"Coming Out"? Ne Için?

"Kendini bilme" ve "ben"in yapimi

Ahmet Ortaçdag

Endeksli oldugumuz batidan bildiriyorum, artik 'dunya'da sert marjinli uc modasi bitmis. Bireyin temellerini uzerine oturttugu modernizm coktugunden, simdi de yaralarimizi postmodernizmle sarmaya calisacagiz. Yani sadece dayatilan kurallarla uzlasmamayi bireyin yapitasi sayan bir cibanbasi olmaktan vazgecip, kimliklerimizde sahip cikmamiz gereken ne varsa bulup bulusturarak cogulcu bir toplum olusturacagiz. 'Oznelliklerarasi' bir toplum.

Bunu yaparken mucadele edilecek kurallarin da, bu kurallarla mucadele yollarinin da iktidar tarafindan sadece o an'ki bakis acisini ve normlarini yansitarak tanimlandigini unutmamak gerekiyor. O anki bakis acisinin tanimlamalarinda kaybolmamak icin once biraz eski Yunan donemine geri donmek; sonra da mucadele yollarinin tanimlanmisligini kirabilmek icin M. Foucault'nun "Ben'in Yapimi" adli calismasindan alintilar yaparak 'coming out'un (kendini acma) hiristiyanlik dininde toplumun mevcut duzenini surdurebilmek icin ne sekilde yapilandigini gostermek istiyorum.

Seks yazini ile ilgili kayitlar Isa'nin dogumundan bes yuz yil oncesine kadar gidiyor. Bu donem Yunan medeniyetinin altin cagina rastlar. Fiziki cekimin oncelikli objesi genc erkektir, pederasty sozcugunu olusturan paidos ve erastes genc erkegin sevilmesi anlamini vermektedir. Aristophanes, Socrates, Ovid, Sophocles, Zenophon gibi Yunanli yazarlar dusuncelerini yaziya dokerken erkek formunu esas almaktan kacinmamislardi. Plato, "Charmides" adli eserinin bir sahnesinde sunu anlatir: Guzel bir delikanli pesindeki hayran kitlesiyle bir kamu binasina girer. Butun erkekler donup ona bakarlar. Herkesin icindeki merak, kimin onun yanina oturma onceligini elde edecegidir. Bir gulucuk veya bir sozcuk almak icin yarisirlar.

Yunanli erkekler evleniyor ve bir sekilde aile kuruyorlardi. Ama guzellik ve cinsel cekimi genc erkek formunda ariyorlardi. Horace ve Virgil'in ikisinin de escinsel oldugu biliniyordu. Alcibiades escinsel iliskiler kurmaktan gurur duyuyordu. Daha sonralari, asil Romali Julius Cesar'in kendini Bithynia krali Octavius'un oksama ve opuslerine biraktigi anlatilmistir; gercekten de Cesar ile Octavius'un dile dusen ask iliskisi yuzunden Cesar'in adi Roma senatosunun zeminine "Bithynia Kralicesi" olarak yazilmistir. Cesar Roma'sinda da, sekste, Sokrates Yunan doneminin tutumunu goruyoruz. Erkek, genc delikanlilardan hoslanir. Kleopatra'ya karsi olan askiyla olumsuzlesen Mark Antony de aslinda bir biseksueldir. Genclik yillarinda tuttugu kayitlarda Romali asizadelerin gozdesi oldugundan bahsetmistir. Ancak Hiristiyanligin gundeme gelmesiyle seks ve cinsellik zor donemine girmistir.

Cinsellikle ilgili kurallar, odevler, yasaklar ve kisitlamalar ile baska turden kisitlamalara bakildiginda iki grup arasinda onemli bir ayrim var. Cinsellikle ilgili kisitlamalar, obur kisitlamalarin tersine, kisinin kendisinden sozederken hep dogruyu soyleme yukumlulugu getiriyor. Boylece kisinin cinsel istegini cozumlemek, baska butun gunah turlerini cozumlemekten, hep daha onde gelen bir odev olmus. Cinsellik, karmasik bir bicimde, bir yandan sozel yasaklarla yaptigini gizlemeye, ote yandan dogruyu soyleme yukumlulugu ile kim oldugunu aciklamaya baglanmis. Peki oznenin yasaklanan konusundaki gizini aciga vurmasi nasil saglanmis? Max Weber su soruyu sormustu: Kisi usa uygun davranmak, eylemini dogru ilkelere gore duzenlemek isterse kendisinin hangi bolumunden gonul goturmeli? Usun cilece bedeli nedir? Yani, nasil olmus da belli bir takim kisitlamalar kisinin kendisiyle ilgili birtakim bilgileri gozden cikarmasini gerektirmis? Herhangi bir nesneden gonul goturmeyi istemek icin kisi kendisine iliskin ne bilmeli?

