Solun öncü Amerikalilari...
Halil Turhanli
Yirminci yüzyilin baslari insanlarin gelecege umut ve heyecanla baktiklari bir dönemdi. Insanlar her an mucizelere taniklik edebileceklerine, her gün olaganüstü serüvenler yasayabileceklerine inaniyorlardi. Gelenekler ölüm dösegindeydi, geçmise ait ne varsa can çekisiyor ve mutlak dogrular terk ediliyordu. Yeni bir dünyanin gölgesi belirmisti. Yaklasmakta olan bu yeni dünya hakkinda kimsenin kesin bilgisi yoktu; ama eskisinden daha güzel daha parlak ve daha renkli olacagindan kimsenin kuskusu da yoktu. Iste bu nedenle, insanlar bütün yüreklerini, tüm benliklerini yeniliklere açmis bekliyorlardi.
Bu iyimserlik ve degisim arzusu, (New York City) Greenwich Village'de her yerde oldugundan daha belirgin ve daha yogundu. Yirminci yüzyil Amerikan solunun ilk yirmi-otuz yilina mühürlerini vuran Village radikalleri için duygularin önündeki tüm engeller kalkmis, yaratici enerji özgürlesmisti. Yeni yüzyilin getirdigi cosku Greenwich Village'de hayati siirsellestirmeyi amaçlayan kültürel ve aktörel bir baskaldiriya dönüsmüstü. Hayati siirsellestirmek... Village radikallerinin biricik amaci iste buydu. Bu amaci gerçeklestirme yönündeki yürekli çabalarindan dolayi da bugün lirik sosyalistler adiyla aniliyorlar.
Lirik solun önde gelen sözcülerinden John Reed, (Oregon) Portland'li zengin bir ailenin ogluydu ve Harvard'da egitim görmüstü. Ögrencilik yillarinda biricik istegi, ezilenlerin ve yoksullarin yaninda yer alan yürekli bir gazeteci olmak ve adini göge "alevden harflerle" yazdirmakti. Yoksullarin istiraplarina duyarli, adaletsizliklere derin öfkeli bu genç adam, "Benim refahim yoksullarin mutsuzluguna dayaniyor; bu beni huzursuz ediyor, zehirliyor" diyordu.
Bir grup arkadasiyla birlikte Meksika'ya giden John Reed orada yoksul köylülerin büyük toprak sahiplerine karsi yürüttükleri mücadeleye taniklik etti ve bu tanikligini büyük bir coskuyla yazdi. Modern tarihin en büyük devrimine de tanik olabilmek için, Bolseviklerin Romanovlar'i devirmelerinden iki ay önce Rusya'ya gitti. Kislik saray topa tutulurken oradaydi. Hatta, harabeye dönmüs saraya girerek çarin sapinda mücevher bulunan kilicini da hatira olarak (ç)aldi. 1919 yilinda ABD Komünist Partisi içindeki bölünmeye bir çözüm bulabilmek için Rusya'ya yine gitti. Ancak bu kez, halkin durumunu gördügünde morali bozuldu, kominternin önde gelenleriyle yaptigi görüsmelerde düskirikligina ugradi. Reed yine de, son nefesine degin Sovyet Devrimi'ne sempati duyan bir aydin olarak kaldi.
Lirik solun en entelektüel üyesi Max Eastman idi. Kusaginin önde gelen edebiyat elestirmenlerinden biri olan Eastman, Troçki ve Puskin'i Ingilizce'ye çevirmisti. Bir anlamda lirik solun yayin organi sayilan The Masses (Kitleler) dergisinin de editörüydü. The Masses dogmalari ve tabulari tanimayan, mizah duygusu olan, açiksözlü.. hatta küstah bir dergiydi.
Eastman, kadin haklarinin içtenlikli savunucularindan biriydi ve bu konudaki görüslerini The Masses'in sayfalarinda sIk sIk dile getiriyordu. "Kadinlarin Oy Hakki Için Erkekler Birligi" adli örgütün kuruculari arasindaydi. Kizkardesi Crystal Eastman da "Feminist Ittifak" adli kadin haklari örgütünü ve lezbiyen altkültüre moral destek saglayan "Heterodoks Kulübü"nü kurmustu.
Reed ve Eastman, Village radikalleri ile Amerikan isçi sinifinin örgütlü mücadelesinde çok önemli rol oynamis olan IWW (Industrial Workers of the World - Dünyanin Endüstri Isçileri) arasinda bag kurdular. Eastman, 1930'larda anti-Stalinist tavriyla Troçkistlerin sempatisini kazandi. 1950'lerde Amerikan solu Eastman'a bir parya muamelesi yapti. Nihayet, 1960'larda Yeni Sol onun itibarini iade etti.
