'Galatali Angelos'
BUKET UZUNER
Kim oldugunu hiç bilmiyordum, genç mi yasli mi, kadin mi erkek mi, adi takma mi gerçek mi? Hiçbir fikrim yoktu. Elimde degerlendirmek üzere okumaya söz verdigim 50 kadar hikaye vardi ve önümde yalnızca bir ay. 1998'in o çok
sicak yazinda, Ege sahillerindeydim. Ve ayni bir ay içinde yapmak zorunda oldugum ve yapmayi istedigim onlarca isim vardi. Oturup hikaye okumaya basladim.Hikayeler Varlik dergisinin 'Ustalarin Seçtikleri' adli hikaye seçmeleri için yollanmisti. Kendini edebiyatta usta hisseden yazar bana sorarsaniz artik heyecanini yitirmistir, heyecansiz yaraticilik da biliyorsunuz pek yavandir. Ama bu seçmeler sonuçta yazdiklarini okutacak profesyonel bulamayan yeni yazarlar için bir umuttu ve asil önemi buradaydi.
Okudugum hikayelerin bazilari kendi yasamlarini anlatan ve bu nedenle birkaç nefeste sönecek geçici heveslerdi. Bazilari yetenekli ama sabirsiz ve bu nedenle derinlesememis anlatilardi. Ama içlerinde bir tanesi, hem keyifle okunuyor, hem de edebi lezzet tasiyordu. Yazari bana takma ad duygusu veren fazla kafiyeli, çok simetrik bir adla yollamisti hikayesini: Özgen Ergin. Besbelli çok gezmis, görmüs biriydi, belki Kürt veya Rum kökenli bir Türkiyeliydi, belki de erkek adi kullanan genç bir kadindi. Kadin yazarlarda çok severek izledigim ayrintilara özen göstermek ve ayrintilara özen görmek gibi bir özellik dikkat çekiyordu. Ayrica kendini ikide bir ortaya atmayan, hikayesinin arkasinda kalabilen biriydi. Buna karsilik yolladigi üç hikayede de birinci tekil sahisla 'ben'le yaziyordu. Ama yalnizca üç hikayeden sonra bile her 'ben'in ayri 'ben'ler olacagi umudu tasiyordu.
Dünyayi daha iyi anlatmak
Iste hakkinda hiçbir sey bilmedigim Özgen Ergin'in özellikle Galatali Angelos hikayesi için o sirada Varlik dergisine 1988'de söyle yazdim: "Hikaye de tipki roman gibi sizi yakalamali ve kendini okutmali. Yani lezzetli ve keyif verici olmali. Bu keyif ille de mutluluk ve nese yüklü degildir elbette. Hüzün de içinde keyif tasir. Aciyi anlatmanin da çok incelikli, vurucu yollari vardir. Öykü (tipki roman gibi), okurken bile kendimizi ve dünyayi daha iyi anlamamiza dair yeni kapilar açabilmelidir. Abartili ya da özensiz dil ve asiri bilgi alinti yüklemeleriyse, ne yazik ki, yazarin bilgi hazinesine hayran olmamizi degil, aksine anlatidan sogumamiza, ilgimizi parçalamaya yarar. Zaten etrafta yeterince ansiklopedi var!
Öykünün, romandan ayrildigi en önemli nokta dil elbette. Çünkü öykü siirin kiz kardesidir ve dil konusunda ekonomik ve titiz olmamayi (dogasi geregi) affetmez.
Iste aynen bunlari düsünerek okudugum öyküler arasindan seçtigim, Özgen Ergin'in Galatali Angelos adli öyküsü dil olarak temiz, abartisiz ve özenli fakat en önemlisi iyi hikaye. 'Galatali Angelos', insanin asil vataninin pasaportunun üzerinde yazili sözcükten ibaret olmadigini, anavatanin dili ve kendi kültürü oldugunu hüzünlü bir keyifle anlatiyor. Insan nerenin kültürüyle büyümüsse aslinda oralidir diye hüzünlü, biraz yorgun ama hala umutlu bir sesle. Dünya vatandasinin hoţgörüsü ve Dogu-Akdenizli'nin keskin gözlemciligiyle edebiyatimiza hosgeldin diyorum kendisine." Ardindan da çok genç ve yepyeni bir yazarla karsi karsiya oldugumu sanarak ekledim: "Hazir bir öykü dosyasi varsa, bir yayinevinin kendisini kabul etmemesi için büyük bir engel olmamali.
Derin Sularda
Oysa durum hiç de böyle degildi. Özgen Ergin hikayelerini Türkçe ve Almanca yayinlatmis ödüllü bir yazar olarak Almanya'da yasamaktaydi. Bunlari ve Sarlo Kemal (Charlie Kemal adiyla Almanca olarak yayimlamis) ile Derin Sularda adli kitaplarini daha sonralari ögreniyordum. Simdiyse elimde Galatali Angelos adiyla bir araya topladigi yeni kitabi var.
Yayincilar isleri geregi yayinladiklari her edebiyat kitabinin türünü kategorize etmek durumundadirlar. Oysa bazen deneme, hikaye, anlati, seyahat edebiyati ya da sayiklamalar karisimi denecek metinler yazilabilir. Adi konmamis, hikaye ile deneme arasinda kumar oynayan güzel edebiyat metinleridir bunlar. Keyifle okunur ve bana sorarsaniz her edebiyat metni kategorize edilemez ve edilmemelidir. Ama edebiyat ögretmenleri, dilciler ve yayincilar da islerini yapmak zorundalar tabii. Iste Özgen Ergin Galatali Angelos adli kitabinin basina yayincilari için 'öykü' diye not düsmüs ama besbelli içine sinmemis ki, 'roman uçlari' diye de eklemis. Galatali Angelos bir öykü, belki bir roman hatta bir senaryo 'ucu' olabilir ama ben kitaptaki birçok metni anlati, deneme, seyahat-anisi kivaminda bularak ama hep hüzünlü bir tatla okudum. Türkiye Cumhuriyeti vatandasi olarak, gerçekten irkçi ve önyargili Avrupa kültürünün en kalbindeki Almanya'da uzun yillar yasamanin insani nasil incitebilecegini tahmin edecek kadar uzun süre Avrupa'da dolastim ve yasadim. Özgen Ergin Türkiye'de kalip, burada yazsaydi elbette baska incinmislikler sinecekti kalemine ama simdi artik o bizim gibi, buradan bakan gözlerin bakislarini degil, Avrupali bir göçmen Türkiyelinin yarali gözlerini tasiyor. Bu nedenle adi ne olursa olsun metinlerinde anlattiklari zaman zaman uzun yolculukla yapsak da aslinda Türkiye'de yerlesik yasayan, yani kendini asla göçmen hissetmemis olan bizlerin yazdiklarindan farkli bir perspektif tasiyacaktir, tasimaktadir.
Özgen Ergin'in Galatali Angelos'u tamamen bizden ama hepimize artik uzaktan bakan hüzünlü bir hikaye. Ben asil Ergin'in bundan sonraki kitabinin roman ya da hikayenin ucunda degil, tam ortasinda olmasini dileyerek, bekliyorum.
Galatali Angelos/ Özgen Ergin/ Hikaye/ Papirüs Yayinlari / 144 s.