Çagin yeni gücü: STÖ
Çeviren: Rita Urgan (The Guardian'dan)
Savastayiz. Ancak bu savas askerlerin omuz omuza çarpistiklari, ortaligi kan gölüne dönüstüren, ekonominin çökmesine ve hükümetlerin yerle bir olmasina yol açan türde bir savastan çok, Amerikan ordusunun "toplumsal bilgi agi savaslari" adini verdigi bir savas türü. Pek önemsenmeyen, hemen hemen hiç incelenmeyen bu savas gelecegin olasi bir çeliski kaynagi olarak artik ciddiye alinmaya baslandi. Söz konusu savas daha simdiden gerek uluslararasi, gerek ulusal düzeydeki siyasal gündemi belirlemeye basladi.
Dünyanin en güçlü ordusu sayilan, ABD hükümeti tarafindan destek gören ve Beyaz Saray ile yakindan baglantili bir danismanlik sirketi olan Rand Enstitüsü yayimladigi bir dizi raporda günümüzde dünya ülkelerinin büyük birçogunlugunu kasip kavuran bilgi devriminin tüm gücün ulus devletlerden yepyeni sivil toplum örgütlerine kaymasina neden oldugunu öne sürüyor. Raporu kaleme alanlar bu durumun toplumlarin gelisme süreci ve hükümetlerin dis politikalari üzerinde yogun bir etki yaratabilecegine, yerlesik düzen, özellikle de otoriter rejimler için korkunç bir tehlike olusturabilecegine dikkat çekiyorlar.
Raporu kaleme alanlardan biri olan John Arquilla, "Bu da, hedef alinan bir halkin kendisi ve çevresindeki dünya ile ilgili olarak bildigi, ya da bildigini sandigi her seyi yerle bir etmeye çalismak anlamina geliyor. Toplumsal bir bilgi savasi kamuoyunu ya da seçkin kesimin görüslerini, ya da her ikisini degistirmeye yönelik olabilir... Bu savasta diplomasi, propaganda ve ruhsal kampanyalar, kamuoyunu ve kitle iletisim araçlarini ele geçirme amaciyla sürdürülen çatismalara yer verilebilir" diyor. Oldukça militarist bir tutumun göze çarptigi raporda, tümü de en güncel iletisim yöntemlerinden yararlanan terörist, katil ve milislerin etkinliklerine yer verilmesine karsin, kolay kolay degistirilmeyen hükümet ile toplumsal eylemcilik arasindaki savasin niteligiyle ilgili kapsamli çözümlemesi çogu sivil toplum örgütlerinin söyledikleriyle yakin benzerlikler tasiyor.
Son elli yil içinde iki yeni temel gücün dünya sahnesinde giderek yükseldigine tanik olduk: Sivil toplum örgütleri ve kitle iletisim araçlari, ya da daha yaygin bir deyisle medya. Her ikisinin de kamuoyunu yönlendirdigi su götürmez bir gerçek, ama elektronik devrim simdi bu ikisini, daha on yil önce hiç kimsenin aklina bile getiremeyecegi bir biçimde, bir araya getirmeyi basariyor. Is, kapital ve yönetimdeki küresellesmeyle muhalefetteki küresellesme arasinda bir uyum saglaniyor.
Halkin ilgi alani, çevre, insan haklari, tüketici gelisimi, dinsel ve toplumsal içerikli sivil toplum örgütleriyle ilgili büyük bilgi aglari yerel, ulusal ve uluslararasi boyutta örgütler arasinda ortaya çikmaya basladi. Bunlar ilk kez uluslararasi düzeyde olaylara aninda tepki verebiliyor, hükümet, sirket ve uluslararasi kuruluslara karsi bir baski uygulayabiliyorlar.
Bilgi agi savasinin en son örnegi, genellikle kent disindan gelen farkli görüste yüzlerce grubun, birakin üzerinde bir yorum yapmayi, çok kisinin adini bile bilmedigi bir örgüte toplu olarak karsi çiktigi Seattle dünya ticareti görüsmeleriydi. Uyumlu bir "bilgi" alisverisi ve hep birlikte yürütülen bir protesto eylemiyle bu insanlar Dünya Ticaret Örgütü'nün ne denli yasal oldugunu sorgulayan küresel bir tartisma baslattilar. Halkin huzursuzlugunu Batili hükümetlerin büyük bir bölümünü dehsete düsüren bir biçimde gündeme getirdiler ve saf disi birakilmaya hazirlanan birçok yoksul ülkenin görüslerine destek verdiler.
OECD'nin uluslararasi yatirimla ilgili kurallari yeniden düzenlemeyi amaçlayan çok tarafli yatirim sözlesmesine karsi olusturulan tepki de son günlerin bilgi agi savasina bir baska örnek olusturuyor. Yüzlerce farkli grubun bir araya gelmesiyle olusan bu kitle yönelttigi elestirilerle ortaligi bulandirdi ve hükümetleri ablukaya aldi, çikar gruplarina uyarida bulunarak onlardan hesap sordu.
