Asurlar'a agit

Cengiz Yildirim

Asurlar üzerine arastirmalariyla taninan Gabriele Yonan'in "Asur Soykirimi / Unutulan Bir Holocaust" adli kitabi Pencere Yayinlari'ndan çikti. (1) Asurlar'in son yüz elli yil boyunca ugradigi katliam, kirim ve sürgünleri dile getiren yapit, oldukça zengin bir belgeler toplami. Yüzlerce kaynagin taranmasiyla derlenmis bilgiler, görgü taniklarinin ayrintili anlatimlari, gezi notlari, raporlar, yazismalar, günceler, dilekçeler; Asurlar'in yerlesim bölgelerini gösteren haritalar; halkin günlük yasantisini, mülteci kamplarini, birliklerin baskinlara gidisini belgeleyen fotograflar bir araya getirilmis. Kitapta son sözü taninmis Ispanyol tarihçi Madariaga söylüyor: "Iyi niyet, kurnazlik, ince kombinasyonlar, komsunu sev slogani ve ulusal gelismenin ilginç bir tarzda karisimini olusturan çabalardan aylarca ve yillarca sonra ve kim bilir daha nelerden sonra; Asur Sorunu kismen Irak, kısmen Suriye çöllerinde ve kismen de Milletler Cemiyeti'nin dosyalarinda kaybolup gitti..." Iste o kadar.

Asurlar kimdir?

Bizim tarih kitaplarinda "arkeolojik" halklar vardir. Onlari biraz olsun anlamak için yerlesim yerlerinde, özellikle baskentlerinde kazi yapilmasi gerekir. Kazida ne çikarsa bahtiniza... Bu halklar tarihin belirli bir döneminde etkili olurlar; imparatorluk yahut hükümdarlik kurar, yazi, dil, din icat ederler; savasirlar, zafer kazanir topraklarini genisletirler; derken günün birinde yenilirler, baskentleri yakilip yikilir ve tarih sahnesinden silinip giderler. Artik onlari kitap sayfalarinda bosuna ararsiniz. Izlerini süremezsiniz onlarin. Hükümdarlik yikilirken sanki bütün bir halk da yediden yetmise yikintilar altinda kalmistir. Asurlar o halklardan biridir!

Lisede genel tarih sinavlarinda sorulurdu: "Asurlar hangi bölgede yasamistir? Birinci Asur Imparatorlugu kaç yilinda kuruldu? Asurbanipal kimdir?.." Tabii yanitlarda geçen tarihler hep milattan önceye ait olurdu. Binlerce yil önce Mazopotamya'ya yerlesmis, burada imparatorluk kurmus; bu imparatorluk yikilmis, ikincisini kurmus, sonra... Sonrasini Büyük Larousse'tan okuyalim: "(...) büyük basarilar üzerine kurulmus olan bu hükümdarlik, nedeni anlasilamadan ve hiçbir tarihsel belge birakmadan sona erdi." (2) Ikinci Asur Imparatorlugu'nun MÖ 617 yilinda yikilmasiyla ansiklopedide "Asur" maddesi kapaniyor! Çünkü o tarihten sonra bir daha Asur devletine rastlanmiyor. Devlet yoksa tarih de yok!

Oysa Asurlar varligini günümüze kadar devam ettirdiler. Asur Imparatorlugu'nun dagilmasindan sonra "Binlerce yil süren erime sürecine dayanan bir azinlik 1915 yilinda, göreli homojen bir yerlesme bölgesi olan Yukari Mezopotamya'da, güneyde ve doguda Musul ve Urmiye ovalarinda dil ve dinleri ortak bir topluluk kurdu." (3) Birinci Dünya Savasi sirasinda büyük kiyimlara ugrayan ve yurtlarindan sürülen Asurlar bugün Iran, Irak, Suriye, Lübnan, Türkiye ile göç ettikleri Bati Avrupa, ABD ile Avusturalya'da yasamaktadir.

