Ögrencisini bekleyen
üniversite
FÜSUN AKAY
Heybeliada.
Kuzeye bakan, Bizans döneminde Bizanslilar tarafindan Elipdas, Türkler
tarafindan da Ümit Tepesi diye adlandirilan küçük tepede, Ruhban Okulu çam agaçlarinin
arasinda tüm yalnizligi ve issizligiyla gözüküyor. Simdilerde bu okulun ÖSYM
kapsamina alinmasi, Istanbul Üniversitesi'ne baglanması öngörülüyor. Oysa otuz
yildir mezun vermeyen okulun yöneticilerinin istegi kurulus amacina bagli
kalmak. Okul Müdürü Apostolos
Danilidis "Burasi yatili ve ruhani papaz yetistirmek amaciyla kurulmus bir
okul. Herhangi bir üniversiteye bagli normal bir tedrisat olursa, yani günde
iki üç saat diger üniversitelerde oldugu gibi çocuklar derslerini görüp okuldan
ayrilirsa Ruhban Okulu eski havasindan çok sey kaybedecek" diyor.
Danilidis'in
okula biçilen gelecege iliskin elestirileri söyle:
"Bu
okulun kurulus prosedürüne uymuyor. Burada yalniz Ortodoks ilahiyati
okunuyordu. Simdi böyle dinler tarihi olursa bütün Gayrimüslümler,
Protestanlar, Ermeniler, Katolikler, Süryaniler katilacak ve Ortodoks teolojisi
verilmeyecek. O eski kurulus amacindan uzaklasacak. Böylece istedigimiz sekilde
bir egitim ve ögretim olmayacak."
Danilidis'le
görüsmek üzere Ruhban Okulu'ndayiz. Fotograf çekmek için izin istiyoruz. Ruhban
Okulu'nun personel sorumlusu bize eslik ediyor. Yaklasik on bes senedir burada
görevli. Yani hiç ögrenci görmemis okulda. Ruhban Okulu'nu dolasmaya Aya Triada
Manastiri'ndan basliyoruz.
Aya
Triada Manastiri, 862 yilinda Istanbul patriklerinden Aziz Photios tarafindan
yaptirilmis. Hiristiyanligin Kutsal Üçlüsü'ne (Aya Triada) ithaf edilen
manastir, 1821 yilinda çikan yanginda kullanilamaz hale gelince, Patrik IV.
Germanos tarafindan yeniden yapilmasi için çalismalar baslatilmis. Bu siralarda
Avrupa'da Hiristiyanligin diger mezhepleriyle ilgili dini okullar hatta
üniversiteler açilirken Ortodokslarin egitimi ise, daginik küçük okullarda ve
manastirlarda yapiliyordu. 1830'lu yillarda Ege Denizi'ndeki Andros adasinda Theofilos
Kayiris adinda bir papaz, Anadolu'ya geçerek Ortodokslari Luthercilige
döndürmeye baslar. Anadolu'da zaten sayisi az olan Ortodokslardan bazilari
mezhep degistirmeye baslayinca Fener Rum Patrikhanesi telaslanir ve
Istanbul'daki Ortodoks cemaatine ciddi bir egitim verecek bir okulun açilmasi
gerektigini düsünür. Fener Rum Patrigi IV. Germanos'un maddi yardimlariyla
harap durumda olan Aya Triada Manastiri onarilir ve burada bir ruhban okulunun
açilmasi için gerekli tüm girisimler yine IV. Germanos tarafindan yapilir.
Patrikhane metropolitleri tarafindan 145 bin kurus para toplanir. Yapimi 13
Eylül 1844'te biten okul, 1 Ekim 1844'te yapilan açilis töreniyle ögrencilerine
merhaba der. Ilahiyat bölümünün baslangiçta üç yil olan egitim-ögretim süresi
1853 yilinda yedi yila çikarilinca, üç yillik okul da tam lise olarak
düzenlenir. 1894 yilinda meydana gelen depremde büyük zarar gören manastir ve
ahsap okul binasi, zengin bir Rum tüccar Pavlos Stefanovik Skiliçis tarafindan
25 bin lira harcanarak, mimar Mavrokordato ile yardimcisi Periklis Fotiadis'e
kâgir ve üç katli olarak yeniden yaptirilir. YaklasIk iki buçuk yil ara verilen
egitime, 6 Ekim 1896'da tekrar baslanir.1904 yilina kadar iki yüz seksen mezun
veren okulun bu mezunları arasindan IV. Ioakim, VIII. Neofitos, VII. Anthimos,
V. Konstantinos ve Athenagoras Fener Rum Patrigi olurlar.
1918
yılında Bahriye Nezareti'nin Heybeliada'daki Deniz Harp Okulu binasinin
yetersiz kalmasi sebebiyle okulun aday siniflari, Ruhban Okulu'na
yerlestirilir. Ruhban Okulu ögrencileri de geçici olarak Heybeliada'daki Aya
Yorgi Manastiri'na tasinir. Mütarekede bos bulunan okula Alman askerler
yerlestirilir. 29 Aralik 1918 tarihinde ögrenciler eski okullarina geri
dönerler. Yine bu yil içerisinde Ruhban Okulu, "bes yillik yüksek
okul" statüsüne çevrilir.
