Kant: Yetkin devlet-Dünya yurttasligi

Kant'in 'Dünya Yurttasligi Amaciyla Genel bir Tarih Idesi' adli irdelemesi, toplam 9 ilkeyi içermektedir. Söz konusu 9 ilke, Aydinlanmanin 'devlet felsefesi'ne düsünsel bir katkisi olarak degerlendirilebilir.

Ilkelerde dile getirilen bazi görüsler, yazildiklari tarih de göz önünde tutuldugunda, 'ulus devlet' etrafinda yürütülen tartismaya I$Ik tutacak niteliktedir.

Onur Bilge Kula (*)

Söz konusu 9 ilke kapsaminda Kant tarafindan dile getirilen görüsleri, özlerini koruyarak ve yalinlastirarak Türkçeye aktarmaya ve yorumlamaya özen gösterdim.

9 ilke ve açilimlari konusunda Kant sunlari yazar:

ILKE 1: Yaratiklarin dogal yetileri zaman içinde tümüyle ve amaca yönelik olarak gelisir.

Bu saptama, bütünsellik (ya da bütüncülük), amaçlilik ve gelisimsellik (ya da gelisimcilik) gibi bilimsel bakimindan çözümleme araci olarak kullanilan kavramlari içermektedir. Bütün insanlar doga tarafindan gelistirilebilir yetilerle donatilmistir. Böylece özyetkinlesim doga tarafindan insana birakilmistir. Insan bu görevi basarmakla yükümlüdür.

ILKE 2: Insanin aklini kullanmasina iliskin dogal yetileri tek tek bireyde degil, türü içerisinde tümüyle gelisir. Akil, insanin bütün gücünü amaçli ve denetimli kullanma yetenegidir; aklin tasarimlarinin 'sInIrI' yoktur.

Burada, öncelikle birliktelik, topluluk, toplumsallik öne çikarilmakta; insanin bir basina aklini kullanmak bir yana, aklinin 'varligindan' bile habersiz olacagi dile getirilmektedir. Ilkenin ikinci bölümünde 'denetime' vurgu yapilmaktadir. Denetim iç ve dis denetim, ya da öz ve yabanci denetim diye ayrimlastirildiginda, özellikle öz denetim baglaminda 'istenç' kavramina gönderme yapildigi açiktir. Bu çerçevede istencin gelismislik düzeyi ile aklin tasarimlarinin sInIrlIligi ve sInIrsIzligi ya da sonsuz biçimde çesitlenmesi birbirine kosuttur.

ILKE 3: Doga, insani hayvansi varliginin mekanik düzenlenisinin ötesine giden her seyi özünden çikarabilecegi yetilerle donatmistir; insan öz yetkinligini ve mutlulugunu akliyla basarir.

Doga, insana akli dolayisiyla da akil üzerine kurulan istencin özgürlügü yetisini verdiginden kendisini gereksizlestirir.

Bu ilkenin ilk saptamasi gelismenin kaynagi ile ilgilidir; gelismenin kaynagi, belirleyici ögesi 'öz'dür. Özün yeterliligi ve yetkinliginin kaynagi ise akildir. Insan, hayvansi varligina denk düsen dogal durumundan akliyla kurtulur ve öz yetkinligini olusturur. Ilkenin ikinci saptamasina göre, akil ve istencin özgürlügü yetisi dogayi gereksizlestirir; ancak bunun gerçeklesebilmesi için, insanin gizil güç olarak sahip oldugu 'özgürlük yetisini' kullanma istencini göstermesi gerekir.

ILKE 4: Doganin öz yetilerini gelistirmek amaciyla kullandigi araç ile toplumun kullandigi araç karsitlik olusturur; çünkü, bu karsitlik sonunda toplumun kuralli düzeninin nedeni olur.

