Tutkunun sesleri
ERGUN GÜMRAH
Akdeniz'de yasamis üç büyük sesten söz edilir: Ümmü Gülsüm, Edith Piaf ve Amalia Rodrigues. Sezen Aksu ve Haris Alexiou de artik Ege'nin simgesi haline gelen iki ses. Çünkü onlar da yüreklerini sarkilarinin, sarkilarini ise hayatlarinin orta yerine koyan iki kadin. Tipik Ümmü Gülsüm, Edith Piaf ve Amalia Rodrigues gibi...
1986 yili. Serin bir ekim gecesi. Antalya Havalimani'nda saatler geceyarisini çoktan geçmisti. Portekiz'den beklenen konuk nihayet geldi. Ilerlemis yasina ragmen gazetecilerin basin toplantisi yapilmasi konusundaki istegini geri çevirmedi. Ard arda sorulan sorular ve yanitlar... Derken bir soru: 'Sesinizi bunca yil nasil korudunuz ?' Yanit kisa ama çarpiciydi : 'Sesim beni korudu.' Amalia Rodrigues, ertesi gece Aspendos'ta Leman Sam ve Sezen Aksu'dan sonra soguktan neredeyse bosalmis tiyatroda fadolarini söylemeye basladi. Ne giderek sayilari azalan seyirciler, ne serin hava, onun gözlerindeki pariltiyi azaltmamisti. Sahnede bir anit gibi duruyordu, gözleri parlayan bir anit.. O sanki dünyaya sarki söylemek için gelmisti. Sarki söylüyordu...
Kisa bir süre önce yitirdigimiz Amalia, Akdeniz'de yasayan üç büyük sesin sonuncusuydu. Bütün hayatlarini sarkilarinin arkasina koyan üç kadindi onlar: Ümmü Gülsüm, Edith Piaf ve Amalia Rodrigues. Hüzün, deniz, asklar, tutkular ve acilar ortak paydalariydi. Brezilya veya Cabo Verde dogumlu olan Fado, belki bir denizcinin dilinde tasinmisti Lizbon'a.. Fadolari en güzel söyleyen Amalia da denizin, hüznün ve diktatörlügün ezdigi bir dönemin acilarini yasamisti, acilarla beslemisti sarkilarini bir baska deyisle. Onun kocaman ve tutkulu yüregi ola ola bir krala asik oldu. Italya Krali Umberto da ona âsikti dogal olarak. Sahneye çikarken taktigi o üç sira üzüm büyüklügündeki elmaslar asklarinin simgesiydi. Devrimden sonra onu fasistlerle gönül birligi yapmakla suçladilar ama o devrimin sarkisini söyleyerek verdi cevabini... Fado'nun simgesiydi.
Arap dünyasinin sesi
Ayni dönemde bütün Arap dünyasi persembe gecelerini beklerdi. Fas'tan Filipinler'e kadar bütün zamanlarin en büyük Müslüman sesiydi, 1910 dogumlu Ümmü Gülsüm. Kuran egitiminde babasi sesinin güzelligini farketmisti. Kadinlarin sahneye asla çikamadigi o yillarin Misir' inda kimse onu sarki söylemekten alikoyamadi. Yillarca erkek kiliginda çikti sahneye. Ama bir süre sonra kadin oldugunu gözlerden saklamak olanaksiz hale geldi. Sesi onu, tutucu Araplara bile kabul ettirmisti. Ümmü Gülsüm, sahneye elinde bir mendille çikiyordu. Mendili onun bayragi, simgesi ve siginagi oldu. Persembe geceleri radyoda programi basladiginda hayat duruyordu. Tipki 1975 yilinda öldügünde Misir Radyosu' nun arkasindan Kuran okuttugunda oldugu gibi. Bu yalnizca devlet baskanlarina yapilirdi.
Kaldirim serçesi
Fransizlarin Kaldirim Serçesi Edith Piaf da bir baska hüzünlü öyküyle, 1915 yilinda Paris'te bir kaldirimin üstünde dünyaya gözlerini açti. Ama bu gözler üç yil sonra kör oldu. Yedi yasinda yeniden isiga kavusan Piaf, bunu Azize Teresa' nin mucizesine bagladi. Yillarca sokak sanatçisi olarak Paris sokaklarinda kelimenin tam anlami ile sürttü. Felaketler yakasini hiç birakmadi. Onun da siginagi yalnizca müzikti. Bir süre sonra kazandigi paralari babasiyla paylasmak istemedigi için üvey kardesi ile çalismaya basladi. Bu sirada Gerny's gece klübünün sahibi Louis Lepleée kesfetti. Ancak Lepleee öldürülünce süpheler Kaldirim Serçesi' nin üzerinde toplandi. Paris onu reddetti ve kasabalarda sarki söylemek zorunda kaldi. Uzun ve acili günler yine baslamisti.Yeni sevgilisi 1937'de onu yeniden ünlü kulüplere kabul ettirdi. Artik söhreti perçinlenmisti. Ikinci dünya savasindan sonra genç bir yetenek olan Yves Montand' i kesfetti. Ama söhret aralarini bozmustu. 1946'da ünlü sarkisi La vie en Rose' un plagini çikardi. Sezen Aksu ile inanilmaz bir paralellik çizen bir uçak kazasinda sevgilisi Marcel Cerdan' i yitiren Piaf için bu olay bir dönüm noktasiydi. Piaf bu kez kendisi bir trafik kazasi geçirdi. Tedavi sirasinda morfinman oldu. Morfinden kurtulmak için geçirdigi tedavi sonuç verdi ama bu kez de alkolün pençesine düstü. Karacigeri giderek kötülüyordu. 1952' de sarkici ve besteci Jacpues Pilss ile evlendi. Acilar ve firtinali günler yaraticiligini etkilemiyor aksine besliyordu. Bütün gerçek sanatçilar gibi... Amerika turnesinde kanser oldugu ortaya çikti. Ama bu onun 1962'de son kez evlenmesine engel olamadi. Yine bir baska askta, ölümsüz aski ariyordu. Tipki bütün hayatini bir ask aramakla geçirmis onu bulamadigi için birçok asklar bulmus digerleri gibi. 1963' de hayata gözlerini yumdu.
Ege' nin sarkilari
Depremden sonra Türk-Yunan iliskileri sanki sihirli degnek (!) degmis gibi düzelince müzikseverler için de gün dogdu. Sezen Aksu ile onun Yunanistan'daki karsiligi Haris Alexiou Lütfi Kirdar'da ilk kez birlikte sahne aldilar. Her ne kadar Yunanistan'da Maria Farandouri, Türkiye'de Nilüfer, Sertab ve Zerrin gibi olaganüstü sesler varsa da Sezen ile Haris' i, Akdeniz' in degilse bile Ege' nin simge sesleri haline getiren, bu iki kadinin tutkulari, acilari ve sarkilaridir.
Bizim Minik Serçe' den farkli bir ses rengine sahip Haris Alexiou, Ayvalikli bir ailenin çocugudur. Aynanin karsisindan hiç ayrilmadigi için annesinin Türkçe 'ayna güzeli' diye seslendigi Harula, Lozan anlasmasiyla 1923'te göç eden ailesi ve binlerce Rum gibi yüreginde ve kulaginda Anadolu ezgilerini tasiyordu. Yunan Halk müzigi (dimotika) ile Izmirli Rumlarin müzigi (smirnika) karisimindan çikan rembetikolari Harula da söylemeye basladi.
1972'de Mikra Asia (Küçük Asya) isimli ilk albümünü çikardi. Bu yumusak ve ilik ses daha ilk albümünden efsane olacaginin isaretlerini vermisti. 1974' de Kalimera Helie geldi. Bu albümlerde koyu bir Rembetiko agirligi vardi. Rembetika nasil Anadolu-Yunan senteziyse, Haris Alexiou da ayni sentezin ürünüydü. Yani o bu sarkilarda, kendisini olusturan sentezin sarkilarini söylüyordu, kendisini söylüyordu. Rembetikonun en iyi yorumcusuydu artik. Poios Xerei albümü ve bu albümde yer alan Dimitroula 1970'lerin en popüler sarkisi oluverdi.
Ayni siralarda Ege' nin karsi yakasinda Türk Müzigi egitimi gören Izmirli Sezen Aksu'nun söhret yillari, Yasanmamis Yillar isimli ikinci 45' ligi ile basliyordu. Olmaz Olsun 45'ligi ile söhret yolu ortaya çikti Sezen Aksu için. Içinde, Olmaz ilaç, Silemezler Gönlümden, Karam gibi sarkilar olan albümünde ise asil çikisini Kaybolan Yillar ile yapiyordu. Bu Türk Pop Müzigi' nde artik silinmeyecek bir tarzin da habercisiydi. Sezen tarzini belirlemeye baslamisti. Hüzün hiç bu kadar yakismamisti kimseye... 80' ler bu iki sanatçi için de degisim yillariydi. Haris stüdyolarda genç müzisyenlerle tanisiyor ve Rembetiko gelenegini, modern müzikle yogurup seslendiriyordu. Bu arada Hacidakis gibi bir devle birlikte çalisma olanagi da onu beslemisti. Orkestranin önemini kavramis ve en iyilerle çalismaya baslamisti. Artik o da Sezen gibi kendi sarkilarini yazmaya basliyor ve yüreginin sarkilarini söylüyordu.
Sezen TRT'de denetime takiliyor
1979' da Aglamak Güzeldir albümünü yapan Sezen Aksu, Firuze albümüyle oldukça elestiriliyordu. Bu arada Sezen Aksu, müzikallerle ugrasmaya basladi. Ama onun yüzünü güldüren,1984' deki Sen Aglama albümü oldu. Bu sarkilar TRT' nin denetiminden geçememisti ama yüreklerde yerini bulmustu. Asklarini ve acilarini sarkilarina dönüstürmek onu olgunlastirmaya, olgunluk ise asklarini ve acilarini daha derin yasamaya kosturuyordu. Hep Deli Kiz' di o ve akillanmayacakti. Zaten, hayat da onun akillanmasina hiç izin vermedi. Git albümündeki (1986) 'Deger mi' parçasiyla yine pop müzik dünyasini sarsti. Sezen Aksu' nun 1988 albümü ise biten bir on yilin ask dökümü gibiydi. Ülke 12 Eylül' ün acisini unutmaya baslamisti, Sezen de asklarini. 1991 yilinda Gülümse diyen Sezen' in sesi 'Hadi Bakalim' ile Avrupa' da da ilk kez duyuldu.
Ayni yillarda Haris Alexiou Italyan sarkici ve besteci Paolo Conti ile çalismaya basladi. Anni (Yillar) sarkisi hemen zirvedeki yerini aldi. 1992 yilinda Polygram ile çalismaya baslayan Haris artik sesini çok daha iyi kullanmaya baslamis ve performansinin doruklarina çikmisti. Amerika' dan Japonya' ya kadar yüz konser verdi ve Polygram' in da destegi ile bir dünya stari oldu. 1994' deki 'Ei' albümü ile olaganüstü tirmanisini sürdürdü. Tutkular, acilar, asklar vardi müziginde. 1995' deki 'Odos Nefelis '88' albümünün bütün sarkilarini ve sözlerini kendisini yazdi. Bu sözler 'kendi yasamini, yani çok kisi tarafindan sevilmis bir kadinin yasamini' anlatiyordu. Her insan degisik ölçülerde duygusal olabilirdi ama bu duygularini eserlerine yansitabilenler büyük sanatçilardi. Haris bu albümüne bütün duygularini koymustu. Albüm, Charles Cros Akademi tarafindan her yil büyük sanatçilara verilen Prix Adami ödülüyle taçlandirildi. Bembeyaz bir albüm kapagiydi "Odos Nefelis' 88' inki. Huzur arayisinin sanki simgesiydi bu kapak, ama hayatini coskulari üzerine kurmus bir sanatçi için bu ne kadar sürebilirdi?
Deli kizin türküsü
Sezen de Haris gibi çalkantili hayatini zaman zaman düzene sokmak istiyor, ama düzen kurulduktan sonra rahat batiyordu. Yeni asklar, asktan ve evliliklerden bosanmalar..
Deli Kizin Türküsü' yle 1993'te popüler olmayan, ama Küçügüm, Masum Degiliz, Dua, Kalbim Ege'de Kaldi gibi olaganüstü sarkilarin bulundugu bir albüme imza atan Sezen Aksu da Harula gibi genç yeteneklerle müzigine yeni kapilar açiyordu. Uzay Hepari bu genç yeteneklerin en iyisiydi. Bütün ölümler erkendi ama Uzay' inki çok erkendi. Tutkulari onu Sezen' le bulusturdu, tutkulari onu ölüme götürdü. Onun ölümü Sezen'in ruhunda hiç onarilmayacak bir yara açmisti. Edith Piaf gibi, Ümmü Gülsüm gibi, Amalia Rodrigues gibi artik onun da hep kanayan bir fotograf albümü olacakti...
