz ediyorlardi. Geçen ilkyaz zorla askere alinan erkeklerin hep ayni tümceyi tekrarliyorlardi: "Bedelini yasamimla ödeyecegimi bilsem de, bir baska savasa asla katilmayacagim."

Ülkenin en kuzey ucunda yer alan Subotica'da da askere alinma çagrilari dagitiliyor. SPO partisi, "Bunun kimin adina ve hangi nedenle yapildigini bilmek istiyoruz. Yoksa birileri yeni bir savasin hazirliklari içinde mi? Yugoslavya Ordusu'nu bu seferberligin nedenlerini açiklamaya çagiriyoruz," diyor.

Sirbistan'in öteki bölgelerinde de durum pek farkli degil ve görünüse bakilirsa, kosullar bagli bulundugunuz askeri bölgeye göre farkliliklar gösteriyor. Simdilik askere alinma çagrilarinin, geçen yil oldugu gibi, daha çok üçüncü Ordu'ya bagli bölgede gerçeklestirildigi görülüyor. Karadag'daki gerilim subat ayi içinde bir grup kaçagin tutuklanmasiyla ortaya çikti (Karadag Parlamentosu'nun genel af yasasini Kasim 1999'da yürürlüge soktugu biliniyor). Subat basinda Podgorica'da iken insanlar Karadag'da kaçaklari tutuklama uygulamasinin yayginlasmasiyla birlikte Yugoslav Ordusu ile Karadag polisi arasindaki sürtüsmenin de daha çok kizisacagindan söz ediyorlardi. Simdilik ordu bu gerginligi bastirmaya çalissa da, her yerde karsiniza çikiyor. Konusulanlar ve gazetelerde çikan yazilara bakilirsa, insan ortada bir seferberlik girisimi olmadigi izlenimine kapiliyor. Ordu kuskusuz herhangi bir tepki gösterilmeyeceginin, Karadagli gençlerin vatanseverliklerini öylesi bir yöntemle ortaya koymayi aklinin ucundan bile geçirmeyeceginin bilincinde. Karadag'da Yugoslav Ordusu'ndan firar etmek, Sirp yanlisi milliyetçi partiler disinda, toplumca kabul ve destek görüyor.

Düzenli askeri manevralar

NATO'nun askeri müdahalesine dek, Sirp hükümeti Sirbistan'in savasta olmadigini öne sürüyor, ordunun yetkilileri seferberlik durumunu hep "düzenli askeri eylemler ve uygulamalar' olarak nitelendiriyorlardi. Askeri kaynaklar "seferberlik durumunun söz konusu olmadigini, ancak alisildik baris dönemi uygulamalari amaciyla bir avuç insanin askere çagrildigini" öne sürüyorlar. Kuskusuz, böylesi alayci bir yaklasim insanlari çileden çikartiyor. Askeri kaynaklar özellikle Nis'teki sivil muhalefet yetkililerine seferberlik ilan edildigi yolunda haberler yaydiklarindan ötürü ates püskürüyorlar. Yugoslav ordusundan adinin açiklanmasini istemeyen bir subay Danas gazetesine su açiklamayi yapiyordu: "Seferberlik durumu söz konusu olsa ya da olaganüstü durum ilan edilmis olsaydi, insanlar Nis sokaklarinda kamuflaj üniformalari ve tabancalariyla dolasiyor olurlardi. Bir avuç insanin askere çagrilisini yüzlerce kisinin askere çagrilmasi olarak algilayan birinin vicdan azabi duymasi gerekir. Yugoslavya ordusu korku duyanlardan sorumlu degil, ama kimi baska kurumlar sorumlu. Iktidardaki SPS partisinin Subat 2000'de gerçeklestirilen kongresinde bu ülke halkinin vatanseverler ve hainler olarak iki sinifa ayrilmasi önerildigine göre, bir olasilikla, vatanseverlik konusunda uzman olanlar bundan sorumlu. Sayilari giderek artan hainler sinifina yaptirim ve cezalarla gözdagi veriliyor. Üçüncü Ordu Komutanı General V. Lazarevic 3 Mart 2000 günü 'Üçüncü Ordu'nun yalan haberler yayanlar ve halk arasinda tedirginlik yaratanlar hakkinda yasal islemlere basvuracagi' uyarisinda bulundu. Bu tür bilgileri yayan bireyler, gazeteler ve gazetecilere karsi yasal islemler uygulanacak. Ortalikta seferberlik diye bir sey yok," diyordu.

