Bilimler Karsisinda Felsefe

Nusret Hizir

Kendi iç huzursuzlugunu ugrasilarina konu edinen bir kisinin, yani bir felsefecinin, bilimler konusunda okurlara iletmek istediklerinin anlami ne olabilir diye düsünebilirsiniz. Hosgörünüze siginarak bu soruyu elimden geldigi ölçüde yanitlamak istiyorum.

Felsefeci, iç huzursuzlugunu kendine konu edinen kisidir demekle, felsefenin ve felsefecinin tam olmayan, tam olmadigi olcude de ilk bakista tuhaf gorunen bir tanimini vermis oldum. Bundan ne anladigimi aciklayabilmek icin, felsefe ve bilim uzerine belirli dusunceleri burada tartismam gerekecek.

Bu yazdiklarimi okuyan çok çesitli mesleklerden, ugrasilardan kisilerle - simdi cok moda olan bir sözcügü kullanarak söyleyeyim - diyalog kurmak zor olacak gibi görünüyorsa da, tersine, çok kolay olacak. Çünkü felsefecinin basarmak istedigi de, basarmasi gereken de bu. O halde, soz konusu ettigim, iç huzursuzluktan ne anladigimi açiklayayim. Ilkin, bilimlerin herkesçe onaylanabilecek bir tanimini verelim: Bilim, birbirlerine herhangi bir yöntemle bagli, dogruluklari öne sürülen birtakim onermelerin (yani bilgi veren tümcelerin) olusturdugu dizgeli bir bütündür. Bu tanim benimsenince, her bir bilimin birer dil oldugu hemen anlasilir. Ama nasil bir dil? Soruyu yanitlamaya çalismak için, örnegin Fizik'i pilot-bilim olarak seçelim.

Fizik dili, daha dogrusu, dil olarak Fizik, Turkce, Almanca, Fransizca, Ingilizce... gibi günlük bir dildir. Buna: 1) Fizige özgü; ivme, genel çekim, molekül, potansiyel, kinematik, kinetik gaz kurami, izotop, ozmoz gibi teknik terimler ve bunlarin tanimlari, 2) Deneyimlerde kullanilan aygitlarin tanimlanmasi, 3) Olgulari toplayan ve ileride olabilecek olgulari yeterince yuksek olasilikla onceden kestiren yasalar, 4) Belirli fiziksel durumlarin hesaplanmasinda, dile getirilmesinde, yasalarin ifadesinde dizgeli bir dil olarak uygulanan Matematik katilmaktadir.

Butun bu sayip doktugumuz cabalarin konusu nedir? Kabaca soylemek gerekirse, dogal gorunguler. Demek fizik oyle bir dil ki, bunda bir yanda sentaksi ile, semantigi ile bir dil var, obur yanda ise, dogal gorunguler gibi, dilin uzerinde ugrastigi, dilin disinda bir konu var. Iste boyle bir dile konu dili deriz. Bu soylediklerim, uygulamali olsun, uygulamasiz olsun, butun disiplinler icin gecerlidir.

Bilimsel disiplinlerin hepsi, ancak ciddi, surekli cabalarla ustesinden gelinebilecek disiplinlerdir. Bunlarla ugrasirken, basta sozunu ettigim ic bunalim soz konusu degildir. Daha dogrusu, bunalim ancak gucluklerden ileri gelir ve bunlar yenilince ortadan kalkar.