Ulusçuluk ve katliamlar

Osmanli Imparatorlugu'nun egemenligi altindaki topraklarda XIX. yüzyilda filizlenmeye baslayan ulusçuluk akimi, kendilerini Süryani Hiristiyanlar (Asurlar) olarak adlandirılan halk kesimini derinden etkiler. "Eski Asur ve Babil tarihi, Süro-Aram Hiristiyanligi ve hala canliligini yitirmemis bir ortak anadil, ulusal ruh, birligin temelini olusturdu." (4) Ermeni ulusçulugu Asurlar'i sarsar ve ulusal istemler gündeme gelmeye baslar. Fakat XX. yüzyilin kiyameti içerisinde bu birlik basariya ulasabilecek mi, istemler karsilanacak mi? Iste Gabrielle Yonan "devletsiz" olan ve dolayisiyla "devletli" tarihçiler tarafindan yok sayilan bu halkin erime sürecinin son evresini belgeliyor kitabinda. Yazarin vardigi yargi çarpici: "Ikinci Dünya Savasi sirasindaki Yahudi Holocaust'unun ayni zamanda yok edilen Sinti ve Romanlari örtmesi gibi, Asur kiyimi da Ermeni kiyimi içinde kayboluyor." (5)

XIX. yüzyil ortalarinda Kürdistan olarak adlandirılan bölgede Kürt asiret reisleri önderliginde Asur katliamlari gerçeklestirilir. Bölgenin iki yerli halki arasindaki çeliskiler ilk zamanlar uzlasmaz nitelikte degildir. Sorunlar iki tarafin asiret reisleri tarafindan olusturulan meclislerde görüsmeler yoluyla çözülebilmektedir. XIX. yüzyilin ortalarina dogru Batili Hiristiyan misyonerlerin bölgeye akin etmesiyle iliskiler gerilir. Hiristiyanlar (dolayisiyla Asurlar) "din kardesleriyle" iliskileri sayesinde güçlenirken, Kürtler bu misyonerleri kendileri açisindan tehdit unsuru olarak görürler. Bir belgede ünlü Kürt beyi Bedirhan önderliginde yapilan Asur katliamindan söyle söz ediliyor: "Burada, Bedirhan'in 1843 yilinda Tiyari bölgesine baskin yaparak, sogukkanlilikla bölge sakinlerinden 10.000 kisiyi asiretine öldürttügünü ve çok sayida kadin ve çocugu köle olarak satilmak üzere götürdügünü, eklemem gerekiyor." (6)

II. Abdülhamit'in bölgeye dönük politikasi iki yönlüdür. Bir yandan Kürt asiretlerinin otorite tanimamalarindan kaynaklanan tehlikeyi ortadan kaldirmak için asiret reislerini armagan, nisan ve memurluk vererek satin almak, böylece asiretlerin birlesip güçlenmesini önlemek; diger yandan Kürtleri Hiristiyanlara karsi kullanmak. 1890'da Kürt atli birliklerinden olusturulan Hamidiye Alaylari'yla hem Kürt asiretlerinin denetim altina alinmasi kolaylasiyor hem de bu politika dogrultusunda hareket edecek silahli güç olusturuluyordu.

Yazara göre, Asur soykiriminda asil dönüm noktasi Enver-Talat-Cemal üçlüsünün liderligindeki Ittihat ve Terakki yönetimi döneminde meydana gelir. Osmanli Imparatorlugu'nu Almanya emperyalizminin yaninda Birinci Dünya Savasi'na sokan Turanci liderler, Rus ordusunun Ermeniler'in yasadigi bölgeye girmesi üzerine "Politik açidan güvenilmeyen nüfusun sürgün edilmesine" karar verirler. Yazarin deyisiyle "Made in Germany Mukaddes Cihad" ilan edilmistir ve tabii gerekleri yapilacaktir. Kiyimlar, katliamlar, sürgünler, yagmalar, soygunlar birbirini kovalar. (Yaygin tecavüz olaylari ile ilgili tanik anlatimlarini alintilamaya insanin yüregi dayanmiyor.) Güç bela canini kurtaranlar yollara düser, sarp kayaliklara ve daglarin kuytularina siginirlar. Nereye saklanirlarsa saklansinlar "kilıçtan" kurtulamazlar (1915 yili Asur tarihinde "Kiliç Yili" olarak adlandirilir). Bu cehennemde her nasilsa ele geçmemis olanlarin üzerine bir de açlik ve soguk çullanir: "Mültecilerin ezici çogunlugu Tergavar, Mergavar ve diger ilçelerdendi. Urmiye'de mülteci olarak yasiyorlardi; daha önce birçok defa yagmalanmislardi ve Rus ordusuyla birlikte yola çikmaktan baska çareleri kalmamisti. Toplam sayiları belki 10.000 kisiyi buluyordu; aralarinda çok sayida kadin ve çocuk vardi. Bu aci, yakici soguga karsi donanimlari yetersizdi; yarali ayaklariyla ölümüne yogun Rus sinirina dogru yürüdüler. Bu korkunç yürüyüs daglar ve batakliklar arasinda sürüp gitti. Yolda yürek parçalayici korku çigliklari duyuluyordu." (7)