Bolsevik
Ihtilali'nden sonra ülkelerini terk edip Istanbul'a gelen Ruslar, Ruhban
Okulu'na yerlestirilir. 24 Ocak 1920'de Fransiz subaylarindan olusan bir kurul,
Rus göçmenleri barindirmak amaciyla okulun bazi bölümlerini isgal eder. 1923'te
ise diger okullarla ayni uygulamaya alinarak, egitim süresi yedi yila
çikarilir.
Ruhban
Okulu, cumhuriyetin ilanindan sonra dördü lise, üçü yüksekokul olmak üzere yedi
sinifli bir akademi halini alir. Daha önce liseyi tanimis olan Milli Egitim
Bakanligi, 1947'de süresi dört yil olan yüksek bölümü de resmen tanir, ancak
verilen diploma, liseden sonra egitim veren meslek lisesi okullarinin
mezunlarina verilen diplomaya tekabül eder. Milli Egitim Bakanligi'na baglanan
okul, bundan sonra egitim ve ögrenimini 25 Eylül 1951 tarihli Egitim
Yönetmeligi'ne göre sürdürecektir. Okulun Milli Egitim Bakanligi'na bagli
olmasina karsin, diplomalar Kültür Bakanligi'ndan verilir.
Yil
1971... Türkiye'de özel yüksekokullar devletlestirilir. Ruhban Okulu'nun yüksek
bölümü de bu statüye dahil edilerek hükümet tarafindan kapatilir. Sadece lise
bölümü kalir. 1985 yilinda faaliyetine son veren bu bölüm su an hukuken açik.
Ancak ne hocasi, ne de ögrencisi var.
Okulun
bahçesinde bir kum saati ve büyük çanlar var. Bir baska bölümünde bir mezarlik
bulunuyor. Burada gömülü olanlardan bazilari sunlar: Patrik VII. Kirillos, sair
ve klasik filoloji ögretmeni Iliyas Tantalidis, Patrik V. Konstantinos, okul
müdürü ve ögretim üyesi Germanos Grigoras...
Bir
hazine: Kütüphane...
Her
sinifta bir ögrenci kitapligi var. Eksik olan tek sey ögrenciler. Içeride öyle
bir sessizlik var ki, bundan yirmi sekiz yil öncesine kadar ögrencilerin bu
koridorlarda kosturdugunu, seslerinin duvarlarda çinladigini düslemek bile zor
geliyor insana. Mermer merdivenlerden çikiyor ve ikinci kata variyoruz. Duvarda
bes kisinin fotografinin konuldugu bir çerçeve dikkatimizi çekiyor, personel
sorumlusuna soruyoruz ve bu kisilerin lise bölümünde okuyan son ögrenciler
oldugunu ögreniyoruz. Idari odalarin yani sira ögretmen ve ögrenci
yatakhaneleri de bu katta bulunuyor. YaklasIk seksen kisilik kapasitesi olan
yatakhanelerin her biri alti kisilik. Burada da yine ayni sey eksik. Ögrenci.
Ruhban Okulu'nun kabul ve tören salonu da bu katta yer aliyor. Bu sirada aramiza
Theodore adinda bir rahip katiliyor. Gezimize onunla devam etmeye basliyoruz.
Okulun diger merdivenlerinden, Isa ve Meryem Ana ikonlariyla süslenmis duvarlarina
bakarak zemin kata iniyoruz. Theodore, kütüphanenin kapisini açiyor. Burasi,
manastirin kurulmasiyla birlikte olusmus ve gelismis. Kitaplarin çogu bagis
yoluyla elde ediliyor. 1881 yilinda çikan bir yanginda birçok eser kaybolmus.
Theodore, kütüphanede arastirma ve çalisma yapmanin izne bagli oldugunu
söylüyor. Çünkü daha önce buraya gelenlerden bazilari, kitaplardaki resimleri
keserek ya da baska sekillerde kütüphaneyi istila etmeye kalkismislar. Bundan
dolayi içerisi büyük bir titizlikle korunmaya çalisiliyor. On altinci yüzyildan
bu yana biriktirilen kitaplarin sayisi 130 bine yakin. Isa'dan sonra yasamis
olan din büyüklerinin orijinal kitaplari kütüphanenin en önemli eserleri arasinda.
Ilahiyatla ilgili kitaplarin yani sira klasik eserler, Latin dili ve edebiyatina
ait kitaplar, arkeoloji, cografya, hukuk ve genel tarih (Roma ve Bizans Tarihi)
kitaplari ve çesitli dergilerle büyük bir hazine yatiyor okulun zemin katinda.