Butun bu soylediklerim, ancak bilim sadece bir konu dili olarak ele alininca dogrudur (ki bunun da bir yapinti oldugunu biraz ileride gorecegiz). Ne demek istedigimi aciklamak icin pilot-bilim olarak sectigim Fizik'e doneyim. Fizik yalniz bir konu dili midir? Onda - ve butun bilimsel disiplinlerde - yapilari baska bir dilden ogeler bulunmuyor mu? Gercekten Fizikte; Fizigin gorevi, yontemi, yasalarinin yuzde yuz pekin olupolmadiklari, tanim onermeleri ile deneysel bilgi veren onermeler ayrimi gibi ogeler de bulunmaktadir. Bunlarin, konu dili ogelerinden yapisal ayriliklari var gibi gorunmekte. Bu ayriligi kavramak icin cok basit bir ornege basvuracagim: Istanbul buyuk bir kenttir., Istanbul'u anlatan bir tumce olarak, konu dilindendir. Istanbul buyuk bir kenttir tumcesi, Turkce yalin bir tumcedir. tumcesinin konusu ise, konu dilinden bir tumcedir. Bu tumce, konu dilinin ustunde yer almis bir dilin ogesi oldugu icin, ust-dildendir. (Iki degerli arkadasimin, Dr. Teo Grunberg ile Dr. Adnan Onart'in Turk Dil Kurumu yayinlari arasinda arasinda cikan Mantik Terimleri Sozlugu'nde, yabanci dillerde Meta-language, Meta-sprache, Meta language dedikleri ust-dil, sozeden dil diye karsilanmis. Ben, daha basit, daha acik oldugu icin, ust-dili yegliyorum). Bunun gibi, Fizigin simdi saydigim kavramlari, konu dilinin, yani dar anlamda Fizigin ustunde, bu dili konu edinen ust-dildendir.

Demek ki, Fizik bir konu dilidir demekle onu tam olarak belirlemis olmuyoruz. Fizik ve butun bilimler - hatta gunluk dilimiz - konu dili ile ust-dilden olusan birer karmadir.

Boylece ic huzursuzluk konusuna yaklasmis olduk. Pilot-bilimimizin konu dilinden ogeleri ile ust-dil ogelerini karsilastirirsak sunu saptiyoruz: Konu dili ogeleri, dogrudan dogruya o dili olusturan, sadece onun parcalari olan ogelerdir. Hepsi birden, bilimin salt konu dili olarak tamamidir. Bir de ust-dil ogelerine bakalim ( bunlar da gramer,sentaks,tumce yapisi, morfoloji bakimindan tipki konu dili gibidir). Ama bunlarda, ornegin bilimin gorevi, yani bir bakima yararlari, yontemi, yani isleme kipi, yasalarinin gecerlilik olculeri gibi sorunlar, hep sorunlar soz konusudur. Bunlarin butunu, belirli bir bilimin gelecegini, degerini, hatta varolusunu bir temel-sorun kilar ve bunlar boyle olduklari icin insanda bir gerginlik, bir ic huzursuzluk yaratir. Bilimci icin kendi disiplini bir karma dil oldugundan, onda ust-dil yalniz basina egemen olmadigindan, o bu ic bunalimi duymayabilir. Ama bir kisi dusunun; o kisinin hemen hemen butun dikkati ust-dil ustunde toplanmis olsun, bu caba - ne denli bilimsel diye nitelenmis olursa olsun - ugrasi konusunu kendi eliyle ic huzursuzlukta secmis olur. Iste bu adam, bilimin ust-diline kendini adamis olan felsefecidir.

Dusunus tarihi boyunca bilgi kurami, bazen kuramsal felsefe, metodoloji, bilim felsefesi, adlari altinda tanidigimiz dizgeler ya da disiplinler, hep bu sorunlari yanitlama cabasinin turlu bicimlerinden baska bir sey degildir.

Ne var ki, butun felsefe bu demek degildir. Felsefe icin, sorunlara yanit bulmaktan cok, sorunlari ortaya atan ugrasidir denmistir. Gercekten yuzyillar ve yuzyillar boyunca felsefe, bilimin cozemedigi daha dogrusu bilimin soru diye ortaya atamayacagi sorulari; ornegin evrenin baslangici - sonu var mi sorununu, boylece de bilimin cercevesini asan, bundan oturu de uydurma (sahte) diye niteledigimiz sorulari kurcalamistir. Metafizik olarak adlandirdigimiz bu tur bir ugrasi, aslinda bilimle hic ilgisi olmayan konu dili sorularini kapsar. Bunlara, nesnelerin ozune erisebilecegini one suren ya da insan yazgisi ustune sozde sezgili bilgiler verdigini sanan cagcil metafizikleri de katiyorum. Bunlarda konu gercekte yoktur.Onun icin de one surulen savlar bos, dayanaksiz ve havadadir. Ben bu tur felsefeyi burada soz konusu etmek istemiyorum. Bunun yerine, turlu bilimlerde ortak yani olusturan ogeleri, yani ust-dili (bu anlamda felsefeyi) ele almak istiyorum.