Kendini bilme ve "ben'in yapimi" konusunda Foucault, birbirini takip eden I.S. ilk iki yuzyil Yunan Roma felsefesini (Stoacilik) ve I.S. besinci yuzyila kadarki Isa ogretisini referans olarak gosteriyor. Stoacilik ozun degeri ve oznellesme uzerinde yogunlasirken Isa'ci gelenek akilcilik dogrultusunda nesnellesmeyi de beraberinde getiriyor.

Oznelci yaklasim, gercegi kuran, gercegi kendi icinde yaratan, icat eden bir yaklasimdir. Diger gorus, akli yalniz bireyin zihninde degil, nesnel dunyayi da; yani toplumsal kurumlari, insanlar ve siniflar arasi iliskileri, doganin goruslerini de icine alan bir butunlukte gorur. Bireysel dusunce ve davranislarin olcutu de, sadece dusunen insanin amaclari degil, bu butunun nesnel yapisidir.

Eski Yunan felsefesinde ise akil, hem oznel bir yeti, insana ait bir sey olarak, hem de sadece insanla aciklanmayan, insan hayati ile belirlenmeyen, onun da otesinde, onu dogrulayan ve anlamlandiran, onun yerini belirleyen bir kuvvet olarak tanimlaniyordu.

Stoa geleneginde kisinin kendini bilmesi ve gelistirebilmesi icin uc yontem kullanilirdi. Bunlardan birincisi kisinin arkadaslarina mektup yazip icini dokmesi, ikincisi kendini sorgulayarak ne yaptigini, ne yapmasi gerektigini gozden gecirip karsilastirmasi, ucuncusu ise gizli ben'in ele verilmesi degil de animsanmasi olan askesis'dir.

Stoacilikta onemli olan kisinin kendini aciga vurmasi, gizi ele verme yollari degil; "ne yapmam gerekiyordu, ne yaptim" hesaplasmasidir. Stoaciligin gudumundeki felsefe geleneginde 'askesis' el etek cekme anlamina gelmez, ben uzerine ilerletici bir kistas, ya da gercekten gonul gocurmekle degil, dogrunun elde edilip ozumsenmesiyle kazanilan bir ben'i cekip cevirme ustaligi tasir. Son eregi, bir baska gerceklige hazirlanmak degil, bu dunyanin gercekligine isleyebilmektir. Boylece kisi dogruyu ele gecirme, ozumseme, kalici bir eylem ilkesine donusturme yolunda adim atmis olur. Bir oznellesme sureci sozkonusudur.

Isacilikta ise cilecilik hep kendinden gerceklikten el cekme anlamina gelir, cunku cogu kez sizin ben'iniz baska bir gerceklik duzeyine gecebilmek icin gonul gocurmeniz gereken gercekligin bir parcasidir. Iste bu ben'den gonul gecirme edimi Isaci cileciligin ayirdedici ozelligidir.

Putataparlik kulturunden Isaci kulture gecis, nesnellesme surecini beraberinde getiriyor. Isacilik ben'in donusturulmesi icin bir dizi davranis kosulu ve kurali yuklemistir. Inanctan baska, bir dogruluk yukumu gerektirir. Ayni zamanda bir icdokme dinidir. Kisinin sorumlulugu, kim oldugunu bilmek, icinde ne olup bittigini bilmeye calismak, yanlislari kabul etmek, ayartilari gormek, istekleri dindirmekle birlikte, bunlari ayni zamanda topluluktaki baska kisilere acarak kendisine kamu onunde ya da kendi kendine taniklik etmektir. Ben'in acilmasinda bedel odeme ile gunahlarin dokulmesi oldukca yeni buluslardir. Gunahkar kisi, bedel odemek ister. Tovbe etmek eylemi, kendi kendini cezalandirmanin, kendini acmanin toplamidir. Kisinin kendini cezalandirma edimleri kendini acma edimlerinden ayirdedilemez. Kendini cezalandirmakla gonullu olarak kendini dile getirmek birbirine baglidir. Bedel sozde degil, sergilenistedir. Aciyi kanitlamak, utanci gostermek, alcalisi gorunur kilmak, ezginligi sergilemek -- bunlar cezalandirmanin baslica ozellikleridir. Tovbe, kisinin kendini acma yukumlulugunu ustlenerek durmaksizin oynadigi bir yasama bicimidir. Stoacilarda ozel olan, Isacilarda kamuya aciktir. Bu kamuya acma bir tur gunah silme, kutsama toreniyle edinilmis ariliga yeniden kavusma yoluydu. Gunahkar kisiyi oldugu gibi gostermekteydi.

Iste kendini acma yolunun kokunde yatan celiski budur; gunahi siler ama gunahkar kisiyi aciga cikarir. Tovbe ediminin agirlikli bolumu, gunah gercegini soylemek degil, gunahkarin gercek gunahkar varligini gostermekti. Gunahkar kisinin gunahlarini aciklamasinin degil, kendisini gunahkar olarak sunmasinin yoluydu.

