Bir caz aristokrati...

Derleyen: Emre ÇAGATAY

"O çok güzel ve tatli. O on bin yasinda. O yarin gibi modern. Ve zaman denli bitimsiz. Müzik benim metresim. Ve o kimseyi asagilamaz.'' Duke Ellington

Igor Stravinsky onun için ''Yüzyilimizin en büyük bestecilerinden biri!'' demisti. Edward Kennedy "Duke" Ellington'in gelisim tarihi, bir bakima cazda büyük orkestranin gelisim tarihidir. Dans orkestralari dahil tüm büyük orkestralari etkilemistir yorumuyla. Onunla ortak besteler yapan ve orkestranin anons müzigi haline gelen ''Take the A Train''in bestecisi Billy Strayhorn ''Duke, piyanisttir ama onun asil enstrümani orkestrasidir'' diyordu.

Birçok Duke Ellington parçasi, onun güdümünde yapilmis ortaklasa ürünlerdir. Duke ya da Billy Strayhorn ya da orkestra üyelerinden biri, bir tema ile stüdyoya gelir. Ellington temayi piyanoda çalar. Ritim bölümü girer. Ya da nefesli üyelerinden biri temayi kapar götürür. Harry Carney bariton saksofonda dogaçlama bir solo yapar. Trompet ve trombonlar geriden destekler. Ellington piyanonun basinda dinler ve hafiften armonileri vurgular. Artik o parçanin çalınabilecek son durumu budur... Notaya döküldügünde, kâgidin üzerinde sadece orkestranin dogaçlamasiyla ortaya çikmis olan müzik vardir.

Ellington 18 yasindayken ressam olmak istiyordu, sonradan seslerle resim yapmaya basladi. André Previn; ''Duke yalnizca parmagini kaldirir ve üç nefesliden bir ses çikar, ne olarak adlandıracaginizi bilemezsiniz'' diyordu.

Ellington orkestrasinin dört ana tarzi vardi. ''Cangil tarzi'', ''Mood tarzi'' ve ''Standart tarz''. ''Cangil tarzi''ni trompetçi Bubber Miley ve tromboncu Joe 'Tricky Sam' Nanton'in sololarina dayanarak gerçeklestirmisti. Trompet ve trombonun anlamli homurtulari, bir cangil gecesinde inleyen sesleri andiriyordu. Mood tarzi, gerçekte blues olmayan parçalarda bile blues duygusunu iletiyordu. Adinin çagristirdigi yalnizlik duygusunu, ciltler dolusu kitaptan daha iyi yansitan ''Solitude'' mood tarzinin en iyi örnegiydi. Konçerto tarzi, Ellington'in bazi soloculari için yazdigi küçük konçertolar -''Concerto for Cootie'' gibi- ve cazi daha büyük formlarda kullanan uzun soluklu deneylerde görülüyordu.

Standart tarz, 1920'lerin en önemli orkestra seflerinden Fletcher Henderson tarzi müzigin Ellington renkleriyle çalinmasindan ibaretti. Birçok yapitta da dört tarzin iç içe kullanildigi görülüyordu.

Insan sesini bir enstrüman gibi kullanan ilk odur. 1927'de ''Creole Love Call''da Adelaide Hall'ün sesini böyle kullanmisti. Sonradan bunu Kay Davis'in koloratur soprano sesiyle sürdürdü.1937'de Porto Riko'lu tromboncu Juan Tizol'in yazdigi ''Caravan''in kaydedilmesi, cazda Afro-Küban ya da Latin Caz olarak bilinen yolu açti. Ellington ile müzisyenleri arasindaki özel iletisim dolayisiyla, yazdigi her sey yalnizca orkestrasi içindir; baskalarinin onlari tekrar etmesi çok zordur. ''Sophisticated Lady'', ''Mood Indigo'', ''Solitude'', ''Caravan'' gibi en popüler ezgileri bile ayni zenginlikle çalinamadiklari için, diger orkestralarin repertuvarlarina girememislerdir.

Ellington, piyanosunu da orkestrayi yöneten ellerinin uzantisi olarak kullanir. Yalnizca gerekli olani çalar, armonilere vurgu yapar, bosluklari baglar, geri kalani orkestra üyelerine birakir. Ender sololarindan birini yaptiginda da köklerinin özgün ragtime'a uzandigini duyumsarsiniz.

