NASIL UYUYABILIYORLAR?
Nurhayat Turunç
17 Agustos gecesi ve 12 Kasim aksami büyük bir sarsinti oldu ülkemizde. Birçok sarsintilara aliskin olan ülkemizdeki bu sarsintinin adi bu kez depremdi.
Deprem sadece binlerce insanin ölmesine neden olmakla kalmayip zaten iflas etmemek için uzatmalari oynayan devleti de iyice bir sarsti. Türkiye büyük zaman kaybina ugrayip geriye gitti.
Çok insan öldü, birçok aile yok oldu, bölgede yasayanlar her seyini kaybetti. Geçmisleri ile beraber geleceklerini de kaybettiler. Ve bu öyle bir aci ki çok uzun yillar artik zihinlerden silinmeyecek ve asla hiçbir sey eskisi gibi olmayacak. Birilerinin içinde dinmeyecek acilar, hep kalacak.
Türkiye’nin deprem bölgesi olmasi ve dünyanin en ciddi fay hatlarindan "Kuzey Anadolu fay hatti" nin üzerinden geçiyor olmasi bu kadar insanin ölmesini gerektiriyor muydu? Tabii ki hayir. Devlet büyüklerinin söyledigi gibi bu bir kader degildi. Bilim bunu çok önceleri saptamis, gerek içeride gerek disaridaki bilim adamlari bu konuda uyarilarini defalarca yapmislardir. Bütün bu uyarilar karsisinda tedbir almayan ve yasalarin uygulanmasinda her zaman her konuda engel teskil eden siyasiler bu konuda da ayni seyi yaptilar. Birakin yeni yasalar ve yeni tedbirler almayi yürürlükte olan yasalarin uygulanmasina bile özen göstermeyerek, günü kurtarmak adina yasalari kendileri delmislerdir.
Bu ölen insanlarin vebali tamamen siyasilerindir. Geçmis ve bugünkü tüm siyasilerin. Simdi kendilerini görevimizi yapiyoruz ve iyi sekilde yapiyoruz diye sakin kandirmasinlar. Ülkemizde cumhuriyetin kurulusundan beri mühendis sifatinda birçok basbakan, bakan ve milletvekili görev yapmistir. Pozitif bilimle ugrasan bu insanlar diger insanlara göre daha derin bilgiye sahiptir ve bu bilgi ile birlikte ülkeyi iyi yarinlara hazirlamak ve içinde bulundugu her türlü tehlikeye karsi vatandaslarini korumak için bir göreve talip olurlar ( veya halk öyle oldugunu sanir). Bizim ülkemizde ne oldu peki?
Dünyadaki en iyi deprem yönetmeliklerinden birisine sahip olan ülkemizde bu yasalar hiç uygulanmamistir. Fay hatlarina göre deprem riski tasiyan bölgeler bilinmekte olup, jeolojik haritalari çikarilmis zemin ölçümleri yapilmis, deprem yönetmeligi olusturulmus ve bu yönetmelikte yapı şekilleri belirlenmiştir. Çok uzun yillar önce Marmara bölgesinde iki katlinin üzerinde bina yapilmamasi gerektigi vurgulanmasina ragmen buna uyulmasinin sart oldugu gerçegi göz ardi edilmistir. Her insaat yapiminda zemin etüt çalismasina gerek oldugu halde bu yapilmamistir. Insaat kalitesi yeterince denetlenmemis ve hemen hemen her insaata bir sekilde ruhsat verilmistir. Ülkenin önemli bir kisim sanayii oraya yerlestirilmistir,. Bu konuda "Tüpras" örnegi çok çarpici bir örnektir, "Tüpras" patlasa idi bölge depremden çok daha büyük kayiplar verecekti.
Müteahhit hatasi deniyor, hayir neden müteahhit hatasi olsun? Müteahhiti denetleyecek yasalar ve kurumlar nerede? Gelismis ülkelerde insanlar bizim ülkemizdeki insanlardan farkli gibi görünüyorlar ama degildir, insanin yapisi dünyanin hiçbir yerinde fazla bir degisiklik göstermez. Degisiklik o ülkedeki kurumlar ve kuruluslarin idare edilis sekillerinde ve yasalarin uygulanabilirliligindedir, dolayisi ile müteahhit de sonuçta insandir hata yapmaya meyillidir, önemli olan devletin denetim mekanizmalarini iyi çalistirarak yapilan tüm islerde bilerek veya bilmeyerek islenen kusurlarin tesbitini yapip gerekli her türlü tedbiri almasi, popülist yaklasimdan uzak durup her türlü torpil, rüsvet, hatir gönül kavramlarini kaldirarak, buna uymayanlarin cezai takibatini gerçek anlamda yapmasidir. Sadece Marmara bölgesi için geçerli olmayan yasalarin tüm ülkemizde zorunlu ve acil uygulanmasi söz konusudur.
Birey olarak ben 17 Agustos gecesinden beri rahat uyuyamiyorum, yemek yiyemiyorum ve simdilerde evimin sicakligindan bile rahatsiz oluyorum. Çamur, soguk, sefalet, aci içindeki insanlarin görüntüleri hiç gözümün önünden gitmiyor. Acaba üzerime düsen sorumluluklari yerine getirebiliyor muyum diye endise ediyorum. Ülkemizin içinde bulundugu bu ve buna benzer bir sürü olumsuzluklarinda ne kadar payim var diye düsünüyorum. Baskalarinin ne kadar payi var diye düsünüyorum. Vardigim sonuç ben ve benim gibi bütün türk halkinin hiçbir zaman iyi seçim yapamamis oldugu sonucudur. Mevcut olan buydu ve onlarin içinden seçtim gibi bir hafifletici sebep bile rahatlatmiyor çünkü o da tam dogru degil. Keske toplumun içinden daha çok sorumluluk, vicdan ve bilgi sahibi daha iyi ahlakli olduguna inandigimiz insanlar, en azindan kendimiz ülkeyi yönetmeye aday olsaydik. Bir sekilde isin içinde olsaydik ve mevcudu degistirseydik.
Ülkemizi ziyaret eden USA Devlet Başkanı Clinton onuruna verilen davetteki konusmasinin ilk cümlesi çok dikkatimi çekti. “ Büyük bir felaketin ardindan bu muhtesem resepsiyon”
Sahi siz ülkemizi idare edenler siz sayin milletvekilleri nasil uyuyorsunuz?