Geçen ilkyaz da oldugu gibi, askeri yetkililer ordunun 'Mart dönemi askerlerinin' göreve çagrilacaklarini öne sürüyor ve böylece seferberlik olayini örtbas edeceklerini düsünüyorlar.Yeni bir seferberlik girisimine karsi direnis çigliklari yükseliyor. 1991'den beri savas ve milliyetçilik karsiti eylemleriyle taninan Sosyal Demokrat grubunun baskani Nenad Canak söyledikleriyle genç kuşagi derinden etkiledi. 2 Mart 2000 günü askere çagrilan gençlerden seferberlik duyurusunda bulunmamalarini istedi. "Bunlari söylerken, bu ülkenin yasalarina boyun egmek istemedigim izlenimini yaratabilirim. Ne var ki yurttaslara Miloşeviç'in yasalarina uymamalari çagrisinda bulunuyorum. Kimi yasalar vardir ki, onlara uyulamaz. Yugoslav ordusu hiç kimseyi savunmadi. Orduda yalnizca yozlasmis generaller var. Kuskusuz, görevleri geregi askere gitmek zorunda olan o zavalli genç delikanlilari bunun disinda tutuyorum." Mart basinda Novi Sad'da yapilan protesto gösterileri sirasinda sosyal demokrat 60 eylemci polis tarafindan gözaltina alindi.

Demokrat muhaliflerin, mart basinda Belgrad'da yaptikları toplantilarin birinde yüreklendirici bir ileti kulaga çalindi : "Silah degil, seçim ve sagduyu istiyoruz."

Üzerimize yeniden bombalar yagacak mi? Ne zaman? Belki de hiç... Bugünlerde herkes birbirlerine bu sorulari soruyor sonra da yatistiriyor. Halk bombalamanin yildönümü olan mart ayinin geçmesini bekliyor. Bu hükümetin salt iktidarda kalabilmek için çeliskiler yaratmak gibi hastalikli bir egilimi var. Kisa sürede öylesine çok olay yasandi ki, bunlarin tümünü sindirebilmek çok güç. Çok taninmis bir devlet adaminin (Savunma Bakani Pavle Bulatovic) meçhul bir cinayete kurban gitmesi, tutuklamalar, "Direnis" hareketinden ögrencilerin dövülmesi, "yasalari çigneyen" günlük gazetelere ve televizyon kanallarina verilen para cezalari, bagimsiz kitle iletisim araçlarina verilen gözdagi, yeni "korsan" iletisim araçlarinin ortaya çikmasi, karsitlarin seytanlastirilmalari, "Kosova'da Sirp yönetiminin" döndügü söylentileri, hava trafiginin ve Karadag ile tüm ticaret iliskilerinin zaman zaman kesintiye ugratilmasi ve geçen yazdan bu yana son derece hareketli olan güney Sirbistan'a asker ve güvenlik güçlerinin konuslandirilmasi gibi.

Olaylarin bu denli yogun olmadigi yirmi gün önce, Yeni Pazar'da çokkültürlülük ve kültürlerarasi isbirligi konulu bir atelye çalismasinin gerçeklestirildigi sirada bizler, yani Belgrad'dan ve Sancak'tan Siyahli Kadinlar baris ezgimiz olarak "silahlari atip sarki söylemek istiyorum," dizelerinden olusan eski bir halk ezgisinde "karar kildik". Amacimiz Balkanlarda tarih boyunca kadinlarin farkli olan öteki insanlarla, bu durumda savasa gitmek istemeyen erkeklerle, dayanisma içinde olduklarini gözler önüne sermekti.

Savas karsiti bir eylemci, "Savas yaralarini sarmaktan artik usandik ve hepimiz sonuçlarina katlanmak yerine, savasin engellenmesi için çalismaya haziriz" diyor.

Cumhuriyet Pazar Dergi, 02 Nisan 2000, Sayi: 732, Sayfa: 2-3

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa