Bütün dünya Girit olsun
Tanju Izbek
"Ne zaman gidiyoruz?'', ''Kaç gün kalacagiz Girit'te?'', ''Gemiyle gidecegiz degil mi?'' diye art arda sorular soruyordu, yola çikmadan önce. Gitme kararini uzun süre ertelemis ama simdi kafasina koymustu. Artik gidecek, dogdugu evi eliyle koymus gibi, gözü kapali bulacakti..
Flu bir kare geldi yerlesti gözlerine, ''Mübadele var, gidiyorsunuz'' diyordu arkadasi Varvara. 1924 Mayis'inda henüz genç kizliga durmustu, 12 yasindaydi. Topragindan sökülmesinin üzerinden tam 76 yil geçmisti. Yolu Ayvalik-Cunda adasina düsen her gezgin ona ugramadan geçmezdi, o yari Rumca yari Türkçe konusmasiyla sevgilisiydi gezginlerin. ''Teker teker sayarim eskileri onlara'' derdi.
Tam 76 yil sonra döndü Ismet Altay dogdugu topraklara, dünyaya göz kirptigi evi görmeye gitti. Bir heyecandi ki sormayin gitsin, seksenyedi yasinda minicik bir kadin degil, oniki yasinda taptaze bir çocuk gibiydi... Güzergahimiz Ayvalik-Midilli (Lesvos), Midilli-Pire, Pires-Rethimno (Girit) hattiydi. 76 yil önce 'mübadele' haberiyle binmislerdi gemiye, simdi de dogdugu evi görmeye gemiyle gidiyordu. 1924'te aktarmaliydi gemi, Rethimno'da küçük liman sigdi, bu yüzden gemiye ulasabilmek için sandallara bindirildiler. O zaman ''vapori'' derlerdi, adi ''Türkiye''. Simdi yil 1999 Midilli'den Pire'ye ''Theofilis''le, Pire'den Rethimno'ya ''Prevelis''le gidiyordu.
Yillar önce Yunanistan'a gittigimde anneannemin bikmadan usanmadan anlattigi Girit'e düsürmüstüm yolumu. Ben üçüncü kusaktim, aradim buldum evini Resmo'nun merkezinde, 24 kilometre ötedeki Erfi köyünde de yari yikik çiftlik evini... Dönüste ''Ver elini Girit'' diye bir yazi yazdim, Yunanistan'da ''Erizma'' adli sanat dergisinde yayimlandi. Yazi o günlerde yapmak istedigi bir dokümanter üzere dikkatini çekmis Mavriku'nun. Aradi ve bir kültür vakfi, "Idrima Mizonos Elenizmu" ile mübadele insanlarinin yolculugunu sagladi.
Ismet Teyze minicik gövdesiyle geminin güvertesindeydi. Saat besbuçuktu, henüz günes dogmamisti. Önce biz atladik gemiden; Izzet, Hüseyin bir de ben. Bir tur attik eski kentte, anneannelerimiz, dedelerimiz burada dogmustu. ''Forteca'' hala isikli bir gerdanlikti Akdeniz'de, sairin dedigi gibi ''sirtini denize yaslamis diside''...
Ismet Teyze yavas yavas çikti ''Preveli''nin merdivenlerinden. Dogru güverteye. Bir gece önce heyecandan bulanan bellegi, günesin isiklariyla birlikte piril piril parlamaya basladi. Söyle bir bakti dogdugu kente. Küçücük elleri binlerce ayrintiya dokunur gibiydi, parmaklari hareketlendi. "Iste" dedi basparmagiyla isaret ederek,''Nerace'nin camisi". (Uzakta 144 merdiveniyle gökyüzünü selamlayan bir minare göründü. Bahçesinde bir turunç agaci oldugu için Nerace'nin camiisi derlermis, anneannem de böyle söylerdi)
Ogluna döndü:
"Izzet bak iste evimiz 'Nerace' caminin yaninda, denize çok yakin olan 'Makri-steno'da- (dar uzun sokak), elimle koymus gibi bulacagim, sana oglum. 'Stu sari sto hamami koda,'sari'nin hamaminin yaninda..."
Evlerinin yanibasinda ''Sari'nin hamami'' vardi, çocuklugunda arkadasi Varvara ile kosturup durduklari, orayi isaret bellemisti yillardir Girit'e gitme düsü kurarken. Basini çevirdi yavasça "Bak" dedi, sehri bir kartal gibi koruyan surlari isaret ederek ''Iste, Forteca''. Gözlerini biraz daha yüksege kaldirdi bir seyler arar gibi, minicik boyuyla görkemli ''psiloriti''yi gösterdi, Girit'in adina maniler yakilan en yüksek dagini... Bir örnek:
' 'Opu çe pas na kuvalas ... - ''nereye gidersen git
Homa a'pto Psilorit'i - tasi topragi Psilorit
Ahi çe na'ha tane - Ah olabilseydi keske
Olos o kozmos Kriti'' - Bütün dünya Girit.."
Sesi titredi, tutamadi gözyaslarini yuvarlandi yanaklarindan. ''Girit dünyanin cenneti'' tümcesi döküldü dudaklarindan.
"Bak" dedi yine küçük limani göstererek "Iste suradan binmistik gemiye ama burasi sigdi, gemi uzaktaydi, bizi sandalla ulastirdilar gemiye. Yanko, Yangos Petrozaharias... Allah rahmet eylesin, geminin sahibi çok iyi bir adam idi, bize yardim etti ve 'size hiçbir sey yapmayacaklar, korkmayin sizi gemimle yeni vataniniza ulastiracagim' dedi. Öyle de oldu. Dün gibi gözümün önünde, çok iyi insandi, Türk kizlarini hep korudu.''
Ismet Teyze'nin "çocukluguna yolculugu", gemiden inip, kentin sokaklarinda dolasmaya basladiginda bizi de vurdu...
Sari'nin hamami...
Limandan dogru Arkadi Caddesi''ne hafif bir sol, iste Makri Steno (uzun dar sokak), Türklerin konak biçiminde, birbirlerine degdikleri sanki kentin belkemigi olan sokak.
Haber uçmustu, Girit kökenli Ayvaliklilar, Ismet Altay, oglu Izzet Altay, Ali Onay, Mustafa Günaydin, Hüsnü Annaç, Fikret Mola, Erdogan Ezer, Hüseyin Abid Girit'in Resmo'suna (Rethimno) gelmislerdi. Limanda bekliyorlardi. Aralarinda biri vardi ki gözlerim ona takildi, evet taniyordum onu. Pareskeva'ydi, annesi Ayvalikli, babasi Foçaliydi. Annesi bir kez olsun Ayvalik'a gelmek istemisti ölmeden önce, gelememisti. Paraskeva Siryanoglu Ismet Teyze'nin Girit'e gelebilmesini, annesinin Ayvalik'a gitmesi gibi duyumsuyordu. Yanimizdan hiç ayrilmadi, birinci kusagin evlerini bulabilmesi için çirpindi durdu.
Sokaklarda Ismet Teyze'nin boynuna sarilanlar mi ararsiniz, ''Hos geldin Ismet Anneanne'' diye sevinç çigliklariyla onu karsilayanlar mi?
Ismet Teyze minicik adimlariyla her seyi inceleyerek ilerliyordu dogdugu kentin daracik, denize inen sokaklarinda. En çok çiçeklere vuruluyordu, evlerin önlerinde, balkonlarinda bengonviller, hanimeliler, fuller saliverdikleri mis gibi kokulariyla selamliyorlardi onu, hele o feslegenler. Ismet Teyze, ''Burayi cennete çevirmisler, iyi bakmislar memleketimize'' diyerek çiçekleri oksuyor, gezintisini dogdugu kentin sokaklarinda hiç bir ayrintiyi iskalamadan sürdürüyordu.
"Burasi Sari'nin hamami" dedi, bitisigindeki evi gösterdi, kapisini, duvarini oksadi, ''Burasi dedemin evi, 'Arifagadaçi' lakabiyla anilirdi. Iste bu evde dogdum''. Merdivenlere çöktü, kapidaki kadina ''Varvara''yi sordu, çocukluk arkadasini. "Evet" dedi kadin "Burada oturdu yillarca, annem Varvara'nin annesinden satin aldi bu evi". Böylece evin yeri dogrulanmis oldu. Karsi kösedeki evden Marina Korodaki ve esi firladilar ellerinde çikudiya (girit rakisi) dolu bir tepsiyle, cevizler ve muzlar meze edildi. Sokak bir bayram yerine döndü. Onlar Alaçati'dandilar biz Ayvalik'tan...
Ismet Teyze yasaminin son duraginda dogdugu evin kapisindaydi. Oglu Izzet agliyordu. Evin kapisi aralandi genç bir kadin, kucaginda bir kiz çocugu. Aydinlik yüzlü bu Yunanli kadin, evini görebilmesi için Ismet Teyze'yi -Onlar hep yaya Ismet diye hitap ettiler. Anneanne Ismet anlaminda- içeri davet etti. ''Rahatsiz etmiyeyim evladim" dedi Ismet Teyze "Söyle bir göreyim, sen güle güle otur, çocuklarin mutlu olsun''.
Okulum da okulum...
Ismet Teyze altinci sinifa dek Girit'te bugün hâlâ ''Türk Okulu'' olarak anilan Ilkokula gitmis, Yunanca okumayi ve yazmayi orada ögrenmisti. Büyük Kapidan girildi çarsi caddesine, soldan ikinci kavsakta durakladi Ismet Teyze, tam karsida kocaman demir bir kapi belirdi. ''Yesildi okulumuzun kapisi'' dedi, okulunun büyük yesil, demir kapisina dogru ilerlerken. Açmaya çalisti, agirdi.
Oglu Izzet'e döndü ''Iste oglum, burasi benim okulum, ama o zaman bu bina kizlarin okudugu bina idi, bak simdi erkek ögrencilerin binasinda kizlar ve erkekler beraber okuyorlar''. Okulun müdürü ve minik ögrenciler heyecanla sardilar etrafini. 76 yil önce okudugu siralara oturdu minik Yunanli ögrencilerle, okuma kitabindan bir parçayi okudu. Gözü duvardaki haritaya takildi, Girit'le Cunda'yi parmagi ile göstererek ''Ne kadar yakin, niye baris içinde yasamayalim'' dedi. Kara tahtada ''Hos geldin anneanne Ismet'' yaziliydi. 2-A sinifi ögrencileri, o gün resim dersinde yaptiklari suluboya resimlerini armagan ettiler Ismet Teyze'ye.
Davetler davetleri kovaladi. Bir davet sahibi de Antropolog yazar Maria Cırimonaki idi. Venediklilerden kalma, entrikalarla dolu o tas evinde masayi Girit yemekleriyle donatmisti: Portakal kabugu ve defne ilaveli tavsan yahnisi, karIsIk otlarla yahnilenmis sübye...
Girit kökenli Türklerin gelisi Ada'da yankilandi, Yunan televizyonu ve Yunan basini genis yer verdi habere. Iste bir meslektasimizin ''Giritli Türklerin kentimiz Resmo'yu ziyaretinin düsündürdükleri'' baslikli köse yazisindan bir alinti:
''Geri döndügümde diyordu anneannem, animsadiginda dogdugu ve çocuklugunun geçtigi o büyülü kenti: Izmir'i. Geri döndügümüz zaman diyordu dayim Dimitri de. Anneanne karsi kiyiya geçemeden öldü, sonsuz sessizlige gömüldü. Ve köklenmisligin, yurdundan koparilmisligin acisini, sevincini, özlemini sarkiya dökerek direnen Dimitri Dayim'dan bana 'Alaçatiyani -Alaçatili kiz' adli sarkisinin melodisi miras kaldi. Gidip de Franko'nun alaninda gerçeklestiremedigi eglence düsüyle sesi kazindi kaldi bellegimde. Ama dün o saygideger kadinin görüntüsünde, hayatinin son duraginda dogdugu topraklari kutsamaya gelen, bu sansa erisebilen o içten, sevgili kadinin ziyaretiyle onlarin ruhlari da sad oldu.