Yirminci yüzyilin basinda Greenwich Village modern feminizmin yuvasi olmustu. Lirik sol kadin sorununu sinirli amaçlar çerçevesinde sürdürülen bir mücadeleden ya da tek bir talep temelinde yürütülen bir kampanyadan ibaret görmüyordu. Onlar için kadin sorunu genis kapsamli bir politik tasarinin önemli bir parçasi, püritanizme karsi mücadelenin önemli bir halkasiydi.
Village radikalleri cinsellik konusundaki sessizlik komplosunu bozdular. Aile ve evlilik kurumlarini siddetle elestirdiler. Onlara göre evlilik, modern kapitalist toplumun çikar ve sömürüye dayali kurumlarindan biriydi; bu özelliginden dolayi da "sevginin mezari"ydi. Kadin ve erkek özgür olabilmek, sevgiye dayali iliskiler kurabilmek istiyorlarsa bu kurumun disinda kalmali, "evlilik sözlesmesi" yapmaya yanasmamaliydilar.
Lirik sol, insan iliskilerinde radikal bir içtenligi savunuyordu. Evlilik kurumunun böyle bir içtenlik anlayisiyla bagdasmasi imkânsizdi. Eslere "ölünceye kadar sadakat" yemini ettirmek aslinda onlari ikiyüzlülüge zorlamaktan, tesvik etmekten baska bir sey degildi. Sadakat yemini içtensizligin tohumlarini atiyordu. Iliskilerde içtenligi yalnizca özgür ask egemen kilabilirdi.
Ondokuzuncu yüzyilda Victoria Woodhull ve Tennesse Caflin kardesler de haftalik gazeteleri Woodhull and Caflin's Weekly'de özgür askin sampiyonlugunu yapmis, New York'ta verdikleri konferanslarda bu konuyu ayrintilariyla ele almislardi.
Village radikallerinden Floyd Dell ise evlilige kilise dogmalari haline gelmeden önceki Hiristiyanligin isiginda yaklasiyordu. Dell'e göre, suçlularin, günahkâr ve yoksullarin dostu olan Isa aslinda evlilige karsiydi. Isa'nin inanci olarak Hiristiyanlik ile kilisenin kutsadigi evlilik kurumu arasinda tam bir uzlasmazlik söz konusudur.
Lirik sol, evlilik disi anneligi romantize ederek "özgür anne" kültü yaratti. Evlilik disinda çocuk dünyaya getiren kadini bir tür modern Madonna olarak yüceltti. Aslinda, Edward Carpenter "yaratici annelik" kavrami temelinde bu konuda da benzer görüsler dile getirmisti. Carpenter'a göre kadinlar çocuklarini evlilik disinda dünyaya getirmeli ve baba otoritesinin bulunmadigi bir ortamda yetistirmeliydiler.
The Masses dergisi Margaret Sanger'in yürümekte oldugu dogum kontrolü kampanyasini da destekledi. Sanger, (N.Y.C.) Lower East Side'da bir hastanede çalisirken yoksul kadinlarin gebelikten korunabilmek için ne büyük sorunlarla karsilastiklarina, ne büyük istiraplar çektiklerine dogrudan tanik olmustu. Isçi ailelerinin ve yoksul Yahudilerin yogun olarak yasadiklari Bronsville'de bir dogum kontrol klinigi açmaya çalisiyor, yayimladigi Woman Rebel adli dergisinde de bunun için bir kampanya yürütüyordu.
Ingiltere'de tanistigi Havelock Ellis'in görüslerini sosyalist düsüncelerle kaynastiran Sanger'a göre çalisan siniflar üretkenliklerini denetleyebilme hakkina sahip olmaliydilar. Bir diger anlatimla, yoksul kadinlar isverenler için birer ucuz emek üretme makinesi olmamaliydilar. Sanger dogum kontrolünü kadinlarin cinselliklerini özgürce yasayabilmeleri açisindan da zorunlu görüyordu. Emma Goldman, New York City'nin ve Chicago'nun isçi mahallelerinde verdigi konferanslarda, Margaret Sanger'dan daha önce, dogum kontrolünü politik bir sorun olarak ele almisti. Goldman'a göre eger kadinlar üretkenliklerini denetleme hakkina sahip olmazlarsa cinselliklerini haz içinde yasayabilmeleri de mümkün olamazdi. Sevgilisi hobo (serseri) doktor Ben Reitman'la beraber dogrudan eyleme de girisen Goldman, gebelikten korunma yollarinin çizimlerle gösterildigi, ev mamulü fitillerin ve boratli vazeline bandirilmis küçük yün toplarin nasil kullanilacagini ayrintilariyla açikladigi bir kitapçigi posta yoluyla dagitti. Oysa, o tarihte yürürlükte olan Comstock Yasasi posta yoluyla bu tür "müstehcen yayin ve materyal" göndermeyi suç sayiyordu. Nitekim, Goldman ve Reitman müstehcenlik propagandasi yaptiklari gerekçesiyle hapis cezasina çarptirildilar.