Yazara göre Asur halkinin üçte ikisi katledilmistir. 1915 yilina kadar yalnizca "Asya Türkiyesindeki" Asur nüfus bir buçuk milyondur...

Emperyalizmin satranci

Birinci Dünya Savasi sona ermis, galipler dünyanin paylasimini görüsmek için 1919'da Paris'te bir araya gelmislerdir. Fransa ve Ingiltere basa güresmektedir. Rus Çarligi yikilmis, onun yerine ABD ortaya çikmistir. Wilson bildirgesi, savasin yersiz yurtsuz biraktigi milyonlarca mülteciye umut kaynagi olur. Bunlar arasinda Osmanli Imparatorlugu'nun Toroslar, Tur Abidin, Botan ve Hakkari bölgelerinden ve ayrica Urmiye gölünün kuzeybatisindaki yaylalardan sürülen yüzbinlerce Asur da vardir. Ruslarin ve Ingilizlerin yaninda savasa katildiklari için yurtlarina geri döndürüleceklerini umut ederler. Kendilerine özerklik taninmasi ve osmanli'dan tazminat baslica istekleridir. Ingiltere ve Fransa Asur çikarlarini temsil etme sözü verirler. Fakat her sey "sözde" kalir. "Asur Sorunu" paylasim pazarliklari ve diplomatik oyunlar arasinda eriyip gider.

Son olarak Irak'ta bulunan Asurlar, Ingiltere tarafindan Araplar'a ve Kürtler'e karsi kullanilir. Buna karsilik olarak Milletler Cemiyeti'nde Asurlar için bir çözüm yolu bulunacaktir. Ingiltere 1930 yilinda Irak'ta manda yönetimine son verir. Milletler Cemiyeti'ne üye olan Irak, Dohuk ve Semile'de sivil Asurlar'i korkunç biçimde katleder. On binlerce Asur 1937 yilinda Irak'ı terk ederek yollara düser... Emperyalistlerin satranç hammeleri arasinda bir halk kökenlerinden sökülüp atilmistir.

Asurlar'i milat öncesinde birakan kitaplari görünce insan sormadan edemiyor: "Tarih ne ise yarar?" Gabriele Yonan belki de 'tarihi' kurtarmak için Türk ve Alman tarihçileri elestiriyor: "Bugüne kadar ne Alman ne de Türk tarihçileri, Birinci Dünya Savasi sirasinda, Türkiye'deki iki milyon Hiristiyan Ermeni ve Asur'un tehcire tabi tutulmalari olayi üzerine egilmediler ve ortak bir suç ve ortak bir sorumluluk üzerine çalisma yapmadilar." (8) Osmanli Imparatorlugu'nun 700. kurulus yildönümü dolayisiyla televizyon kanallarinda düzenlenen "Osmanli'nin devami miyiz degil miyiz?", "Osmanli ile barissak mi barismasak mi?", "Osmanli hosgörülü müydü degil miydi?" türünden "münazaralarda" nefes tüketen tarihçilerimiz Yonan'ın elestirisine kulak verirler mi dersiniz?

(1) Gabriele Yonan, "Asur Soykirimi / Unutulan Bir Holocaust", Çev.: Erol Sever, Pencere Yayinlari, 448 s.
(2) Büyük Larousse, c.: 2, madde: Asurbanipal.
(3) Gabriele Yonan, a.g.y., s: 20.
(4) A.g.y., s: 20-21
(5) A.g.y., s: 13
(6) A.g.y., s: 47
(7) A.g.y., s: 331
(8) A.g.y., s: 17

Asur Soykirimi-Unutulan bir Holocaust/Gabriele Yonan/Çeviren: Erol Sever/Pencere Yayinlari/444

Cumhuriyet Kitap, 30 Aralik 1999

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Ana Sayfa