Karsitlik, insanin topluma karisma egilimi ile onu toplumdan ayirma konusundaki dirençten kaynaklanir. Insan, insanligini gerçeklestirmek için, toplumsallasmaya egilimlidir. Bunun yani sira, insan herseyi öz istegine, istencine göre düzenlemek ister ve bu nedenle özünü yalnizlastirmaya yönelimlidir. Insanin bireylesme çabasi dogal olarak yalnizlasma biçimde ortaya çikar. Buna karsin insanin var olan kültür birikimini edinmesi, onu toplumun bir ögesine dönüstürür.

Yukaridaki 'ilke'ye göre, doga-toplum, dogallik-toplumsallik çatisir; karsitliktan ise kurallilik dogar. Söz konusu yalnizlasma ve toplumsallasma karsitligindan direnis dogar; bu direnis Kant'in deyisiyle, insanin tembelligi asmasini saglayan bütün gücünü ortaya çikarir. Böylece insan özünü, toplumu ve kültürü sürekli yetkinlestirir, aydinlanmayi süreklilestirir. Bu durum, insana özgü oldugundan, evrenseldir.

ILKE 5: Doganin insan türünü çözmeye zorladigi en büyük sorun, genel olarak hukuku isleten yurttaslar toplumuna ulasmadir.

Insanlar, birinin özgürlügünün öbürüyle birlikte var oldugu özgür bir toplumda yetilerini gerceklestirebilir. Dissal yasalar altinda en üst düzeyde karsi konulmaz erk ile baglantili bir özgürlügün bulundugu bir toplum, doganin insan türüne verdigi en üst ödevdir. Burada sözü edilen özgürlük, hukuksal açidan yetkin bir yurttaslik durumu, ya da anayasasidir.

Kant burada açik bir biçimde hukuk, hak ve özgürlükleri belirlenmis ve güvencelenmis yurttaslar toplumunun önkosulu olarak tanimlamakta; çogulculugu öngörmekte; özgürlükleri belirlenmis yurttaslar toplulugu, söz konusu çogulculugun ortamini olusturmaktadir. 'En üst erk', ki bu güncel anlatimla hukuk devletidir, özgürlügü ise, insansal yetilerin gelismesi için gerekli bir çerçeve, olarak degerlendirilmektedir.

Hukuksal açidan yurttaslik durumu ya da anayasasi sürekli üzerinde çalisilarak, yetkinlestirilmelidir. Bu yetkinlesme çalismasi bitimsizdir.

Kant 5. Ilke'nin devaminda 'insanligi süsleyen bütün kültür ve sanatlari, insanin özgür istenciyle toplum-disiligini toplumsallikla uyumlulastirma çabasinin ürünü' olarak degerlendirir.

ILKE 6: Bu sorun, (yani toplum dI$Ilikla toplum içiligi uyumlulastirma; O. B. Kula) hem en zorudur, hem de insanlik türünce en geç çözülenidir; çünkü, insan genel olarak türdeslerinin özgürlügünü gözetmeyerek, özünü ayirmaya ugrasir. Bu yüzden tek tek insanlarin istencini kirarak, genel-geçer bir istence baglayacak bir egemen, ya da egemen bir erk olmalidir. Bunun yani sira, bir egemene gerek duyan insan, hayvanlik durumundan henüz kurtulmamistir.

Özgürce belirlenen genel yasalar çerçevesinde söz konusu egemen erk gerçeklesmedigi sürece, özgürlügün kötüye kullanilma olasiligi ortadan kalkmaz.

Egemenlik insanlarca yürütüldugü sürece, herkesin özgürlügünün en iyi biçimde gerçeklesmesi ödevi tümüyle çözülemez; ancak, ödevin çözümüne yaklasilabilir.

Bu ilke söyle de yorumlanabilir: Insan bireyligini asiri öne çikarinca bencillesir; baskalarinin özgürlügünü umarsamaz ya da zorlastirir. Bununla birlikte bireylesme de kaçinilmaz bir süreçtir ve hiçbir insandan birey olmaktan vazgeçmesi istenemez. Bu durumda yapilmasi gereken, herkesin özgürlügünü güvenceleyebilecek bir egemen erk yaratmaktadir. Insan, ancak bu nitelikte bir erke özgür istenciyle baglanabilir. Ayrica, bir egemene ya da egemen bir erke, özgür istençle olsa bile, baglanmak, henüz tümüyle insanlasamamak demektir. Kant anlaminda Aydinlanma, insanin kendi yol açtigi erginsizlikten kurtulmasi demektir. Bu nedenle yetkin devlet, egemen erk ile özgür yurttas iliskisini düzenlemek ve bu iliskiden dogan gerilimleri gidermek durumundadir.