Peki, aciga vurmak gunahlari niye silsin? Isaci yazarlar gunahlari silme celiskisiyle kendini acma arasindaki iliskiyi aciklamak icin uc ornege bas vurdular. Ilki sagaltim ornegidir. Sagaltim icin kisinin yaralarini acmasi gerekir. Baska bir ornek yargilamadir. Kisi kendini yargilayanin suclarini dokerek yatistirir. Gunahkar kisi seytanin avukatligini yapar, tipki son yargi gununde seytanin yapacagi gibi. Ucuncu ve en onemli ornek olum, iskence ya da sehitlik ornegiydi. Bedel odeme kuramlari ve gerekleri, inanci sallantiya sokmak ya da inanctan vazgecmektense olmeyi yegleyen kisi cercevesinde islenmistir. Bedel odeme, kendinden, gecmisinden, dunyadan kopma tutkusudur. Yasamdan, kendinden gecebilecegini, olumu gogusleyebilecegini, kabullenebilecegini gosterme yoludur. Gunahlari dokme bir kimlik olusturma eregi gutmez, ben'in yadsinmasini, ben'den uzaklasmayi belirtmeye yarar. Kendini acma kendini yikma da demektir.

Stoa gelenegiyle Isaci gelenek arasindaki ayrim, Stoaci gelenekte kendini sinamanin, yargilamanin, denetlemenin, kisiye iliskin dogruyu bellege yuklemekle, baska deyisle, kurallari bellemekle kendini bilmenin yolunu acmasidir. Isaci gelenekte ise gunahkar kisi kendisine iliskin dogruyu ya keskin bir kopus, bir cozulusle yuklenir (bu kendini acma yolunun sozel olmadigini vurgulamak gerekir, simgesel ve seyirliktir), ya da dusuncelerini surekli dile dokerek, ustaya boyun egerek isteklerinden ve kendinden gectigini, gonul goturdugunu kanitlar. Onsekizinci yuzyildan gunumuze dek soze dokme yordamlari insanbilimleri denen bilimler eliyle baska bir baglamda geri getirilmistir, ben'den gonul goturmeden ama olumlu bicimde yeni bir ben kurmak amaciyla kullanmak uzere. Bu yordamlari ben'den gonul goturmeksizin kullanmak kesin bir kopusu belirtir.

Buraya kadar, ben'i sadece kendine sorumlu kilan oznel tutumlu, bireyi toplumun bir nesnesine donusturen nesnel tutumun karsilastirmasini gorduk.

Modernite sonrasi realizm, oz, toz, ozgurluk, ruh gibi kavramlarin bir gercekligi oldugunu soylerken, buna karsilik nominalizm bu gerceklerin olmadigini, bunlarin ancak bireysel olanlari birarada tutmaya yaradigini ileri surdu. Nesnel ve oznel arasindaki bu kopus ve hakikatin oznele ait kilinmasi ve ozne tarafindan gasp edilmesi 19. yuzyilda, modern, pozitif, deneysel bilimlerde de belli bir noktaya ulasti, ve bugun artik bilimin gercekligi kurma iddiasi tartisiliyor, cunku ozne, yani Anglo-sakson, beyaz, hiristiyan, erkek, anlam koymanin alaninda islevini surduruyor. Nesne ise anlamsizligin alani. Bilgi uretimi sureci bir tanimlayan - tanimlanan iliskisine, atni zamanda bir iktidar iliskisi, guc iliskisine donustugunden pozitivizmin temelleri olarak gosterilen, nesnellik, kesinlik, deger yargilarindan uzaklik, tarafsizlik gibi normlar yetersiz kaliyor ve beyaz, hiristiyan, erkek grubu disinda kalan buyuk kesim bilginin uretim surecinden dislanarak, dunyayi tanimlama, ad koyma olanagindan, kendi deneyimleri gorunmez kilindigindan yoksun birakiliyor. Postmodernist dusunce de bu noktada, "hem toplumlar hem de bireyler surekli bir degisim icindedir ve belli bir anda toplumun ya da bireylerin tanimlanmasi yalnizca tanimlayanin o anki bakis acisini ve normlari yansitir" dusuncesine siginiyor. O zaman geriye 'oznel'e dayanmadan temele 'oznelliklerarasi'ni alabilecek bir bilgi kurmak kaliyor. Hepimize kalan ise, bu bilgiyi olusturmak icin kendi oznelligimizden gonul goturmeden, kendimizi, yaptiklarimiz icin seyirlik bedeller odemeye maruz birakmadan, toplumda kapladigimiz alanin icini doldurabilmek.


Express, 9 Mart 1996, Sayi: 112

Oneri, katki ve elestiri

Cogito