Eksilmedi Bendeki Umutsuz Umut

YÜKSEL PAZARKAYA

Sanat, yaratici cüretten dogar. Bu cürete kalkisanlar, belki bir çilginlik yapiyorlar. Sanatçi dünya, toplum ve insan gerçekliginden yola çikarak (ki bu tarihsel bir gerçekliktir), insan ve toplum için yarinin dünyasini tasarimlayan kisidir. Bu tasarimlamanin, örnegin edebiyatta, bir mimarin ya da bir mühendisin yaptigi somutlukta olmasi gerekmez, giderek somut tasarimlar, yaratici cüreti ve atilimi, düs ve düslem gücünü, kisaca sanatin basat niteligi olan dili ve dünyayi imgelemeyi kisitlayabilir.

Belki bu yüzden, Demirtas Ceyhun, akademi ögrenimini, dolayisiyla somut asamayi tamamlayip bitirdikten sonra, mimarligi askiya alarak, aslinda imgelemenin pek de (yoksa hiç de mi) para etmedigi toplumumuzda bütün varligiyla edebiyata yöneldi.

Demirtas Ceyhun'un, onu pek çok sanatçidan ve edebiyatçidan ayiran yani; edebiyata basindan itibaren iki yandan, bilinçli olarak hem akil ve mantikla, hem de duygu, düslem ve sezinlemeyle sarilmasidir. Bir yandan öykü ve romanla, bir yandan da arastirma, inceleme ve denemeyle, bir yandan yazinsal türlerdeki imgeleme uygulamasiyla, bir yandan da ise toplum ve siyaset bilimi, kültür bilimi katarak kuramsal düsünceyle.

Öykü ve romandaki yaratici süreci, neredeyse yarim yüzyila yaklasan bir süregenlik içinde, akil, mantik ve bilinç düzeyinde yansitmaciligin esliginde gelistiriyor. Cumhuriyet Kitaplari arasinda çikan ''Eksilmedi Bendeki Umutsuz Umut - Çünkü Ben Edebiyatçiyim'' adini verdigi denemeler kitabi buna son örnek. Ceyhun, son yirmi-yirmi bes yilda yayimladigi denemeleri yenileriyle birlikte bu kitapta derliyor. Kitabin ilk denemeleri, yazma edimi ve keyfi üzerine. Yazarlik, mimarlik gibi önceden seçilerek olunan bir sey degil. Ceyhun'a göre, ''farkina bile varilmadan'' olunur. Yazarlikla bilgi iliskisine deginirken, ''neden -sonuç bütünlügünü'' belirtiyor. Ancak ümmi yazarlarin varligi, neden -sonuç iliskisinin ortaya çikan yapitlarda da görünebilecegini düsündürüyor. Bilgi elbette öncelikle okumayi çagristiriyor. Iyi okur da, kendince yaraticidir. Iyi bir okur olmadan iyi bir yazar olmaksa, ne mümkün! Ancak, yurdumuzda ''okuryazarlik'' denince, bunun okumakla da, yazmakla da pek bir iliskisinin olmadigini belirten Demirtas Ceyhun, okumanin güç bir is oldugunu irdeliyor. Bu elbette yazari, ''yazmanin o doyum olmaz keyfine'' kapilmaktan alikoymuyor. Ama meslek olarak yazarliga saygi gösteriliyor mu bizde? Ceyhun, bu sayginin ancak öteki somut haklarin kazanilmasiyla yeniden saglanacagi görüsünde.

''Edebiyatin Mizrakçiligi'' baslikli deneme de, yazara sayginin, Orhan Kemal örnegindeki gibi, yillanmis sarap misali belki yaslaninca bir ölçüde olustugunu saptiyor. Tabii o da her yazara nasip olmuyor, ola ki, Orhan Kemal'siniz.

Ayni konuya bir baska açidan bakiyor ''Biraz da Bize Deli Desinler!... N'olur?'' baslikli deneme. Ceyhun, burada Kazancakis'in ''Ispanya - Yasasin Ölüm'' yapitinda anlattigi Sevillali kesis çagristirmasiyla, bizde bir kisinin çikip da çocugumu edebiyatçi yapacagim, demedigini ve demeyecegini animsatiyor. O kesis gibi söyle diyor sonuçta:

''Allah askina, biz de artik edebiyatimiza biraz bilgelik katalim, artik biz de öyle büyük tapinaklar yapalim ki, biraz da bize deli desinler! Ne olur!...''

Demirtas Ceyhun'un yazarlarindan biri, en bastakilerden biri Sait Faik. Yazar bütün güçlükler karsisinda ''Yasasin edebiyat!..'' diye coskulanabildigi için. Oysa, Ceyhun'a daha genç yaslarinda yazarlik keyfini doyasiya tattiran bir Oguz Akkan vardi.