Ellington 29 Nisan 1899'da Washington'da doguyor. Orta halli bir ailenin çocugu. Evde piyano çaliniyor ve küçük Ellington'a kisa bir süre bir kadin egitmenden piyano dersi aldiriyorlar. Sonra ilgisi kayboluyor müzikle. Ergenlik döneminde ragtime'in çilginlik derecesinde gözde olmasi tekrar piyanoya ilgi duymasina neden oluyor ve kendi kendine piyano teknigini gelistiriyor, küçük kafelerde çalisiyor. Bu yillarda asiri ţik ve resmi giyindigi için ''Duke'' takma adini yakistiriyorlar ona.

1918'de evleniyor ve ilk orkestrasini kuruyor; ''The Washingtonians''. Alto saksofonda Otto Hardwicke, davulda Sonny Greer, trompette Arthur Whetsol gibi sonraki orkestrasinin ünlülerinden olusan bu küçük orkestrayla 1923'te New York'a gidiyorlar. Sonuç basarisizlik, alti ay sonra geri dönüyorlar.

Üç yil sonra Ellington bir daha deniyor. Fitzgerald'in ''Caz çagi'' olarak adlandirdigi dönemin ortasinda buluyor kendini. Alkol, dans ve caz kesismiţ, beyazlar Amerikali siyahlarin müzigine yönelmislerdir eglencelerinde. New York sosyetesinin kaymagi için, Harlem'de açilmis bir gece kulübünde, Cotton Club'da çalismaya basliyor. Kulüpte her gece Broadway'i Harlem'e tasiyan sovlar yapiliyor. Orkestrasi on üyeden olusuyor ve Ellington tarzlari yavas yavas biçimlenmeye basliyor.

Ilk ünlü kayitlar geliyor o yıllarda; ''Jubilee Stomp'', ''Birmingham Breakdown'', ''Black and Tan Fantasy'', ''Rockin in Rhythm'', ''The Mooche''... Bubber Miley ve Tricky Nanton'in yer aldigi bu orkestranin bir çok üyesi yillar yili Ellington orkestrasinda yer aliyor- örnegin 1970'te ölümüne dek Johnny Hodges, ayrica Barney Bigard, Harry Carney... Bubber Miley 1932'de ölünce trompetini gene uzun yillar birakmayacak olan Cootie Williams devraldi.

Duke Ellington'in ikinci büyük orkestrasi 40'larin basinda basçi Jimmy Blanton ile tenor saksofoncu Ben Webster'in çaldigi topluluk oldu. Modern büyük orkestra cazi bu orkestrayla basladi. 1939'da kanatlarinin altina aldigi Billy Strayhorn, olaganüstü yetenekli bir piyanist, besteci ve düzenlemeciydi. Aralarında güçlü bir birliktelik oluştu. ''Benim beste ve düzenleme yoldasim'' diye tanitiyordu onu konserlerinde. Ikisi arasindaki isbirligi, hangisinde baslayip, hangisinde bittigi belirlenemeyen bir konsept ve tasarim bütünlügü dogurdu.Orkestra 40'li yillarda kayit stüdyosuna her girisinde, o güne dek bir caz toplulugunun yaptigi; isçilik olarak en gözüpek, coskusal olarak en olgun yorumlari veriyordu. ''Ko-Ko'', ''Jack the Bear'', ''Cotton Tail'' gibi kayitlar 20. yüzyil müziginde az rastlanir tonal renk zenginligi tasiyordu. Billy Strayhorn bunu ''Ellington efekti'' olarak adlandirmisti.

1941'de ''Jump for Joy'' adli bir müzikal yazdi ve yönetti. "Toplumsal söylemi olan ve tümüyle siyahlardan olusturulmus bir gösteriydi'' diyordu Ellington sovu anarken ''Ana fikir tiyatrodan Tom Amca imajini silmekti.'' Zencilerin daha iyi günlere özleminden söz eden gösteri, asiri sag fraksiyonlarin bombalama tehditleri altinda, Los Angeles'ta üç ay oynandi.

Duke Ellington, caz tarihinin ilk uzun kompozisyonunu 1935'te annesinin ölümünün yol açtigi melankoli üzerine yazmisti; ''Reminiscent in Tempo''. Iki 78'lik plagin dört yüzünü kaplayan verim, siyah müzigi kendi basina bir sanat formu düzeyine çikariyordu. 1943'te caz orkestrasi için yazilmis uzun soluklu bir beste yapmak özlemini de gerçeklestirdi. Carnegie Hall'de caz siiri ''Black, Brown and Beige''i yorumladi. Amerikali siyahlarin, Afrika'dan bu yana tarihçesi sayilabilecek yapit popüler dans orkestralarinin verimlerine alismis izleyici ve elestirmenleri saskinlik içinde birakti.