Öteki bilgi agi savaslari arasinda, Jubile 2000'in baslattigi ancak kisa sürede dünya çapinda bir girisime dönüsen dünya borçlarina karsi sürdürülen küresel kampanya, maden ocaklarina karsi gelistirilen ve ilk kez Nobel ödülüne hak kazanan kampanya ve genetik degisime ugratilmis besinlere karsi olusturulan uluslararasi boyuttaki eylem sayilabilir. Son birkaç yildir tüm bu konular hizla uluslararasi gündeme yerlesti ve hükümetlerle sanayileri saskina çevirdi. Üçü de hükümetleri derin bir utanca sürükleyerek alinan kararlardan geri dönülmesine, yeni yasa ve önlemlerin alinmasina neden oldu. Artik "bilgi agi savasina ayak uyduran sivil toplum örgütleri arasindaki korkunç bagin" küresel boyutta bir baris ve silahsizlanma eylemine dönüsmesi bekleniyor.
Bundan etkilenecek olan yalnizca hükümetler degil. Sirketler, özellikle de sürekli çekisme içinde olan petrol, madencilik, kimyasallar, bankacilik ve yeni biyolojik teknolojiler gibi dallarda etkinlik gösteren sirketler de bu savasta darbe alabilir ve buna karsi pek bir sey yapamazlar.
Toplumsal bilgi agi savasi kapitalizm ve neo-liberal ekonomiler için de büyük bir tehlike olusturabilir. Yeni bir devrimci, radikal ve eylemciler kusagi artik kimlik ve hükümetlere bagliliklarin ulus devletten küresel vatandasligin geçerli oldugu ulus ötesi düzeyde bir topluma dogru yön degistirecegi türde bilgi çagi ideolojileri üretmeye basliyorlar. Bilgisayar korsanligi türünde anarsik ve nihilist eylemler de bu savasa katilabilir.
ABD ordusu da, tipki Ingiliz polisi gibi, kendi gündemini gelistirmek amaciyla durumu oldum olasi abartmistir. Ancak farkli yerlerden kendilerine yöneltilen esgüdümlü muhalefetle yüz yüze geldiklerinde güçlük çekmektedirler. Meksika'da yiginla kisinin ve sivil toplum örgütlerinin destekledigi Zapatist eylem toplumsal bilgi agi savasinin demokratiklestirici otokrasiyi savunmaya geçirebilecegini ve yenilikleri benimseme yönünde baski yapabilecegini gözler önüne sermektedir" deniyor.
Raporu kaleme alanlar bilgi aglarina karsi savasmak için bilgi aglarina gereksinim olduguna inaniyorlar ve "Hükümetler düsmanlarininkine benzer hedef ve stratejileri benimsemek zorunda kalacaklar... ayni ilkeler üzerine odaklanacaklar" diyorlar.
Ayrica, Küba, Nijerya, Rusya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin gelecekte böylesi bir savasa sahne olabilecegine dikkat çekiyorlar. Kübali halk sivil toplum örgütleri disinda baglantilar kuruyor. Küba'nin disariya daha da açilmasi durumunda, çok geçmeden toplumsal bir bilgi agi savasinin patlak vermesine olanak taniyacak kosullar ortaya çikabilir. Suudi Arabistan'da yönetimi elinde tutan aile, denetimi de sIkI tutmasina karsin, yeralti etkinlikleri gizliden gizliye sürdürülüyor ve insanlar her geçen gün çagdas iletisim olanaklarindan daha çok yararlaniyorlar. Raporda ülke içinde karsit bir eylemin dogmasina olanak taniyacak kosullarin saglanabilecegi ve disaridaki köktendinci, dahasi laik demokratik güçlerle baglanti kurulabilecegi belirtiliyor. Burma gibi disariya kapali bir ülkenin bile böylesi bir savasa yenik düsebilecegine dikkat çekiliyor. Sürgün edilen gruplar cunta yönetiminin kaldirilmasi ve demokrasi yanlisi eylemcilere destek vermek amaciyla "Özgür Burma" adi altinda örgütlendiler.
Raporu hazirlayanlar otoriter rejimlerin eylemcileri alt etmeye, durdurmaya, tutuklayip sinir disi etmeye, yasal yöntemlerle sivil toplum örgütlerinin olusmasina ve etkinlik göstermelerine engel olmaya kalkisabileceklerini düsünüyorlar. Bu raporda ABD ve Ingiltere gibi çevresel ve baska türde eylemlere tüm bu yöntemler araciligiyla karsi koyma konusunda oldukça gelismis olan ülkelere yer verilmiyor. Toplumsal bilgi agi savasinin özünde yerlesik düzenlere karsi bir savas olduguna dikkat çekerek, buna sagci, solcu ya da yerlesik düzene karsi olan herhangi birinin basvurabilecegini belirtiyorlar ve bu savasin devletler tarafindan degil de, daha çok devlete karsi kullanildigini ekliyorlar.
Cumhuriyet Pazar Dergi, Sayi: 723, 30 Ocak 2000, Sayfa: 6-7