Peter S. Beagle'in Düs Dünyalari ya da... 

Tekboynuzlar, kurtkadinlar, ölüler ve kuzgunlar

Peter S. Beagle'i Türkiyeli okur daha çok "Yüzüklerin Efendisi" ve "Uzay Yolu" gibi filmlerin senaryolarindan hatirlayacaktir. Oysa Beagle bir roman yazari. Beagle, ilk iki Romani "Son Tekboynuz" ve "Hos ve Özel Bir Yer"i de kapsayan bir derleme ile Türkiyeli okurlarin karsisina geldi. Yapitlar? fantastik edebiyatin klasikleri olarak kabul edilen Beagle'a okurlarimizin da ilgisiz kalmayacagini saniyoruz. Beagle'i ve Düs Dünyalari'ni tanitmaya çalistik sizlere. 

ITIR KARACA 

Günlük ve gerçek hayatin bogucu oldugu bir yerde, bir an ferahlama, düslemin koruyucu rahmine dalip dizleri gögüse dogru çekerek mutlulugu arama çabasi, her telefon çalisiyla oldugu gibi aliskanliklardan siyrilip bir karanliga, bir baska aydinliga dalma -ama telefondan geri döndügümüze inaniriz-, gözün bosluga budalaca takilip kalmasi: Hayir, fantezi bunlar degildir. 

Bilimkurgu ve fantezi edebiyatinin gerçeklikten kaçis edebiyatlari, basit oyalanmalar sayildiklari geçmis yillardan bu yana oldukça yol aldik. Artik edebiyatin topolojik sahasinda türler arasinda bir hiyerarsinin olmadigi, iyi ve kötü edebiyat disinda estetik ayrimlarimizin kalin bir duman altinda kaldigi herkesçe bilinen bir sey; uzundur, bir kitabi digerinden bir kanon kurmak üzere ayirmakta, birini digerine üstün ya da alçak kilmakta zorlaniyoruz. Sonunda yazinin mutlakliginda Troyat'nin, Joyce'un, Pamuk'un, Anar'in, Orhan ya da Yasar Kemal'in, Barth'in, Sartre ve Perec'in iç içe geçtigi bir yere; dahasi, bunlarin Asimov'la, Arthur Clarke'la, Tolkien'le, Sehrazat, Grimm Kardesler, Cem Güney, Aziz Nesin ve Andersen'le, David Brin'le, Beagle'la, Robert Howard'la, Terry Brooks'la birbirine dolandigi bir yere geldik (adlari kalabalik olsun diye degil, örneklensin diye siraladim elbette); bir tür Bakhtin'e ait Rabelais dünyasi, bir karnaval. 'Sonunda iyi bir yere geldik.' 

Burada fantastik'i tanimlayabilir ya da sinirlamaya girisebilir miyiz? Sanmiyorum. Fakat, onu ansiklopedik yaklasimlar çerçevesinde 'hayal ürünü olan sey' olarak da kabul edemeyiz ve gotik romanlari, Nerval'i ve gerçeküstücü yapitlar? onun içine kolajlayamayiz. Elbette fantastik, artik 'ana-akim' (mainstream) denen asil edebiyatin içinde gelismis olmasina ragmen içinde degildir ve basitçe hayalin ürünü olmaktan çikmistir. Masal ya da öykü anlatma yeteneginden uzakta, fantastik, artik 'bir baska dünya' kurma ve onun sinirlari içinde karakterleri devindirme sanati haline gelmistir. Svanhoe'nun gerçek dünyasindan Hobbit'in canlanmis masal dünyasina bir edebiyat türünün yerlesmesi gerçeklesti ve fantastik'i sifat degil de isim olarak kullandigimizda, genellikle bu türü kastediyoruz. En azindan, Bati edebiyati diger edebi gelisimlerin üstünde egemen olmayi sürdürdükçe bunu kastedecegiz. 