Apostolos
Danilidis'in konuklarini ugurladigini ögrenince odasina geri dönüyor, röportaja
basliyoruz:
"Ruhban
Okulu'nun Ortodoks âlemi için önemi nedir?"
Ruhban
Okulu, Ortodoks âleminde, Atina Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi'nden sonra
kurulan ve Istanbul'da bulunan üniversite, akademi düzeyinde ilk okuldur. Yalniz
patrikhanenin degil, tüm Ortodoks âleminin okulu oldugundan ayri bir önemi vardir.
Buraya 1964'e kadar -ki o zamana kadar izin veriliyordu, daha sonra bu da kaldirildi
hükümet tarafindan- sadece Istanbul'dan degil, Iskenderiye, Kahire, Kudüs, Sam,
Yunanistan, Etiyopya, Yugoslavya ve hatta Ingiltere'den talebeler geliyorlardi.
Onun için tabiri caizse yalniz Ortodokslara ve patrikhaneye degil, tüm Hiristiyanliga
atfedilen bir okuldu...
"Okulun
lise bölümü hukuken açIk olmasina karsin ögrenci yok. Bunun nedeni nedir?"
Lise
bölümü 1985 yilina kadar açikti. Patrikhane tarafindan kapatilmasi için
dilekçeyle M. E. Bakanligi'na basvurulduysa da kabul edilmedi. Bu okulda
yüksekokul ögrencileri çogunluktaydi. Lise ögrencisi azdi ve yatili bir okuldu.
Patrikhane açisindan da elverissiz oluyordu. Ayrica okulumuzun eski atmosferi
de artik kalmadi. Talebeler de gelmez oldular. Rum Ortodoks cemaatinin Istanbul'da
da bes tane lisesi oldugundan, talebeler oraya devam etmeye basladilar.
"Okulun
açilmasi için neler yapildi?"
Bu
mesele hakkinda, okulun kapatildigi tarihten beri devlet makamlarina yazili ve
sözlü olarak pek çok resmi girisimlerde bulunuldu. Simdi patrigimiz olan
Bartholomeos, 1991 senesinde patriklik asasini aldiktan sonra, okulun açilmasini
devamli olarak gündemde tutmaktadir. Devlet büyüklerimize yapilan ziyaretlerde
ve aralarinda geçen konuşmalarda bu konu devamli olarak gündeme gelmektedir.
Bunun disinda Avrupa devletleri ve hatta ABD de, Ruhban Okulu'nun açilmasiyla
yakindan ilgilenmektedir.
Basrahip,
metropolit Apostolos Danilidis, yaptiklari gözlemlere göre okul açildiginda
talebin yogun olacagini söylüyor ve simdilik personeli en az düzeyde tuttuklarini
belirterek "Okul açilir açilmaz organize olarak egitim-ögretimimize baslayacagiz.
Her sey yolunda olacak" diyor.
"Okulun
kapalı olması ne gibi sonuçları beraberinde getiriyor?"
Iyi
bir egitim verdigi ve yatili bir okul oldugu için çocuklarin amaci okumakti.
Hem tarih, hem de maddi-manevi açidan zengin bir kütüphanesi de oldugundan
talebelere çok faydasi oluyordu. Patrikhane de kendisi için çok önemli olan
yeni nesil ruhani yetistirmesi için çok duyarliydi. Ancak okulun yirmi sekiz yildir
kapali olmasindan dolayi, ruhani bulmakta ve yetistirmekte büyük zorluklarla da
karsi karsiyayiz. Bunun neticesi olarak da Rum Patrikhanesi, Ortodoks âleminde
Ana Kilise unvani ile üstlenmis oldugu vazifeleri, yetiskin eleman eksikliginden
zorlukla yürütüyor.
Danilidis,
okulun amacinin iyi ruhaniler yetistirmek oldugunu, ancak buradan mezun olan
herkesin ruhani olacagi gibi bir kaide olmadigini belirtiyor ve "Ruhban
Okulu'ndan mezun olarak, liselerde hocalik yapan, profesör olan, dis doktoru
olan, baska ilimlere yönelen kisiler de var. Simdiki Avustralya baspiskoposu,
aslen Giritli olup buradan mezundur. On bes senedir asagi yukarı her sene, siirle
dolu kitapçiklar yayimliyor. Kendisi doçent ve orada kendisinin kurmus oldugu
ilahiyat fakültesinin dekani" diyor. Danilidis söyle diyor:
"Böyle
bir ilim yuvasinin tekrar egitime ve ögretime açilmasini bekliyor ve devlet
büyüklerimizden bu hosgörü ve iyi niyeti görecegimizi tahmin ediyoruz."
Cumhuriyet Pazar Dergi, Sayi: 726, 20 Subat 2000, Sayfa: 2-4
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa