Sandigimiz
sandigimiz
Ahmet Inam
Ne var sandigimizda? Sandigimizda oldugunu sandigimiz
nelerimiz var? Sandigimizda sandigimiz nelerimiz var? Sandigimizin ne kadari
gerçek? Insanin iç dünyasinda sandigi var. Sandiklari. Içlerinde bilgileri var,
düsleri, beklentileri, anilari, aliskanliklari, düsünceleri, inançlari,
degerleri, tutkulari, acilari, sIkIntilari... Sandiklarimizin içine kondugu büyük
bir sandik, iç dünyamiz! Açiyoruz, içinden sandiklar çikiyor, sandiklarin içine
dagilmiz iç dünyamiz, iç alemimiz. Yasadiklarimiz, duyduklarimiz,
anladiklarimiz. Iç yüzümüz. Kilit kilit üstüne vurdugumuz sandiklarimiz.
Kapagini açmaktan ürktügümüz., apansiz açiliverdiginde ne yapacagimizi bilemedigimiz,
kimi zaman sahiplenmekten utandigimiz ya da gurur duydugumuz sandiklarimiz. Süsleyip
boyadigimiz. Açildiginda ya da açiliverdiginde utanmayalim diye derleyip, düzenledigimiz,
görünen yerlerine temiz çarsaflarimizi, kokulu iç çamasirlarimizi koydugumuz. Çoluk
çocuk açiverirse kepaze olmayalim diye içine "vitrin" dösettigimiz.
Sevgilimize, "bir bakar misin, ne renkli ne derin ne heyecanli sandigim
var" dedigimiz. Sandiklarimizi merak edip, görmek istedigimizde, izin
verilmeyince, görünüslerinden içini kestirmeye çalisiriz: Sandigimizla tanimak
istersek birbirimizi.
Zorluklari var: Önce kendimize açamiyoruz. Içinden ne
belalar çikabilir. Ne kötülükler, ne sIkIntilar! Pandora oluvermekten,
sandigimizda gördüklerimizin verecegi acilara katlanamamaktan ödümüz kopuyor.
Sandigim mahzenim çünkü. Canimi sIkanlari, unutmak istediklerimi, yüzlesip
hesaplasamadiklarimi tikmisim içine. Sandigim, sanmadiklarimla dolmus tasmis.
Tasiyamaz olmusum. Uyduruk sandiklar yaratmisim, sanal sandiklar, sandigimi üstlenmemisim.
Bir yerlere birakip kaçmak istemisim. Yadsimaya kalkmisim. Oysa sandik benim,
nereye gitsem benimle. Sandigimi soruyorlar, insanlarla iliskilerimde. "Nasilsin?"
diyorlar. Sandigimdan ürken, sandik korkagi biriysem, bu soruyu "sandigin
nasil?" olarak anlamak istemiyorum. Sandigim alttan alta aci veriyor bana,
köse bucak herkesten kaçiriyorum: Bildigini dogru dürüst bilmeyen, bilgisinin köklerine
inememis, bilgisiyle yasama bütünlügüne kavusamamis, kendine güveni olmayan,
kendisiyle yüzlesmek cesaretine bir türlü elde edememis bir ögretmensem, örnegin,
çözümsüz sorunlarim, kanayan yaralarimla, sandik yoksulu biriysem, ögrencilerimin
önüne çikaracagim sandigim yoksa, var da çikarmaya utaniyorsam... Sandigimdan
haber verebilmeliyim. Sandigimda denizler var, sandigimda gökyüzü. Bu sandik
benim. Iste kirli çamasirlarim. Temizleri de burada. Su lavanta çiçegi kokan
havlularim. Bu benim. Bu sandiktakiler benim düsüncelerim. Buyrun. Dünya!
Kainat! Buyrun, ister gülün, ister omuz silkin, dudak bükün, bu sandik benim. Içinde
binbir faaliyet olan bir sandik! Çirkin yerleri güzellestirilmeye çalisiliyor,
bozuk yerleri onariliyor: Sandik o! O insan! Ne yandik ne da sandik. Ne
karamsarligin, albenisi olan tembelligine ne de iyimserligin gafletine düsmemem
gerek. Sandik donanimi, aciyla, çabayla, emekle, umutla düzenlenecek.
Sandigimdaki fareleri, pireleri, akrepleri, yilanlari görmek için. Içimde bir
alem var: Aklim, akillarim sandigimla var. Sandigimda kültürel geçmisim,
genetik yapimdan gelen egilimlerim, içinde yasadigim çevrem, toplumum var.
Bir diger zorluk, sandigin kapaginin açilmasinda,
sandigimin paylasilmasindan geliyor. Sandigim "mahrem" alanim. Iç dünyam.
Kamuya, "disariya", ne kadarini, hangi taraflarini, nasil açabilirim?
Sandiklasma nasil olur? "Bu gecelik sandigini bana verir misin?"
"Gel, sandigim, emrine amade! Sevgili dostum sandigimin bütün gizli köselerini
aciyorum sana. Sandigim, tüm düsünce sandiklarina armagan olsun!"
Sandiklarimizin farkinda olmak. Ilk zorluk. Bu da, ancak
sandik ülesimi ile kazanilabilecek özelliklerle giderilebilir. Sandik ülesimi,
iç dünyalarimizin ülesimi demek. Iç dünyalarimiz ise içinde bulundugumuz kültür
ortaminin yapisi geregi, belli "görüntü"lerle, imajlarla ortaya çikiyor.
Kendimizi "sirin", "sevimli", "agirbasli",
"dürüst", "seker", "akilli", "erdemli"
insan görüntüleriyle ortaya koyuyoruz. Sandiklarimiza, kiliflar, örtüler,
maskeler konuyor. Kim degistirecek sandiklasma yollarini? Sandigimizdaki
hazinelerin, ayirdina varip da, dost sandiklarindaki derinliklere dogru yolculuga
çikma gücünü kim gösterecek?
Ne var sandiklarimizda? Içimizin kesfi ve icadi tüccarlara
birakilmistir, profesyonellere! Parasi olan uzmana gider, kitabini okur,
kursunu görür, kendini kesfeder. Tecimsel kollariyla teknoloji, denetleyici gücüyle
aklimiz, sandigimizin içini, disini, sandigimizla olan iliskimizi belirlemeye çalisiyor.
Sandik adabi diye bir sey var. Sandigimizi ortaya koymanin sandigimizla
insanlara yol göstermenin, sevmenin, paylasmanin, paylasamamanin, kültürümüzün
derinliklerinde duran sandiklarda yasanmis örnekleri var. Sandigimizda
teknoloji elbette olacak. Karacaoglan 'dan bir türkünün, Yunus 'tan bir
ilahinin, asevinde kaynayan güzelim bir çorbanin yaninda, siir divanlarinin,
minyatürlerin, içli bir ud nagmesinin yaninda.
Cumhuriyet Gazetesi, Bilim Teknik eki, 31 Mart 2001, Sayi: 732, Sayfa: 9
Öneri, katki ve elestiri
Cogito
Anasayfa