DÜRÜSTLÜK
Nurhayat Turunç
Dogruluk , dürüstlük ve bunun yarattigi güven kavramlari artik günümüz Türkiye’sinde içi bosalmis kavramlar olarak aniliyor, ( tipki sevgi kavrami gibi) Sahtekarligin, köse dönücülügün kisaca sonuca giden her yol mübahtir felsefesinin prim yaptigi bugünlerde, bir taraftan da hala araniyor olmasi ümit verici bir durum olarak çikiyor karsimiza. Çünkü bulunmasindan ümitlerin kayboldugu zamanlarlardaki hayal kirikligi bile, azimsanmayacak sayida insani bundan vazgeçirmiyor..
“Ben dürüstüm, ben dogruyum “ bu kisa cümleleri çok sIk duyar olduk son yillarda. Ne kadar çok kayboldular o kadar çok söylenir oldular, ikisi arasındaki ters orantinin dikkat çekmemesi mümkün degil, çünkü bunu böyle ifade edenler ve söyleme ihtiyacini hissedenler genellikle bunlari kaybetmis ya da hiç sahip olamamis insanlar, duyuldugu anda eski bir deyimle, söyle bir durup düsünmek gerekiyor. Zaten herkes de olmasi gereken bu kavramlar önemini korumakla birlikte yok olmaya devam ettikleri sürece insanin, dolayisiyla da toplumun yapisindaki bozulma süreci çok daha hizli bir biçimde seyredecektir.
Her seyin yerli yerine oturmasini saglamanin bir çok yolu var tabii, ancak her konuda oldugu gibi ciddi bir egitim atagi baslatmak gerekiyor, topyekün.. Ögretmenler; bagli olarak okullar, ana-baba; bagli olarak aile, medya mensuplari ; bagli olarak tüm iletisim araçlari, ve en önemli oldugunu düsündügüm ve egitimin en önemli safhasi olan örnek teskil etmeleri bakimindan, siyaset sahnesinde olan istisnasiz tüm politikacilar. Bugün meclis veya politikaci dendigi anda ilk akla gelen güvenilmez ve dürüst degiller düsüncesinin bir an önce zihinlerden uzaklastirilmasi gerekiyor, bunun da tek yolu bu önemli kisilerin bu hasletlere sahip olmalarindan geçiyor.
Birebir iliskileri büyük ölcüde zedeleyen bu olmazsa olmaz kavramlar bütün kurumlarin isleyisini de etkiler hale gelmis, çöküntü her alanda iyice hissedilir olmustur. Bu bozulan toplum psikolojisi ve ahlakiyla asla gelismis insan, gelismis toplum olmamiz beklenemez. Ekonomik göstergeler ne olursa olsun,
( ütopik bir düsünce olsa da) enflasyon % 5 e inse, adaletli gelir dagilimi saglansa bile hiç yeterli olmayacagi bilinen bir gerçektir. Bu en önemli kavramlarin oldugu yerlerde korunmasi, olmayan yerlere de yerlestirilmesine çalismak hepimizin görevi haline gelmistir. Bireysel çabalardan vazgeçmemek gerekiyor. Zor bir mücadele bu , ama bütün mücadeleler zordur zaten. Ne istedigimizi, hangi konularin önemli oldugunu bilmek ve o konuda yol almaya çalismak akillica olur düsüncesindeyim.
“Gidecegi limani bilmeyene , hiçbir rüzgardan hayir gelmez”