Kant'in bu irdelemeyi 1700'lu yillarin sonunda, Fransiz Devrimi'nin gerçeklestigi bir dönemde yazdigi göz önünde tutuldugunda, bu düsüncelerin, kavrami Kant hiç kullanmasa bile, 'ulus devlet' kavramina denk düstügü savlanabilir ve 'ulus devlet' yapisinin olusmasina olasi katkilari anlasilabilir. Bu ilke çok ciddi bir uyari içermektedir: O da egemen erkin mutlaka ve sürekli denetimidir; çünkü, Kant'in bir baska yapitinda söyledigi gibi, 'erk, çürütür!'. Erkin yolaçtigi olasi çürümeyi önlemenin yolu, sürekli ve etkin denetimdir.

ILKE 7: Yetkin bir yurttaslik durumu ya da yasasinin olusturulmasi sorunu, yasal devlet iliskisi sorununa bag(im)lidir ve bu sonuncusu olmaksizin çözümlenemez.

Baska devletlere karsi özgürlük içerisinde olan bir devlet olmaksizin, bireylerin özgürlük iliskisini düzenleyen bir kamu düzeni kurmak olanaksizdir.

Ilkel insan(lar), topluluk(lar), kiyici özgürlüklerini birakip, yasal bir çerçevede güvenligi ve sükuneti aramazlar. Bu nedenle bütün savaslar, devletler arasinda yeni iliskiler yaratma denemesidir; yikim ya da en azindan parçalanma yoluyla yeni yapilar olusturma denemesidir. Ne var ki, bu yeni yapilar ne tek baslarina ne de yan yana varliklarini sürdüremezler. Bu niteliklerinden dolayi söz konusu yapilar, içeride yurttaslar yasasi, disarida devletler arasi anlasmalarla görece anlamda yurttasa uygun kamu duzeni kurana ve isletene degin surekli yeni ve benzeri devrimler geçirmek zorunda kalirlar.

Kant, 7. Ilke'nin devaminda Avrupalilari kastederek sunlari yazar: Bizler sanat ve bilimler sayesinde büyük ölçüde külturlendik, uygarlastik...Kendimizi ahlaklilasmis sayabilmek için, yapmamiz gereken daha çok sey var. Zira, ahlak(sallik) idesi kültürü de içerir;buna karsilik, bu idenin kullanimi, uygarlasmayi olusturur.

Devletler, bütün güçlerini kibirli ve kaba güce dayali genisleme eregi dogrultusunda kullandiklari ve yurttaslarinin düsünsel öz egitim çabalarini araliksiz olarak engelledikleri ve onlardan bu konuda her türlü destegi esirgedikleri sürece, söz konusu uygarlasma gerçeklesemez. Bu baglamda uygarlasma, içsel bir ahlaklilasma ugrasinin bir sonucu olarak görülür.

Bu 'Ilke'yi içeriginin kapsamliligi nedeniyle öbürlerine göre daha ayrintili aktardim. Kant'in burada vurguladigi görüsler, güncel söylem ve kavramlarla baglantilandirilabilir niteliktedir ve $u çikarimlara olanak vermektedir: Yetkin yurttaslik durumuna ancak hukukun üstünlügüne dayali bir devlet düzeniyle ulasilabilir. 'Baska devletlere karsi özgürlük içerisinde bir devlet' ise, açik bir biçimde sInIrlarI belli, iç islerinde bagimsiz bir devlet, güncel deyimle 'ulus devlet'tir.

Nitekim, henüz uygarlasmamis topluluklarin kurdugu tek tek devletler, kendi içlerinde özgürlüklere, kendi disinda öbür devletlerle yaptiklari anlasmalara 'ahlaksal' bir tutumla saygili davranmadiklarindan, yeni iliskiler yaratmak amaciyla 'savas' çikarmaya yönelirler. Buna karsin 'yetkin devletlerin' görevi, savas hazirliklari için para ayirmak yerine, yurttaslarinin ahlaklilasma ve her bakimindan yetkinlesme ugraslarini desteklemek olmalidir.

Kant, çogu kez ve yerde birbirinin yerine kullanilan ya da birbiriyle karistirilan kültür ve uygarlik kavramlarini ayirir: sanat ve bilimi bu iki kavramin gelistirici kaynaklari olarak görür. Kültürü, uygarligi da içeren bir üst kavram; uygarligi ise, bilimin, sanatin edimsellestirilmesi, ahlak idesinin kullanimi olarak algilar. Bu yaklasim güncel kültür bilimsel tartismada hala geçerliligini korumaktadir.

ILKE 8: Insan türünün tarihi, genel olarak içsel ve bu amaca, içsellige yönelik olarak dissal bakimdan yetkin bir devlet düzeni ya da anayasasi gerçeklestirme plani olarak degerlendirilebilir. Insanlik ancak bu söz konusu yetkin devlet düzeni içerisinde bütün yetilerini gelistirebilir.

Yetkin devlet düzeni, uygarlik, hukuk ve özgürlügün islerlik kazanabilecegi ortamdir.

Kendi içerisinde kültürel gelismeyi ihmal eden hiçbir devlet, baska devletlere karsi güç ve etkisini koruyamaz. Yurttaslarin özgürlügüne dokunuldugu zaman, bütün zanaat alanlari, ticaret ve disa karsi devletin gücü zarar görür. Özgürlük istemini sürdüren yurttasin kendi bildigince seçtigi ve baskasinin özgürlügü ile birlikte var olabilen bir tarz ile esenligini aramasi önlenirse, bu isleyisin canliligi ve bununla birlikte 'bütünün güçleri' engellenir.

Bu nedenle yapip etmelerdeki kisisel sInIrlamalarin giderek ortadan kalkmasina kosut olarak, 'genel din özgürlügü terkedilir'; böylece 'büyük bir varlik olarak Aydinlanma' dogar. Bu Aydinlanma ve onunla birlikte aydinlanmis insanin yetkin diye kavradigi 'iyi'den kaçinilmaz olarak çikarimladigi belli bir gönül payi(katilimi) zamanla tahtlara degin yükselmek ve yönetme ilkelerini etkilemek zorundadir.

Dünyayi yönetenler, dünyaca 'iyi' diye kabul edilen seyin kamu egitim kurumlarinda ögretilmesi için gerekli parayi ayirmazlar; çünkü, bu paralari gelecekteki savaslar için kullanmayi düsünürler. Buna karsin, yine kendi yararlarini düsünerek, halklarinin bu alandaki zayif ve yavas çabalarini da engelleyemezler.

Yetkin bir devlet yapisi henüz çok ham bir tasarim olsa da , parçalarin tümünde bütünün korunmasi duygusu gelismektedir. Buradan da $u umut dogmaktadir: Bazi devrimlerden sonra bir gün genel bir dünya yurttasligi durumu olusacaktir ve bu genel dünya yurttasligi durumu, insan türünün bütün yetilerini gelistirecektir.

8. Ilke'de hem tek tek devletler ile, hem de dünyadaki devletlerin tümüyle ilgili savlar yer almaktadir. Tek bir devlete iliskin savlarin belki de en belirgini ' Kendi içinde kültürel gelismeyi ihmal eden hiçbir devlet, baska devletlere karsi gücünü ve etkisini koruyamaz ' tümcesidir. Insan türünün bütün yetilerini gelistirebilmek ve dünya yurttasligi durumuna ulasabilmek için tek tek devletlerin ilkin kendi içlerinde bu amaca uygun ortami yaratmalari gereklidir. Tek tek devletler 'dünya yurttasligi' bilincinin gelismesine katki yapabilmek, baska devletlere karsi güçlerini ve etkilerini koruyabilmek için 'kültürü' gelistirmekle yükümlüdür; çünkü, kültür, bilimin ve sanatin bir türevi, uygarlasma ve ahlaklilasma çabalarinin bir sonucudur.