Duke, siyahlarin müzigini uzun bestelerle yansitmayi sürdürdü. Afrika'nin batisindaki Liberya'nin yüzüncü özgürlük yili için ismarlanan ''Liberian Suite'', cazin köklerine inen ''Deep South Suite'', Toscanini'nin NBC Senfoni Orkestrasi için siparis ettiği ''Harlem'', irk ayriminin olmadigi daha güzel bir dünyaya özlem olarak yazilan ''New World a-comin'' temalarini siyahlarin tarihinden alan uzun soluklu bestelerdi.

Rock'n'Roll orkestralarina geçis

Bu arada müzik sahnesi degismişti. 30'lu ve 40'lı yillarda Amerikan popüler kültür dünyasina egemen olan büyük orkestralar yerlerini Rock'n'Roll orkestralarina birakiyorlardi. Ellington'in da artik düsüse geçtigi söylenir oldu. Orkestrasini dagitmasi ya da daha az konser verip zamanini beste yapmaya ayirmasini önerdiler. Ama onun orkestrasina ihtiyaci vardı; ''Müzigimi yapmak için hep etrafimda olsunlar istiyorum'' diyordu. ''Ileriye kalsin diye müzik yapmak degil istedigim. Su an bir hos seda olsun yeter...''

Aceleci karar verenlerin görüsleri 1956'da Newport Caz Festivali'nde çürütülecekti. Ellington da çagriliydi ve kimse alisilmisin disinda bir sey ummuyordu. 7 Temmuz aksami orkestra eski iki uzun besteyi ''Diminuendo in Blue'' ve ''Crescendo in Blue''yu çaldi. Paul Gonsalves'in iki parçayi birbirine baglayan maraton tenor solosu ve orkestranin enerjik, dipdiri yorumu 50'li yillarin en önemli caz gecesini yasatti festival izleyicisine. Bir süredir unutulmus olan bir sey tekrar söylenir oldu; Duke Ellington, hâlâ orkestranin cazinin ''büyük babasiydi''. Time'a kapak oldu ve bir Ellington rönesansi basladi. Orkestrasiyla bütün yili turnelerde geçirmeye baslamisti. Yollarda geçen yasami baska bir büyük tutkusunu da gerçeklestirmesine olanak veriyordu: Seks. Bir denizci gibi her ugradigi büyük ABD ve Avrupa kentinde bir metresi vardi.

60'larda ABD Disisleri Bakanligi adina Ortadogu, G. Amerika, Uzakdogu, Rusya'ya turneler yapti. Uçaklarda, otel odalarinda orkestrasinin genis dagarina yeni besteler katmaktan geri kalmiyordu. Konuk oldugu ülkelerden izlenimlerini notaya döküyordu; ''Far East Suite'', ''Latin American Suite'', ''The Afro-Eurasian Eclipse''...

Son dönemlerinde gittikçe geniţ bir tayfa yapitlar üretmeye baslamisti. Strayhorn ile birlikte yazdigi ''A Drum is a Woman'' ile operet dünyasina giriyor, Ontario'daki Shakespeare festivali için yazdigi ''Such Sweet Thunder''da Shakespeare esinlerini seslendiriyordu. Grieg'in ''Peer Gynt''ünü ve Çaykovski'nin ''Findikkiran'' suitini caza uyarliyor, Otto Preminger'in ''Bir Cinayetin Anatomisi'' basta olmak üzere birçok film için müzik kusagi üretiyordu. Caz ve senfoni orkestrasi beraberliginde çalinan besteler, ''The River'' adli bale müzigi ve hatta birkaç tane caz Missa'si yapti.

1965'te ödül komitesinin oybirligiyle aday göstermesine karsin Pulitzer ödülü ona verilmemisti.70 yasindayken 1969'da Nixon'dan, Baskanlik Özgürlük Madalyasini aldi. ''Talih bana nazik davraniyor, çok genç yasta çok ünlü olmami istemedi'' demisti.

Ellington, 24 Mayis 1974'te akciger kanseri ve zatüreeden öldü. Bir caz operasini (''Queenie Pie'') ve bir uzun besteyi (''Three Black Kings'') henüz tamamlamisti. Davulcusu Louis Bellson, ölümünden birkaç hafta önce, 75. yasi için çikan Down Beat özel sayisinda sunlari söylüyordu: '' Sen, Maestro, bana güzel bir müzik egitimi verdin ve iyi bir insan olmam için rehber oldun. Sen örnek Dünya yurttasisin. Müzigin; baris, sevgi ve mutluluk...''

 

Cumhuriyet Pazar Dergi, Sayi: 713, 21 Kasim 1999

Sayfa: 14 - 15

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Ana Sayfa