Fakat, ne denli hevesli olursa olayim, türlerin gelisimi ve edebiyatin kaderi üzerine varsayimlar kurmanin yeri burasi degil. Su anda keyif verici bir olayi kutlamak, harf verilerinin Türkçe'de bir kez daha çarpici bir yapit yaratmasini coskuyla karsilamak üzere buradayiz: Fantezi edebiyatinin ustalarindan biri olan Peter S. Beagle'in, türün meraklilari tarafindan çok bilinen bir derlemesiyle, Peter Beagle'in Düs Dünyalari'yla karsi karsiyayiz. 'Düs Dünyalari'nda Beagle'in iki öyküsü ve iki kisa romani yer aliyor. Romanlardan ilki, ilk yayimindan bu yana tekboynuzlar üzerine yazilmis en büyüleyici eser sayilan Son Tekboynuz; ikincisiyse, ölüm temasi üzerine yazilmis belki de en tuhaf öykü, Hos ve Özel Bir Yer. 

Ursula K. Le Guin'in "... kendine has büyüsüyle hayaletler, tekboynuzlar ve kurtadamlar gibi bildik konulari renklendiriyor. ..kalbin akli üzerine bir uzman.." diyerek onurlandirdigi ve Poul Anderson'dan Gene Wolfe'a dek birçok fantezi yazarinin övgüsünü kazanmis yapitlariyla Peter S. Beagle, 1970'li yillardan bu yana türün önde gelen yazarlarindan biri olarak profesyonel yazarlik yapiyor. Beagle'in yazdiklarinda genellikle ortamin, konunun yüzeyinden çok derinligi öne çikiyor, böylece kurtadamdan söz açarken onun vahsetinden ya da trajedisinden daha öte seyler söylemek, Ölüm'ü kisilestirirken biktirici olmamak, bir tekboynuzu gerçek bir maceraya dönüstürmek, mezarligin dünya-ötesi ortaminda yasayanlarla ölüler arasinda büyüleyici asklar hayal etmek olanakli oluyor. 

Harika ve çarpici
Beagle, fantazi yazarlari arasinda fantezi-disi edebiyata görece yakinligiyla, ya da daha dogrusu, fanteziye disaridan üslup ve yaklasim özellikleri getirmesiyle taninan bir yazar. Kimi okurlar için 'yumusak ve sakin' geliyor, kimi okurlar için se 'gerçek büyüyle yüklü ve güven verici' -fakat herkes için 'harika ve çarpici' bir yazar. Mezarlikta yasanan asklar? anlatan ve denizin kayaliklara çarpan dalgalarini karaya çikmaya çabalayan sayisiz tekboynuzu olarak gören bir yazar baska nasil bulunabilir ki! Beagle'da, yasamöykülerini saptamak yerine, yaratiklarin ruhunu en kirilgan zenginlikleriyle görebilen bir büyücünün sesi var. Söylesilerinde de, yarattigi karakterleri genellikle zihninin içinde birer siir baslangici gibi, durup dinlenmeksizin dolanip durmaya baslamalarinin ardindan yazmaya koyuldugunu vurgulayan Beagle, "onlarin içimde sarki söylediklerini duyuyordum," diyor tekboynuz, kuzgun ve kurtkadin için, "onlari görebiliyordum." 

Beagle'i bir tekboynuz uzmani(!) kilan roman, Son Tekboynuz, karanlik bir ormanin derinliginde bir basina yasayan bir tekboynuzun, bir gün, ormanda gezinen avcilarin kendi aralarinda, yeryüzünde artik tek bir tekboynuz bile kalmadigindan bahsettiklerini duymasiyla açiliyor. Önce, bir seyi görmeyince yok sayan insanlarin budalaligina verir bunu tekboynuz. Fakat sonra, dünyanin dört bir yanini gezmis, garip bir kelebek tekboynuzlarin gerçekten de yokoldugunu, onun yasayan son tekboynuz oldugunu söyler, Kizil Boga'nin dehsetinden söz açar. Tekboynuz, kayip benzerlerini aramak üzere yola çikacaktir ve yolculugu sirasinda, yakalanip panayirda sergilenecek, haydutlarla çatisacak, kasabalardan geçecek ve Kizil Boga'yla yüz yüze gelecektir. Panayirda pesine takilan, beceriksiz bir büyücü, Schemendrick ile gençlik yillarini bir tekboynuz arayarak geçirmis bir kadin, Molly Grue eslik eder bu macerada, sasirtici girdaplari ve derinlikleri olan bir üslupla bir peri masalinin içine giriyoruz. 

Son Tekboynuz
Son Tekboynuz, ülkemizde de önümüzdeki yillarin kült kitaplarindan biri olacaktir, çünkü giderek karmasiklasan dünyamizin özüne, insan dogamiza iliskin aydinlik satirlar sunuyor - Öz gibi hayali bir dünyada ve Tolkien'inki gibi tamamen baska bir dünyada degil, bizim dünyamizda, inanilmis bir dünyada geçmektedir. Beagle'in, kitaba yazdigi giriste söyledigi gibi, "Son Tekboynuz yazdigim diger seyleri bilmeyen insanlarin da bildigi bir kitaptir; belki de kariyerimin geri kalanini hiç rahat birakmayacak ..." 1978'teki bu yargi, aradan geçen birçok ödül ve etkileyici kitaba ragmen, bugün de büyük ölçüde dogru. Hobbit, Dune ve Karanligin Sol Eli gibi klasikler arasina yerlesmis olan Son Tekboynuz, Beagle'in hâlâ en bilinen ve en sevilen yapitidir ve 1968'ten bu yana (sonuncusu Türkçe ve sondan bir önceki Çekçe olmak üzere) birçok dile çevrilerek yayimlanmistir. 1982'de çizgi filme çekilmesinin de bu sürekli ilgiye katkisi olmus olmalidir, fakat herhalde asil nedeni tekboynuz imgesinin insani asirlardir büyülemis olmasinin ardinda aramak da yanlis olmaz. Borges'in Düssel Varliklar Kitabi'nda bir tekboynuz avi üzerine Physiologus'tan aktardigi "Nasil yakalanir? görür görmez kizin kucagina atlar; kiz onu sevgiyle kizistirir ve krallarin sarayina tasir," satirlarina ragmen, tekboynuz, son tekboynuz (o her zaman son ve tek tekboynuz degil midir?) belirsiz bir benzersizlik, kusursuzluk, gurur, yumusaklik ve akil simgesi gibi durmaktadir. Romanda anilan büyücü Nikos'un öyküsündeki (s. 85) tekboynuz erkege dönüsürken, son tekboynuz kadina dönüsmektedir -Beagle'in yumusak ve kanimca disil tonlar tasiyan, süslemeli yazisi için çok sasirtici degil bu, fakat ilk tekboynuzun bir bakirenin kucaginda yatarken saldiriya ugrayarak bir erkege dönüsmesi ve saldirganlari öldürdükten sonra bakireyle evlenmesi ile bunun ters imgesiymis gibi, son tekboynuzun bir kadina dönüserek satoya girmesi ve Kizil Boga'yla yüzlesmesinin cinsel imalarini bir ergenlik dönüsümü olarak yorumlamak abartiya mi kaçmak olur? Demek istedigim (ing.de 'corn'un göndermeleri -tohum, misir, nasir vb.- tr.deki dolaysizlikla örtüsmüyor), Beagle'in, tekboynuzun bizi örtülü bir biçimde etkileyen imasini büyüleyici bir tarzda yorumlamasi kitabin kalici etkisini yaratiyor olabilir. 

Öte-dünyada gezinti
Yine de, bir büyüyü sinsi bir biçimde kesip biçerek kan içinde birakmak gülünç bir seydir; bir tekboynuzu gücendirecek bir seydir: "Tekboynuz insanlardan usanmisti. Uyurlarken yol arkadaslarini seyredip, düslerinin yüzlerinde kosusturan gölgelerini görüp, onlarin adlarini bilmenin agirligi altinda ezildigini hissediyordu. Acisini azaltmak için sabaha dek kosuyordu sonra; yagmurdan daha hizli, kaybettikleri kadar hizli, kendisi olmanin hoslugundan baska hiçbir sey bilmeyecegi zamani yakalamak için kosuyordu." (s. 119) Iyi bir okur, iyi bir fantezi okuru öte-dünyada gezinen karakterlerden biri olmalidir; her iki dünyada da 'kendisi olmanin hoslugunu' yasayarak bir görevi yerine getirmelidir. Zaten Beagle'in (bu arada çevirmeni coskuyla kutlamak gereklidir), sözcükleri islak kum tanecikleri gibi kullanarak konusmalar, izlenimler ve süslemeler bolluguyla atmosfer yaratan yazisi, okuru kaçinilmaz bir katilima sürüklüyor. Calvino bir zamanlar, hafif ve süratli kitaplara yönelik arzusundan bahsetmisti; Son Tekboynuz bu türden, neseli, coskulu, süratli, yogun bir kitap. 

'Düs Dünyalari' derlemesindeki diger metinlerin de kendilerine has çekicilikleri olmasina ragmen, neden insan Son Tekboynuz'a takilip kaliyor; ona sanki bir yasam kilavuzu gibi baglilik duyuyor? Kendi adima, seyrek görülür inceliginden, güçlendirici nesesinden dolayi diyecegim; baskalari adinaysa, bir tekboynuz olma heveslerinden dolayi demekte tereddüt etmeyecegim. Çünkü hepimiz, büyücü Schmenderick'in sIk sIk söyledigi gibi, bir peri masalindaki yerimizi bulmaya çalisiyoruz: Hepimizin bir çagriya, dalip kaybolmaya ihtiyaci var -Son Tekboynuz, bir geçit; sürükleyici ve inandirici karakterleri, etkileyici öyküsüyle, okumayi bitirdikten çok sonra bile, iyi niyetli bir ani gibi ara sira yeniden açilan bir geçit. 

[Romanda yer alan isimlere ve bilmecelere iliskin kisa ve anlamli bir açiklama: Tekboynuzun bir kadina dönüstügünde aldigi isim olan Amalthea, Yunan mitolojisinde Zeus'u bebekliginde emziren disi keçinin adiydi. Bir anlatima göre, Zeus onun boynuzlarindan birini (geriye bir "tek boynuz" birakarak) kirdi ve kirilan boynuzdan meyveler ve yiyecekler döküldü. Bolluk boynuzunun kaynagi budur. 

Boynuzun besin kaynagi olmasiyla, sihirli iyilestirici bir güç kaynagi olmasi fikirleri arasindaki iliski buradan gelir. * "Ruhk"un, Sinbad öykülerindeki "Rok" adli kusun adinin baska bir telaffuzu olma olasiligi var. * Büyücünün adi olan Schmendrick ise, hos bir Beagle sakasi olarak, ibrani argosunda "talihsiz bir beceriksiz" anlamina gelen "schlemiel" sözcügünden kaynaklaniyor olabilir. * Schemendrick'in Ruhk'a sordugu bilmece, "Kuzgun niçin yazi masasina benzer?", Çilgin sapkaci'nin Çilgin Çay Partisi'nde Alice'e sordugu (Alice Harikalar Diyari'nda) bilmecedir ve sapkaci'ya göre yanit? yoktur. Fakat Martin Gardner, bir kitabinda, olasi bir yanit olarak "Çünkü Edgar Allen Poe her ikisi üzerinde de yazmistir"i öneriyor.] 

Kitabin ilk öyküsü olan Kurtkadin Lila ise, Farrell adli bir gencin, bir parti sirasinda tanistigi Lila Braun'u evine yerlesmeye çagirmasiyla basliyor. Lila'dan çok etkilenmemistir, iliskileri kabullenme yetenegi vardir ve olagan kiskançlik ve aglamalarla karsilastiginda sakin kalacak kadar deneyimlidir, ama elbette bir kurtkadinla beraber olmamistir daha önce. Bunu da kabullenir. 

Gerisi, dolunaylar, Lila'nin hayvanat bahçesine geceyarisi ziyaretleri, sanki evlenmislermis gibi davranan annesi, gümüs mermili evsahibi, birbirine alisan iki kisi.. Beagle'in masal kahramanlarini çagdas kisilere dönüstürüp olaganlastirmaya yönelik büyük yetenegini alabildigine sergileyen bu öykü, insanin bir baskani oldugu gibi kabullenme gücünün ne denli sinanabilecegini örnekliyor bence. 

Leydi Ölüm
Kitabin en sakin öyküsü olan Buyrun, Leydi Ölüm sasirtici derecede gogolesk bir öykü. Ingiltere'nin en görkemli partilerini veren ve yeryüzünü bir partiye çagirmaya degen hemen bütün soylularini partilerine çagirmis olan Leydi Neville, yasliliginda artik bikmis ve son, en görkemli partisini vermek istemektedir. Bunun için Ölüm'ü çagirmaya karar verir. Bu küstah, burnu büyük, cesur kararin sonucu ne olacak; ölüm yanit verecek mi ve nasil biri olacak? Kendi payima, anglo-sakson edebiyatinda gotik tatlarinin yani sira, esprili olan, ürkütücü ama alabildigince olagan gelisen öykülerle karsilasmis degilim -Beagle'in bu öyküsü ise, ölümle insanin yüzlesmesi gibi klasik bir masal temasini, masal havasini bir bakima yeniden yaratarak, ingiliz soylularinin sIkIntili yasam alanlarina sokuyor ve renkli bir yoruma ulastiriyor. Burun ya da Palto'yla karsilastirmak abarti olacaktir belki, fakat Gogol'daki ince espri ile anglo-sakson bir donuk alayin ürpertici bir karisimi var ortada. 

Hos ve Özel Bir Yer, benzeri görülmemis ve belki görülmeyecek bir mezarlik öyküsü. Bay Rebeck, yeryüzünün hayhuyundan bikmistir ve açik gördügü bir mezara girip yativerir. Michael Morgan gömülür ve hemen, her gün basucuna gelip aglayan karisi tarafindan öldürüldügünü söyler mezarliktaki ölülere. Iyi ve yaslanmis bir genç kiz olan Laura Durand, ölülerin komsulugunun iyi oldugunu düsünmektedir. Bayan Klapper ise daha canlilar arasindadir ve ölen kocasini ziyaret için gidip gelirken Bay Rebeck'le tanisir. 

Bay Rebeck'i sehirde gezinen bir Kuzgun beslemekte ve ona oradan buradan haberler getirmektedir. Zamanla Michael ve Laura birbirlerini sever, Michael'in intihar ettigi anlasilir, Bay Rebeck ve Bayan Klapper mezarliktaki varliklari için birbirlerine kizginlik duyar ve.. Bir öyküde bu kadar tuhaflikla karsilasmanin yeterli oldugunu düsünenlere inat, dahasi Michael'in öldürülmedigi, intihar ettigi ve afarozlular mezarligina geçirilmesi gerektigi ögrenilir: Ama Laura ve o, ayrilmak istemezler ve bir sekilde birlesmeleri gerekmektedir. Hos ve Özel Bir Yer, bu benzersiz hayalgücüyle ölüm sonrasini ele alan öyküler arasinda en parlaklarindan biri olarak beliriyor. Ürpertici diyaloglar, yeryüzünün saçma olaylarina nazik darbeler, ölülere karsi vefa gösteren ve vefasizlik eden canlilar.. Beagle, usta bir düs kurucu oldugu kesinlestiriyor. 

Eger Beagle'in yazisina bütünüyle neyin nüfuz ettigini, satirlar arasinda nasil bir kan dolastigini söylemek gerekseydi, yanit ancak 'müzik' olabilirdi. Kelimeler, cümleler, öykü kuruluslari hep beraber büyük bir sarkinin kurulusuna katilan incelikli ezgiler sanki ve insan, hep güçlü ve yer yer neseli, yer yer dokunakli bir sarkinin söylenisine katiliyormus gibi hissediyor kendini. Bunda elbette Beagle'in uzun

yillar süren folk sarkiciliginin, sairliginin ve besteciliginin payi var; "Her kitabimda bir müzik vardir ve hep de olacaktir. En büyük hayalim Pulitzerler almak degil, ilk kayitlarini yapan Billy Holiday'in yaninda ritm gitar çalmakti" diyor kendisi; ben her sözcüge, her kisilige, dönüm noktasi üzerinde ince bir isçilikle çalismasinin, sakin ve derinlikli, yumusak, abartilara kaçmayan büyülü bir dil kurmasinin daha önemli oldugunu düsünüyorum. Son Tekboynuz için, "bir tür kisisel I Ching" diyor, ayni sey her yazdigi için yinelenebilir. 

Beagle'in yapiti, son birkaç yildir yayimlanan fantezi kitaplarinin arasinda farkli bir incelikle duracak gibi görünüyor. Özellike Son Tekboynuz'un çevrilmesiyle, kanimca Türkçe fantezi ve tarihsel edebiyat yazimi kendi örnekleriyle daha rahat karsilastirabilecegi bir yapitla bulusmus oluyor. Çünkü Türkçe'de masallarin, efsanelerin ve destanlarin çagdas biçimlerde yeniden yazimi ve islenmesinin tarihi oldukça yakin; neredeyse Eflatun Cem Güney'in, Aziz Nesin'in, Mustafa Niyazi Sepetçioglu'nun, Yasar Kemal'in denemelerinden çok uzak bir zamana uzanmiyor ve olasilikla, yabanci fantezi edebiyatinda oldugu gibi, bir dünya tasarimi ve onun haritasi üzerinde devinen bir öyküleme için vakit daha erken. Beagle'in masallarin ve halk sarkilarinin dünyasina yakin olan anlatimi için ise, benzer örneklerimiz hazir ve daha çiçeklenmeyi bekliyor. Bu vurgulama, bir yazarin yapitinin tanitimi için tuhaf olsa gerek, fakat çevrilen metnin benzerlerinin kaynak dilde de olmasini arzulayan biri olarak, bundan kaçinamazdim. 

Düs dünyalari
Son olarak, öykülerin sasirtici biçimde tarih üzerine akademik uzmanliga dayaniyormusçasina renkli görünen ayrintilari olmasina karsin, Beagle, "Ortaçag ve Rönesans tarihine yönelik oldukça yüksek amatör bir ilgim var -elime ne geçerse okurum ve çaprasik bir arastirmaciyim. Fakat sentez yapabilen bir zihnim var. ... Bir seyleri ödünç alip onun üzerinde gerektigi ölçüde oynamayi basarabiliyorum" diyor. Bunu alçakgönüllü bir deyis saymak gerekli, çünkü her ne kadar ortam tasviri asirlikli degilse de yazdiklarinda, küçük vurgular, uygun ayrintilar uzun bir arastirma sürecini hissettiriyor. 

Beagle, daha bu nisan ayinda (1999), Ingiliz Fantezi Dernegi'nin (British Fantasy Society) 50. yildönümü kutlamalarina katilmak üzere Ingiltere'ye yola çikarken, uzun zamandir heyecanla beklenen kitabinin büyük ölçüde içinde geçtigi bölge olan Dorset'e, yerel âdetler ve cografya üzerine arastirma yapmak üzere ugramak niyetindeydi. 

Eger buz üzerinde eriyen çilek reçeli tadinda, ilkbahar çiçegi, muz çürügü, bütün yil merak edilip ansizin beliren bir arkadas kivaminda, suda erimeyecek ve hafizada kaybolmayacak bir kitap pesindeyseniz; son tekboynuz ve yari uyaniksaniz, bir yolculukta, yorgun, ama gitmekten baska bir sey arzulamayan, sözcüklerin gövdeye dolanan dövmeler gibi birbirlerine ilmiklendigi birkaç kisa roman okumak niyetindeyseniz, Düs Dünyalari'na girmelisiniz. Diri ayakta, diri topraga basin. 

Peter S. Beagle'in Düs Dünyalari - Kurtkadin Lila , Son Tekboynuz, Buyrun, Leydi Ölüm, Hos ve Özel Bir Yer/ Peter S. Beagle / Çeviren: Hamide Koyukan / Kabalci Yayinevi / 551 s. 

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Ana Sayfa