Türkiye'ye uyarlanirsa

Tek tek devletlerin özgürlük ve hukuk temelinde yetkinlesmesi ve dünya yurttasligi eregine katki yapmasina iliskin savlar Türkiye'ye de uyarlanabilir. Atatürk devrimleriyle ortaya konulan 'çagdas uygarlik düzeyine ulasma' eregi bu baglamda degerlendirildiginde, daha da anlamlilasmaktadir. 'Dünya yurttasligi' eregini hiçbir devlet tek basina gerçeklestiremez. Bu nedenle devletler bu amaca yönelik birliktelikler kurmak ya da kurulmus birlikteliklere girmek durumundadir.

Türkiye'nin Avrupa Birligi'ne üyelik istemi de bu baglamda degerlendirildiginde, son dönemde konuya iliskin tartisma belki de felsefi bir boyut kazanabilir. Kant, öz deyimiyle, yetkin devlete hukuk ve özgürlük temelinde bir dünya yurttasligi durumu olusturma ödevi yüklemektedir. Bununla birlikte tek bir yetkin devlet, yurttaslarina kültürel gelisim için gereksindikleri hukuku ve özgürlükleri tümüyle saglasa bile, sadece kendisiyle, özüyle yetindigi sürece sInIrlari içerisinde yasayan insanlar türlerine özgü yetilerini tümüyle gelistiremezler. Bu yüzden ilkin tek tek devletler her bakimdan yetkinlesmeli, sonra da yetkinlesme sürecini ilerletebilmek için birliktelikler kurmali, yani disa açilmalidir. Bir yetkin devletin disa açilmasi ve olanak oldugunca çok sayida uluslararasi birlikteliklere, kuruluslara katilmasi gerekli, yararli hatta kaçinilmazdir. Bunun yani sira, özgürlük, hukuk ve toplumsal refah belli sInIrlar içerisinde ve belli yurttas toplulugu için gerçeklestirildiginden ya da bundan sonra da gerçeklestirileceginden, 'yetkin bir devlet' varligini her zaman sürdürecektir.

ILKE 9 : Insan türünün yetkin yurttaslar birligini amaçlayan genel insanlik tarihini doganin planina göre irdelemeye yönelik felsefi bir deneme olanakli ve gelistiricidir.

Bu çerçeveden dünyaya bakildiginda, devlet düzeninin iyilesme sürecinin düzenli yürüdügü görülür.

Iyilesme, içerisinde kötülesme olasiligini tasisa da, aydinlanmaci bir özü tümden etkisizlestirmek olanaksizdir. Bu aydinlanmaci öz, her devrim ile birlikte biraz daha gelismekte; bir sonraki devrim, iyilesmenin bir üst basamagini olusturmaktadir.

9. Ilke bir anlamda Ernst Bloch 'un 'Umut Ilkesi'nde somutlastirmaya çalistigi gelismenin, tarihsel ilerlemenin her türlü engele karsin 'görece sürekliligi'ni anlatmaktadir. Insan, kendi yarattigi her türlü bagimlilik ve erginsizlikten, yine kendi varliginin bir parçasi olan akil ile, aklin amaçli ve denetimli kullanimiyla kurtulacak ve böylece hukuk, özgürlük, ahlak ve insancillik gibi insan türünün evrensel degerleri temelinde Aydinlanma ve dünya yurttasligi eregine yaklasacaktir. Bu ilerleme, tarihsel ve süreklidir; yavaslatilabilir; ama, hiçbir zaman tümüyle durdurulamaz.

(*) Prof. Dr. Mersin Universitesi Fen-Edeb. Fak. Alman Dili ve Edebiyati Bölümü

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik eki, 20 Ocak 2001, Sayi: 722, Sayfa: 4-5

Öneri, katki ve elestiri

Cogito

Anasayfa