Bir kara ütopya
Mehmet Hasgüler, özellikle Kavafis'ten, Seferis'ten alintilar yaparken, derinden derine ütopyalarimizi canlandirmak gibi bir amaç tasiyor olsa gerek; yoksa basligi 'Kibris'ta Enosis ve Taksim'in Iflasi' olan bir çalismanin içinde siir ne arasindi... Üstelik, Tarih Yeniden Yazilmalidir teziyle ortaya çikan bir çalismanin Siir'e yakin durmasindan daha dogal ne olabilir! Ve, Tarih'in yeniden yazilmasi, o güne dek sunulan 'Tarih'in yargilanacagi anlamina geliyorsa, böyle bir mahkemede, Siir'in taniklik yapmayacagini kim iddia edebilir?.. Bu bir ütopya ise, ütopya'yi gerçeklesmesi mümkün olmayan düs olarak degil, 'gelecege dair düs' olarak algiladigimi söylemekte yarar var. Nihayette gerçeklesmesi mümkün olmayan düsler kuramayanlar, gerçeklesmesi mümkün olan düsler de kuramazlar. Eger öyle degilse, bu yazi tamamen bir yanlis anlamanin ürünü olmanin ötesine geçemeyecek.
Disardakiler içerdekilerin kaderini tayin etmeye devam
ederken, içerden yükselen anlamli bir ses olarak elimizdeki
çalis
ma hem söyledikleri, hem de nasil söyledigi açisindan
bir ilk olma özelligini tasiyor. Seferis'in dizeleriyle baþlayan
giris bölümü, dinamik öfkesi, eveleyip gevelemeyen
açik sözlülügüyle farklililigini hemen söylüyor
zaten. Kibris sorunuyla ilgili bilgileri Resmi Tarih'le sinirli olanlar
için, kitap üzerine yazilacak bir yazida bu farklilik çikis
yolu olabilir! Oysa, Hasgüler'in yazdiklarini okurken, itiraflarin
insani cografyasiyla baristirabilecegi, umutsuzlugu dile getirmenin umuda
dönüsebilecegi düsünceleri benim pesimi birakmiyor.
Böylece, bu çalismaya nereden, nasil, niçin ve kim olarak
bakacagim da belirlenmis oluyor. Bu yüzden, 'Kibrisli Sair' kimliginden
kurtulmam olanaksiz oldugu kadar gereksizdir de! Tarih'in dokunulmazligini
savunanlar üzerinde kitabin nasil bir etki yaratacagi, yazimin vurgulamak
istedikleri açisindan önemli olmadigi için bunun üzerine
en azindan bu yazida bir sey söylemeyecegim. Ama ütopyalariniz
varsa, büyük bir boslugu dolduran bu çalismayi okurken
öfkeleneceginizi ve bu öfkenin size, uzun zamandir yitirdiginiz
bir duyguya yeniden kavusmus olmanin direncini katacagini rahatlikla söyleyebilirim...
Kibris'i 'Anavatanlarin' milli sorunu olarak degil de kendi olarak degerlendirmek, ortaya çikan vahim sonuçlara bakarsak, basili basina yürekli bir tavir olarak algilanmalidir. Kibris'a, hem içerden-disardan, hem Doðu'dan-Bati'dan-Ortadogu'dan bakan bu çalisma, gelinen noktada bizzat Kibrislilarin ne kadar payi varsa,onu da teslim eden tavriyla, Resmi Tarih'in hiç dokunmadigi ya da masumiyet kisvesi altinda sakladigi ihaneti, ugranan haksizligi göz ardi etmeden dile getiriyor. Nitekim, ''Kibrisli Türklerin bagimsizlik ya da ulusal kurtulus mücadelesi kavgasina kitlesel katilimlari söz konusu degildi. (...) Kibrisli Türklerin önceleri Kibrisli Müslümanlar, daha sonra Kibrisli Türkler olarak tarih sahnesinde yerlerini bagimsizlik istemeyen bir halk olarak aldiklari da bir gerçektir.'' (S. 22) derken, biraz sonra da su cümleleri kullaniyor: ''Kimilerine göre bir devrim olan Kibris Cumhuriyeti, aslinda etnik ve ayrimci anayasasindan dolayi gerici ve çatisma merkezli bir yapiya sahipti. (...) Kibrislilarin hem kendi yapmadiklari anayasayi degistirememeleri hem de sorumlusu olmadiklari bir sürü sorundan dolayi öldürülmeleri ya da feda edilmeleri düpedüz haksizlik degil miydi?'' (S. 23)
Öte yandan, 'bizi anlamadilar', 'bize yaptirtmadilar', 'bize sormadilar'la kendi beceriksizligini 'mazlum' rolüyle geçistirmeye çalisan sol da çiplak olarak karsimiza çikiyor. Bu anlamda, Kibris'ta ve Kibris'in degerlendirildigi sol çevrelerde kitaptaki bazi yorumlarin rahatsizlik yaratacagi ortada, ama ben rahatsiz etmek eylemine de rahatsizlik duygusuna da olumlu baktigimdan bu çalismanin sola ayna olacagini, öncelikle kendine dönük ve kendi içinde bir sorgulamayi baslatabilecegini düsünmek istiyorum.
Kuskusuz, Tarih Yeniden Yazilmalidir tezine 'AB, ABD ve Anavatanlar'in katkilari, güvenceleri de eklenseydi her sey çok daha 'güzel'(?) olurdu. Söz gelimi, kitap için AB parlamenterlerinden birinin de katilacagi bir tanitma toplantisi düzenlemek isteyenler çikabilir, ya da kitap ABD'nin Conflict Resolution toplantilarinda konu edilebilirdi ve yukarida tirnak içine aldigim 'güzellige' pek uygun olurdu bu 'aydinca' etkinlikler... M. Hasgüler bunlari elinin tersiyle iterken, birtakim riskleri de göze aliyor ve yalnizlik ile saf tutma arasindaki yerini seçiyor. Entelektüel kavraminin bugün ne anlama geldigi, kimi ifade ettigi üzerinde durmak kitabi okuyanlarin boynunun borcu gibi bir sey oluyor böylece. Bizi, çoklukla umudunu disarilara baglamis ve kendi ülke sorunlariyla ilgilenirken -ne yazik ki- 'hobi' düzeyini asamamis Kibrislilarin kendi tarihleri üzerine kafa yormalari gerektigi gerçegiyle bas basa birakirken umutsuzluga sevk ediyor, ama Hasgüler'in yorumlarindan yansiyan öfkedeki dinamizmin umut yaratan boyutunu da reddetmemeliyiz.
Söyle der gibi bir hali var; 'tarih yeniden yazilacaksa, uzaydan birileri gelip yazacak degil, bizim gibi insanlar yapacaktir bunu...' Sizi bilemem, ama bu beni Seferis'e gönderiyor. Alistirma defteri'ne, Adam baslikli siir metnine...''Küllerle karsilastik. Yeniden bulmak düsüyor bize hayatimizi, artik bir sey kalmadigina göre elimizde. Bunca kagitlara, bunca duygulara, bunca tartismalara ve ögretilere karsin, sanirim sadece bellegi biraz daha güçlü, bizim gibi biri olacak hayati yeniden bulan.''(1)
Kibris'ta Taksim'in ve Enosis'in iflas ettigi tezi, günü kurtarma pesindeki çogunlugu, çözümü günlük politikanin dayattigi yaniltici zemin üzerinde arayanlari sinirlari çizilmis bir model; yeni bir reçete beklentisi içine sokabilir. Kuskusuz, bu onlarin sorunu ve umudu Yazar'in söylediklerinde degil, böyle bir çalismayi ortaya koymakla gösterdigi cesarette aramayi akil etmezlerse hayal kirikligina ugrayacaklardir. Çünkü kitabin önerdigi 'çözüm' Kibrislilarin Özne olarak kendi tarihlerine bakmalariyla baslayan, uzun bir süreci isaret ediyor. Yalnizligi göze alan, hiçbir ranttan pay getirmeyen zorlu bir yolculuktur bu. Ama unutmamaliyiz ki, ''kisinin degistirme gücüne sahip olmadigi üzücü bir duruma taniklik etmesi hiç de monoton ve renksiz bir faaliyet degildir''.(2)
Yalanlar, ihanetler üzerine kurulmus, 'Disarinin çikarlarini gözeten Tarih'i (S. 19) desifre ederken sürüden ayrilan, var olan sisteme hosgörü göstermek yerine yalnizligi seçen, yasadigi zamana taniklik eden bir Kara Ütopya bu ve ondan umut derleyebilmek için önce var olan kosullari algilamak gerekir.
M. Hasgüler, cilalanmis zeminin dibini kazirken, yüzeydeki pisligi ve dipteki 'söylenmemis'i yorumluyor. Enosis iflas ettiyse, Taksim'in karsisina ne koyacagimiz yazarin 'Tarih Yeniden Yazilmalidir' tezinin içinde sakli.. Dr. Fikret Baskaya'nin önsözde söyledigi gibi 'bu çalisma Kibris'in Resmi Olmayan Tarihi'ne bir giris sayilmalidir'. Ben bir sey daha ekleyerek, entelektüel bir etkinlik demek istiyorum. Çünkü, tüm yorumlarinin ötesinde ve belki de üstünde, Kibris'in kendi sorununu asabilmesi için su anki sisteme yamanacak genç politikacilara degil, öncelikle entelektüellere ihtiyaci oldugunu hatirlatiyor. Entelektüel'in 'mutlu etmesi söz konusu degilse ve isin özü sIkInti verici, aykiri, hatta keyif kaçirici olmaksa' (3) -ki öyledir- bu çalismanin amacina ulastigini söyleyebiliriz. Ama yine de Kibris sorununu anlamak isteyen genç kusaklara kaynak olabilecek bu kitap, dileyelim de Kibris üzerine konusan Türk aydinlarina Kibris sorununa bir baska yerden bakma olanagini da yaratmis olsun.
(1) Seferis Profil-Haz. Cevat Çapan/Yapi Kredi Yay. S. 81
(2) Entelektüel-Edward Said-Çev. Tuncay Birkan/Ayrinti
Yay. S. 16
(3) Entelektüel-Edward Said-Çev. Tuncay Birkan/Ayrinti
Yay. S. 28
Kibris'ta Enosis ve Taksim'in Iflasi / Mehmet Hasgüler/Özgür
Üniversite Kitapligi-Öteki Yayinevi
Cumhuriyet Kitap, 12 Mayis 1999, Sayfa: 15