Fizikte bir an icin bir soyutlama yaparak ust-dili bir yana atalim. Geriye ne kaliyor? Geriye kalani tasarlamak bile cok guc. Aslinda fazla bir sey de kalmiyor. Olsa olsa, surada burada birkac saptama ile birkac kayit. Oysa bilimin amaci, eylemde bulunabilmek icin gercegi arastirmak. Ust-dilden geriye kalan konu dili ile bu amaca erismeye ugrasmak soyle dursun, bunu dusunmek bile olanaksiz.

Demek ki, her bilimde bu iki dil ic ice bir tek butun olusturuyor. Konu dili dedigimiz malzeme olmaksizin bilim olamayacagi gibi, o malzemeye anlam veren, onu bilim yapan ust-dilsiz de bilim olamaz. Ust-dili, kendine ozgu, bagimsiz bir varolusu varmis gibi bilimin butununden soyutlayarak ele almak felsefecinin isidir. O da bu davranisinin cezasini cek- mekte, sorunlarin coklugu ve karmasikligin icine daldigindan, ic huzursuzluktan kurtulamamaktadir.

Durum boyle olduguna gore, ust-dilin kimi kavramlarini alip incelemeyte - hic olmazsa betimlemekte - yarar vardir. Ornegin Fizikte, Fizigin alani, gorevi ustune dusunceler, dogru'yu hangi sinirlara dek arastirabilecegimizi belirlemeye yoneliktir. Bunun benzeri bir kaygiyi, doga yasalarinin kurulmasinda bas rolu oynayan tumevarimda goruyoruz. Doga yasalarinin temel tasi olan tumevarim, belirli bir dizi olaydan sonsuz olaya olasilikla gecmeyi olanakli kilan yontemdir. Burada da insanoglunun erisebilecegi dogru'nun belirli bir yorumu veriliyor ve bunun ancak, yuksek bir olasilik asamasi olabilecegi sonucuna variliyor.

Olasilik kavramina gelince, onun atom fiziginde, ozellikle quantumlar mekanigindeki buyuk onemi uzerinde ayrica durmaya bile gerek yok. Zaman - Uzam tartismasinda, daha dogrusu, uzak olaylarda es-zamanlilik sorununda, kimi tumcelerin gorunuste bilgi onermesi, gercekte ise tanim oldugunun ortaya cikmasi, tartismalar sonunda Einstein'in Gorelilik kuramina en buyuk destek olmustur.

Su anlasiliyor ki, bilimi canli, verimli kilan, ona atilimlar yaptiran, yani onu gercek bilim kilan, ondaki ust-dil payidir. Dogrunun aranmasi ancak ust-dilin yardimi ile olanakli oluyor. Hatta bilimin neye yaradiginin onun payi buyuk oluyor. Bilim denen dilde ust-dil etmeninin cok onemli bir niteliginden daha soz etmeden gecemiyecegim. Her bilgi, eninde sonunda toplumsal bilgidir. Bu durum, dusuncelerin alis-verisini, toplanmasini ve islenmesini zorunlu kilar. Insanoglu, bin yillar boyunca gelisen ve yalniz bio-psikolojik degil, ayni zamanda toplumsal olan bir uyarlanma sureci icinde, birtakim araclar gelistirmistir. Bu araclar, butunsel olarak, turlu diller ve turlu bilimsel disiplinlerdir. Ve insanoglu, bu araclarin simdi saymis oldugumuz amaclarina yeterli olmalari icin, yani dil dedigimiz butunleri anlamli ve ise yarar kilmak icin, ilkin bilincsiz olarak, ust-dilleri kurmustur. Ancak ust-dil ile birlikte dil ( ve cok sonralari bilim ) dusuncenin gercegi olmakta ve her turlu bilgi dile ( hele en dizgeli dil olan bilime ) siki sikiya baglanmaktadir.

Sonuc olarak sunu saptayabiliriz: Bilim, bir yandan insanin bilgi susuzlugunu gidermek isteginin canli ifadesi, obur yandan da evreni duzenlemek, gerektiginde donusturmekte etken olmanin en uygun aracidir. Zaten bu iki yan birbirine baglidir ve bilim bu nitelgini etkin ogesi olan ust-dile borcludur.
(Turk Dili, Nisan 1982)

Oneri, katki ve elestiri

Cogito

Ana Sayfa