Onno Tunç ve Atilla Özdemiroglu' nun olaganüstü çalismasi Isik Dogudan Yükselir albümü böyle bir ortamda geldi. Bu belki de Sezen' in müzikalitesi en yüksek ve en basarili albümüydü. Harula' nin yerelden evrensele giden basarili çizgisini Sezen bu kez tam anlamiyla yakalamisti. Acilarini, sanatina, sarkilarina aktarmayi basarmisti. Ama albüm piyasada ilgi göremedi. Sonra bir baska aciyla daha sarsildi Minik Serçe. Onno Tunç uçagiyla uçup gitti ve bir daha hiç dönmedi. Tipki Piaf' in sevgilisi Marcel Cerdan gibi.
Sezen de bütün hayatini sarkilarinin arkasina koyan üç kadina katilmisti artik. Ümmü Gülsüm, Edith Piaf ve Amalia Rodrigues. Hüzün, deniz, asklar, tutkular ve acilar ortak paydalariydi. Belki de onlari Izmirli sair Erdogan Çokduru' nun su dizeleri anlatiyordu.
Sen belki bir sarkisin rüzgarlarin getirdigi
Belki de bir rüzgarsin sarki söyleyen
Türkiye Haris' le tanisiyor
Haris Alexiou, 1996 yilinda Loreena McKennitt'in ünlü sarkisini Rumca söyledigi "To Tango tis Nefelis" ile bir anda yine liste basina oturdu. Dünya etrafinda tur anlamina gelen Gyrizonta ton Kosmo 92-96 albümü ilk kez Türkiye de de satilmaya baslandi. Bu albüm bütün dünyada popüler oldu. Aslinda Türkiye onun sarkilarini Sezen Aksu, Yeni Türkü gibi gruplardan Beni Yak, Telli Telli, Olmasa Mektubun gibi sarkilarindan biliyordu. Ama bu kez ünlü sarkilari ile kendi sesinden Türk dinleyicisiyle bulusmustu. Harula, 1997'de Ena Fili tou Kosmou ile ortaligi sarsarken, 1998 de aralarinda Manu Katche, Yiannis Spathas ve Arto Tunç Boyaciyan (Onno Tunç' un kardesi) gibi dünya çapinda isimlerle müzik kariyerinde olaganüstü olarak nitelendirilebilecek albümünlerinden birini daha çikardi. Yunanistan' da çok iyi sanatçilar oldugu bir gerçektir. Bunlardan yalnizca birinin Olimpos' da tanrilarla birlikte oturdugu söylenir: Haris Alexiou.
Sezen Aksu ise, 1996' da Onno'ya ithafen yaptigi Düs Bahçeleri' nde vokalistlerine verdigi sarkilari biraraya toplayarak kendi yorumunun ne kadar farkli oldugunu ve sarkilarina yüregini koydugunu, bir tutku kadini oldugunu ispatladi. Yalnizligim sarkisi Sezen' in sesinden bambaskadir..
1997 yilindaki Dügün ve Cenaze albümünde Goran Bregoviç' le çalisti. Besteleri olaganüstü olan bu albümde Sezen' in sesindeki sIkIntI, onun fanatiklerini üzüyordu. Pekçoklarina göre albüm basarisizdi. Ropörtajlarinda 'artik sevmedigim, piyasa sarkilari söylememek lüksüne sahibim' diyen Sezen Aksu, Adi Bende Sakli albümünde eski sarkilarina dönüs yapti. Istanbul' da dün gece ayni sahnede birlikte yer aldi Sezen ve Haris. Ege' nin her iki yakasinin sarkilariyla dinleyicileri costuran bu iki kadin bize ne denli çok ortak yanlarimiz oldugunu bir kez daha animsattilar. Sarkilarindaki aski, sevinci, aciyi, mutsuzlugu ve mutluluklari birlikte yasadik. Müzik Ege'yi, her iki toplumu birlestiren bir denize dönüstürdü dün aksam. Sezen Aksu ve Haris Alexiou... Yüreklerini sarkilarinin, sarkilarini ise hayatlarinin orta yerine koyan iki kadin. Tipki Ümmü Gülsüm, Edith Piaf ve Amalia Rodrigues gibi...
Cumhuriyet Dergi, 7 Kasim
1999
Sayfa: 6-7
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Ana Sayfa