Lirik sol, fahiselik sorununu da ele aldi. Ancak, bu konuda da öncü olmalarindan dolayi, Victoria Woodhull ve Tennesse Caflin'in adlarini burada bir kez daha ve öncelikle anmak gerekiyor. Ondokuzuncu yüzyilin bu iki militan feministi varolan ekonomik ve toplumsal sistem altinda evli kadinlarin da aslinda fahise olduklarini ileri sürmüslerdi. Evlilik sözlesmesi ev içindeki fuhusa sözümona mesruluk kazandiriyordu. Bu ikiyüzlülügün önlenebilmesi için fahiseligin suç olmaktan çikarilmasini öneriyorlardi. Lirik sol bu düsünceleri 20. yüzyila tasidi.
Özgür aski savundular...
Village radikalleri ataerkil düzeni sorgulamada, özgür aski savunmada zaman zaman Freud'un düsüncelerine basvurdular.
Lirik sol isçi sinifinin mücadelesini, özellikle de IWW'un öncülük ettigi grev ve kitlesel eylemler destekledi. Max Eastman'in ABD'deki yegâne devrimci isçi örgütü olarak tanimladigi IWW, 1923 yilinda (New Jersey) Paterson'daki ipek tezgâhlarinda çalisan yirmi bes bin isçinin sekiz saatlik isgücü için greve gitmelerine öncülük etmisti. Patronlar grevi kirmak istemisler, grevci isçilerle polis arasinda çatisma çikmis ve Valentino Modestino adli bir isçi polis tarafindan kursunlanarak öldürülmüstü. Modestino'nun cenazesine binlerce kisi katilmis, mezarina kirmizi çiçekler birakilmisti. Village radikalleri Peterson grevinin New York City'nin entelektüel çevrelerinde yanki yapmasini ve destek kazanmasini saglamak için bir komite olusturdular. Komitede John Reed, Margaret Singer, Mabel Dodge, feminist avukat Jessica Ashley ve sosyalist F. Sumner Boyd yer aliyorlardi. Madison Square Garden'da grevi canlandiran bir oyunun sahnelenmesi için kollari sivadilar. John Reed'in yazdigi oyunda Mabel Dodge devrimlerin ve grevci isçilerin esin perisi rolünü üstlendi. (Reed ve Dodge arasinda duygusal bir iliski dogmustu). Yüzlerce isçi ellerinde flamalari, sarkilar söyleyerek, oyunu izlemek üzere Paterson'dan New York City'ye geldi. Brooklyn ve Bronx'un yoksul insanlari da onlara katildi. Oyunun sonunda sahneye gelerek birlikte dans ettiler.
1914 Agustosu'nda baslayan Birinci Dünya Savasi lirik sosyalistlerde büyük bir düskirikligi yaratti. Isçilerin patronlarinin çikarlari ugruna yiginlar halinde ve gönüllü olarak cepheye gitmelerini, kendilerini patronlari için kurban etmelerini saskinlikla karsiladilar. Isçi sinifinin kapitalistlerin çikarlari ugruna ölüme kosmayacak denli politik bilince erismis, savastan kimin kârli çikacagini görecek denli politik olgunluga ulasmis oldugunu saniyorlardi.
Bir zamanlar John Dewey'in ögrencisi olan Village radikali Randolf Bourne, vicdani redcilerin tavirlarini yanlis bulan, olaylarin gidisini etkileyebilmek ve demokratik amaçlara hizmet edebilmek için savasa katilmak gerektigini savunan eski ögretmenini simdi siddetle elestiriyordu. Bourne'e göre, savasa katilan yiginlar sürü içgüdüsüyle davraniyorlardi. Bourne, "Devletler savasa muhtaçtirlar. Savas devletin sagligidir" diyordu. ABD'nin savasa girmemesi için The Masses'de kampanya baslatan lirik sosyalistler, Amerikan halkini ülkelerine ihanet etmeye kiskirtma gerekçesiyle yargilandilar.
Mabel Dodge'in Greenwich Village'deki evinde bir araya gelen lirik sosyalistler ütopyalarini her gün yeniden kuruyorlardi. Salonda bulunan herkesin anlatacak öyküsü ve paylasmak istedigi düsleri vardi. John Reed, Pancho Villa ve köylü ordusuyla Meksika daglarindaki serüven dolu günleri aniyor, Margaret Sanger yoksul mahallelerdeki kadinlarla konusmalarini aktariyordu. Ve salon sahibesi Mabel Dodge konuklarini entelektüel tartismalar yapmaya kiskirtiyordu.The Masses lirik solun sesi idi, Mabel Dodge'in salonu da forumuydu.