Öykü patlamasi

Yazarlikla ve okurlukla ilgili denemelerin olusturdugu ilk bölümden sonra sira edebiyatin kendisine geliyor. Sait Faik, Kuzeyli Sait Faik dedigi Par Radström ve Hemingway denemelerinin ardindan edebiyatimizdaki öykü patlamasina geliyor sira. Ellili yillardaki bu patlamadan yola çikarak Ceyhun, siirin belirledigi saray yönetimine karsi cumhuriyetle amaçlanan halk yönetimini öykünün, anlatinin belirledigini ifade ediyor. Aslinda Bati'da da siirde bile anlatma ve öyküleme yirminci yüzyilin kisaca modernin belirgin bir özelligi. Acaba demokratiklesmenin ve özgürlesme çabalarinin da edebiyat alanindaki türü mü anlati? Belki de bu yüzden, söyle diyor ellili yillarin gencecik yazari Demirtas Ceyhun: ''Her ne var öykü idi alemde... Bizler için o zaman...''

Çagdas topluma ve yarina bir edebiyatçi sorumlulugu ile yaklasmanin türleri öykü ve roman Ceyhun için. Elbette Ceyhun'un on yillardir kafasini patlattigi göçebe toplumun türleri degil bunlar. Göçebeligini ruhundan henüz atamamis bir toplum içinde edebiyatçi olmak, yazar olmak da o yüzden henüz gereken saygiyi görmüyor. Ülkenin yargici gibi okumus biri de durusmada bugün hala sanigi, ''edebiyat yapma'', diye azarlayabiliyor. Çalkalanan, oturmamis bir toplumda her sey çalkalaniyor. Köy köy olamamis, kent de kent olamamis.

Ve geliyoruz Demirtas Ceyhun'un demirbas konularina.

Göçebelik ruhunun toplumu her alanda çarpiklastiran sonuçlari, daha sonraki yillarda ''Karabiyiklilar'' ile ''Göçebeler'' de iki önemli kitap doguracaktir. Osmanli'nin özenle ayni zamanda kültür payitahti olarak korumaya çalistigi Istanbul'un ve onunla birlikte batidaki diger kentlerimizin milyonlarca Anadolu göçebesi tarafindan isgali ve buna kosut olarak kültürün lümpenlesmesi ve arabesklesmesi; elbette Türkçe de bu süreçten bolca nasibini aldi ve aliyor.

Sansürün yeni boyutlari

Lümpenlesmeye ve arabesklesmeye kosut sansürün yeni yeni boyutlar kazanmasi, en basta içimizdeki sansürün büyümesi. Bu süreci Demirtas Ceyhun yazilarinda çeyrek yüzyil önceden haber veriyor. Sanatçi akli, sezgisi ve öngörüsüyle bugün varilan noktayi bütün sonuçlariyla o zamandan bize gösteriyor. Yazarin, sanatçinin yarinci islevini yerine getiriyor. Daha 1978 yilinda yazip yayimladigi ve simdi kitabina aldigi ''Yirminci Yüzyil ve Edebiyat'' baslikli kapsamli denemesinde bakisini ülke sinirinin ötesine çeviriyor. Yüzyilimizi hem kapitalist, hem basta Sovyetler'de olmak üzere, sosyalist dünyadaki edebiyat açisindan irdeliyor. Bu yazida Ceyhun'un ilkelerinden ödün vermeyen sahih sosyalist tavri, Sovyet edebiyatinda saptadigi çarpikligi da dile getiriyor. Edebiyattaki Stalincilige ta o zaman dikkat çekmesi yazara saygimizi arttiriyor. Zira, Sovyetler çöktükten sonra bunu yapmak bir marifet degil, giderek belki ölü soyuculugu. Iki kampta da dünya savaslarinin sanat, edebiyat ve yasam çevresi üzerindeki sonuçlari, Ceyhun'un çeyrek yüzyil önce yarinimiza açtigi yeni, degisik bir ufuk. Umutsuz da olsa, Ceyhun bu kitabinda da insana umut vermeye, daha güzel bir yarin tasarımlamaya devam ediyor. Sanatin ve edebiyatin basat islevlerinden biri de bu degil mi?

"Eksilmedi Bendeki Umutsuz Umut" Çünkü Ben Edebiyatçiyim.../ Demirtas Ceyhun/ Cumhuriyet Kitaplari / 144 s.

 

Cumhuriyet Kitap eki, Sayi: 517, Sayfa: 10, Sayfa: 10


Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Ana sayfa