O gülümsemesiyle, elimizi sIkarken duyumsadigimiz sicakligiyla, o dipsiz duygularla gözlerinde biriktirdigi yaslarla bitmekte olan yüzyilimiza bir çagri çikariyordu. Ayri bir dinle ayni tanriya, kendisine, 90'ina merdiven dayadiginda bu armagani sundugu için sükran sunuyordu. Ismet Hanim'in yüzündeki memnuniyet, dogdugu topraklara dönemeden ölen benim atalarimin ruhuna da bir memnuniyet, bir sevinç, bir serinlik veriyordu. Ve mezarlarinda da bir tütsüydü eminim..
Ne mutlu ki ikinci kusak olan bizlere bazi gerçekleri görebilme yetisini verebilmislerdi, canimiza islemislerdi ve biz göçmen (brosfingez) olmanin ortak paydasinda, deprem felaketinin Türk ve Yunan halklarini yakinlastirmasindan önce yakindik birbirimize. Ayni acilari paylasmistik. Ve tarihsel gerçegi yerli yerine koyabilmenin bilinciyle, bugün sorumluluk duymasi gerekenlere neseli bir mesaj yolladigimiza inaniyorum. Alinmasi gereken mesaji aldiklarini saniyorum.
Çünkü Ismet Hanim için 'Makri-Steno' neyi ifade ediyorsa benim anneannem için de 'Acili Meryem' sokagi ayni seyi ifade ediyor.
Misafirimizin gelmesi gösterdi ki, yurtlarindan edilen atalarimiz bize aci çekebilmeyi ve özlemi islemislerdi, öfkeyi ve düsmanligi degil... 1922 felaketinin ölülerini unutmadan önce karsi kiyidaki ölüleri düsünmeyi ögrendik, onlarla dert ortagi olmayi... Ne mutlu ki yüzyilimiz baris ve kardeslik mesajlari sunarak bitecek.
Iyi ki Girit kökenli Türkler adamiza geldiler de bu gerçegi bize bir kez daha animsattilar...''
Ayrilma ani geldiginde Rethimno limaninda tüm dostlar kirmizi güllerle hazirdilar. Arkadi gemisi limandan ayrilincaya kadar eller sallandi, ''Yine gelin haykirislari'' ''Siz de gelin'' çagrilariyla birlesti. Gece inmisti Girit'e...
Geminin kafeteryasinda Ismet Teyze kendisine hediye edilen Girit kemençesi ''Lira''yi kucaklamis oturuyordu.
Birden dönüp "Aç su ambalaji biraz Lira çalacagim" dedi. Karsisinda oturan avukat-lira ögretmeni Kostas Kalliergis dayanamayip yanimiza geldi, Ismet Teyze'nin lirasini akord etti ve ona muhtesem bir konser sundu. Birbiri ardina geldi Girit manileri, 76 yil öncesinden animsananlar ve aninda yakilanlar...
Yaziyi Kaliergis'in bize armagan ettigi manilerden bir iki örnekle bitirmek istiyorum:
''Klene ke sto Ayvali... - ''Agliyorlar Ayvalik'ta
Ma ke stin Kriti Klene - Girit'te de agliyorlar ama
Ya tus polemus pendote - Savaslarin suçlusu ise
mono i magali ftene'' - Yalnizca büyükler daima..''
Opisos sti Kriti yenithi... - ''Kim ki Girit'te dogar
''Kserizomo dan psani - Sökülemez yurdundan
ahi tin Kriti Mesadu - tasir içinde Girit'i
Mehri pu tha pethani'' - taa ölünceye kadar''
Cumhuriyet Pazar Dergi, Sayi: 720, 09 Ocak 2000, Sayfa: 17-19